Edeple, haya kavramları arasında ki farkı bilir misiniz yada hiç düşündünüz mü? Edep, toplum kurallarına uymak, başkalarından utanmak demektir. Haya ise topluma ilave olarak, bireyin kendisinden ve Allah’tan da utanmasıdır. Haya sahibi aslında aynı zamanda iman sahibidir. Edep ve haya duyguları kaybedildiğinde, kaybeden tarafından fark edilmezler. “Ar damarının çatlaması” veya “Edep perdesinin yırtılması” olarak tabir edilen durum budur.
Şimdi diyeceksiniz ki “Nereden çıktı bu konu?”Geçen hafta Milliyet’ten alınma Turktime’da da manşete çıkan bir haber vardı. Bilmem dikkatinizi çekti mi? “Adım Adım Edepsizleşiyoruz” Müthiş bir gerçeği ortaya koyan etkileyici bir haberdi.
Habere göre Texas’taki Sam Houston State Üniversitesi’nden Prof. Rowland Miller, geçen ay yayımladığı araştırmasında, son yıllarda özellikle gençler arasında utanma duygusunun gittikçe kaybolduğunu ve bunun en büyük nedeninin teknoloji olduğunu belirtmiş. Bu araştırma üzerine The Times Gazetesinde Nicola Pearson imzalı, “Artık Hiçbir Şeyden Utanmıyor muyuz?” başlıklı güzel bir yazı çıkmış. Doğrudan Türkiye ile ilgili olmadığında yabancı köşe yazarlarına bizim medyada pek yer verilmez, ama bu hakikaten güzel ve ilginç bir haber olmuş.
Nicalo Pearson, “Utanmak, tek başına iken hissettiğimiz bir his değil, sosyal bir duygudur. Başka insanların hakkınızda ne düşündüğünü umursamadığınızı gösterir” diye yazmış. Her geçen gün duyarsızlaştığımızı ve başka insanların ne düşündüğünü umursamaz hale geldiğimizi belirten yazar nefis bir saptama ile devam etmiş;
“Utanma duygusu, insanların toplumda kabul görmek istediğini gösterir. Bizim ne düşündüğümüzü umursamayan insanlardan hoşlanmayız ve onlara güvenmeyiz. Utanmak istemeyen insanlar daha düşünceli, dikkatli ve saygılı davranırlar. Utanma duygusu olmazsa davranışlarımızı hiçbir şekilde kısıtlama ihtiyacı duymayız. Nezaket gösterme ve doğru yanlış ayrımı ortadan kalkarsa duygusuzlaşırız ve diğer insanların hayatını zorlaştırırız.”
Pearson kendi toplumunda yaşadığı örneği de cinsellikten vermiş, bir gün eve giderken yol kenarında karanlık bir köşede seks yapan bir çift gördüğünü anlattıktan sonra, “Beni gördüklerinde utanmışlıktan çok, onları rahatsız ettiğim için kızmışa benziyorlardı” demiş.
Biz, büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmamaktan, hızla Pearson’un örneğine doğru gidiyoruz. Tüm bunlara da “Demokrasi” diyoruz. Aslında insanlığımızı yitiriyor, kimliğimizi, edep ve haya duygularımızı kaybediyoruz. Farkında mıyız?
Prof. Miller araştırmasında teknolojiyi özellikle de interneti (facebook, twiter gibi siteleri) suçlu göstermiş. Önemli ölçüde payı var. Beş kişinin yanında ağzını açamayan kişiler ekran ve klavyeyi ellerline geçirdiklerinde 180 derece değişebiliyorlar. Direksiyon başında canavarlaşan insan, bilgisayar başında da edepsiz ve hayasızlaşıyor. “Zaten telefonlarımız dinleniyor, uzaydan evlerimizi dahi gözetliyorlar” diye düşünenler mahremlerini yitirdikleri sanısıyla utanmayı atıp iyice azıyorlar.
Pearson, çözüm olarak ne önermiş bilmiyorum ama bana göre çözüm, teknolojiyi reddedemeyeceğimize göre eğitimli, bilinçli, rasyonel inanç ve yaşantıdan geçiyor.
Siz ne diyorsunuz?
Lütfen “Biz çok edepliydik, şimdikiler edepsiz” hikayeleri anlatmayın. Şimdiki koşullar çok farklı ve sorun ne yapmamız gerektiği ile ilgili…
Lütfen düşünün ve erinmiyorsanız yazın;
1-Edepsizleşiyor muyuz?
2-Sorunu nasıl çözeriz?
Haa, bir de konunun farklı bir yanı var;
“Tüm bunlar edeple ilgili değil, cinsel özgürlükle ilgili, anormal bir şey yok”da diyebilirsiniz. Konu basit değil tabi. İnsanlığın geleceği ve gelişimini çok iyi tahlil etmeyi gerektiriyor.
Hadi kolay gelsin!