Soru garip. “Ekonomi sever misiniz?” bir çok şekilde anlaşılabilir biliyorum. Muhtemelen siz de “severim” diye cevaplarsınız. Ancak işin doğrusu benim sorudan asıl maksadım “Ekonomi yazıları okumayı sever misiniz?” idi. Gazetecilikten anlayanlara göre en az okunan yazılar ekonomi yazıları imiş. Ekonomi eğitimi alanlar dahi pek ekonomi okumazlarmış. O yüzden ekonomi yazmamak, illa yazılacaksa da çok dikkatli olmak gerekmiş. Bilenler böyle diyor.
Peki, ekonomi yazmayacak, okumayacak, yorumlamayacak ve tartışmayacak isek dedikodu mu yapacağız? Öyle ya hemen her olayın önünde arkasında ekonomi vardır. Ekonomi yönünden açıklaması olmayan çok az olay gerçekleşir. Olayların ardındaki ekonomik gerekçeleri ihmal edersek neyi konuşmuş oluruz?
Ekonomi bilimi daima varsayımlar yapar, çünkü değişken çoktur. Zaten hayata tüm gerçek unsurları katarak bakmak ve gerçeği özellikle önceden yakalamak mümkün değildir. En azından insan ve toplum psikolojisini tespit etmenin zorluğu vardır. Ancak, ekonomik olayları ve olayların ardındaki ekonomik gerçekleri yakalamak için varsayımlarla da olsa bazı fikir jimnastikleri yapmak şarttır..
Ben ara sıra ekonomi yazacağım, sizden de yorumlar bekleyeceğim. Çünkü, olayların arkasındaki ekonomik gerekçeleri ve gerçekleri görmeye çalışmaz isek çok şeyi eksik bırakmış oluruz. Tabi sizi sıkmaz isem. Bir deneme yapalım bakalım, yorumcularımızın ekonomi seviyelerini ve severliklerini de görelim, yorumlarımızı da bu seviyeye göre yapalım, hep beraber. Lütfen kimseye “Bu ne saçma yorum!” eleştirisini de getirmeyelim.
Ekonomide şu günlerde tüm dünyada ve bizde güncel olan konu, kur meselesi. Biliyorsunuz küresel kriz sonrası dolar çok değer kaybetti. Halen kaybetmeye devam ediyor ve geçenlerde ABD Merkez Bankası FED’in kararına göre de dolar değer kaybetmeye devam edecek. Dolar malum uluslararası para. Tüm dünya ülkeleri o zamandan beri paralarını değerini düşürmeye çalışıyor ve ihracat artışı sağlamaya çabalıyorlar. Dolar farkında mısınız bilmiyorum ama anormal değer kaybına uğradı. 10 yıl önce “Eğer, 1 milyon doların varsa dünyanın her yerinde ömrünün sonuna kadar rahat bir hayat yaşarsın” denilirken artık 1 milyon dolar ve dolar güvenilir olmaktan çıktı. Doların alım gücü yarıya yakın düştü. Bunu bilen dolar zenginleri de paralarını dolar dışı paralarda tutuyorlar. Bizim gibi ülkelere dolar akıyor. Biz “Paramız itibar kazandı” diye sevinirken başta Çin olmak üzere birçok ülke parasını dolara karşı eski değerinde tutarak ihracatını artırmaya çalışıyor. İhracat artışı demek üretim artışı demek. Biz büyümemizi dahili tüketimle sağlıyoruz, Çin ihracatla.
Kim doğru yapıyor?
Eğer, ihracatla büyümeye ağırlık veren dengeli bir politika izleseydik işsizliğimiz bu kadar yüksek olur muydu?
Amerika doların değerini düşürerek toparlanmaya çalışıyor. ABD’de Kongre’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi, ABD’li şirketleri ve çalışanları “Değerinin altındaki” yuana korumaya yönelik yasa tasarısını onayladı. Temsilciler Meclisi’nin geçen hafta onayladığı tasarı ABD’nin Çin ve benzeri ülkelere ticari yaptırım uygulamasının önünü açıyor. Bu tasarıya karşı Çin ise önemli bir tepki verdi.
Ben kurun çok değerli olduğunu ve doların bir miktar değer kazanmasının lehimize olduğunu ve olacağını düşünüyorum. Baksanıza ithalatımız sürekli artıyor. TL itibarlı olmaktan ziyade kazanç getiren bir para oldu. Yabancılar dolar ve euro getirerek yıllık yüzde 50’leri aşan kazançlar elde ediyorlar. Aslında sömürülüyoruz.
Konu basit gibi görünüyor ama önemli ve çok karmaşık.
Yorumlarınızı bekliyorum.