Açıyorsun televizyonu, reklamlar.. ‘Gül yüzlü Hafize ana..’ diye sesleniyor bankacı ağbi tandırda ekmek pişiren teyzeye. ‘Hasret var, emek var, Anadolunun kurak toprağına benzeyen alnının çizgilerinde.. Topraklarımızı bereketlendirmeye geldik, biz varız artık, bir oldukça daha güzel olacağız.’ diyor.. Gözü, Hafize teyzenin boğazından artırıp biriktirdiği kolundaki iki bilezikte..
‘Muhittin amca..’ diyor bankacı ağbi, tarlada çit süren çiftçiye. ‘Bugüne kadar sen hizmet ettin; buğday ektin, arpa ektin, fındık devşirdin.. Alnının terini, umudunu, gençliğini bu memlekete feda ettin.. Şimdi sıra bizde, yetiştirdiğin evlatların şubelerimizde, senin emrinde.’ diye ekliyor davudi sesli, bankacı ağbi.
On dönümlük tarla için iki yüz bin liralık traktör kakalayacak Muhittin amcaya. Eh, o da köylüye hava atacak, hakkıdır zira..
Pos cihazından her işlem başı duruma göre yüzde bir – iki – üç – dört komisyon aldığı esnafa dönüyor yüzünü sonra. ‘Nalbur Ahmet bey mal alacağım dedi, imdadına yetiştik.. Mahallemizin bakkalı Kemal amcayı kimselere ezdirmedik.. Çeyizci Fatma ablanın elişine gözümüz gibi baktık.. Manifaturacı Mustafa bey’in hep yanındaydık.. Vardık, şimdi yine biz varız.’ diyor.
Evvelce kapısından geçmemiş Hafize teyze inanıyor bu bankacı ağbinin samimiyetine.. Ahmet bey, Kemal amca, Fatma hanım inanıyor. Muhittin amca eline geçirse bağrına basacak, yayık ayran ikram etmeden salmayacak..
Kabul buyurduk, anladık da; bizim ekonomiyi idare edenler de inanıyor buna.
‘Özel bankaların takındığı tavır bizleri fazlasıyla üzmektedir’ diyor Maliye Bakanı ‘Birlik ve beraberliğimizin üst düzeye çıktığı bu dönemde özel bankaları sergiledikleri tavırlarla bu birliğin parçası olmaya bir kez daha davet ediyorum.’ diyor.
Kime diyor? Özel bankalara.
Ne iş yapar banka? Para satar, geliri faizdir. Bir öğrenciye bankamatikten 100 lira göndereyim dedin misal, içinden on lirasını cebine indirir.
On bin lira kredi çekmişsin; ana parasını, faizinin çoğunu ödemişsin.. Gün gelmiş ters gitmiş işlerin, tutmamış hesabın.. Sırf kredi puanın düşmesin diye eşten dosttan borç istemişsin, tut ki son iki taksitini ödeyememişsin.. Ne yapar banka?
Gelir evine çaydanlığına kadar alır.
Hani o kredi sözleşmesinde karınca iriliğinde yazılarla bezenmiş sayfalarca evrağı imzalıyorsun ya.. Hah işte o, merak ettim şöyle bi’ göz attım.
‘Taraflar iş bu sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklarda, bankanın defter, kayıt, belge, mikrofim, mikrofiş, bilgisayar, telefon, tuş, bant, ses kayıtlarının.. Banka nezdinde bulunan teyitsiz de olsa borçlu tarafından imzalanmış, gönderilmiş her türlü form, faks mesaj, talepname, belge, teyit yazısının..
Atm elektronik kayıtlarının, telefon bankacılığı işlemlerindeki görüşme, tuşlama, telefon kayıtlarının, internet bankacılığı internet kayıtlarının ve ileride yürürlüğe girebilecek alternatif kanal kayıtlarının geçerli, bağlayıcı delil olacağı konusunda karşılıklı olarak mutabık kalınmışlardır.’
Yazıyor bir bankanın sözleşme maddelerinin birinde.. Siz hiç bu hususta bir bankayla mutabık kaldığınızı hatırlıyor musunuz; ev ya da araba alırken, bir borcu başka bir borçla kapatmak için kredi çekerken?
İşte bu kuruluşlara diyor ki sayın yetkililerimiz, elinizi taşın altına koyun..
Bazı esneklikler yapan üç bankası var memleketin.. Kamu bankası bunlar.. Devletin yüz yıllık kuruluşları satılırken ‘Devlet ticaret yapmaz, denetler.’ diyen ekonomist vatandaşlarımız şimdi gözlerini kamu bankalarından gelecek kredi onay mesajına dikti. Elektrik faturası ertelensin diyor şimdi.. Telefonumu kesti vicdansızlar diyor şimdi..
Hayatı eve sığdırmaya çalışıyor şimdi..
Hal böyleyken Hafize teyzenin, Muhittin amcanın, Ahmet bey’in, Fatma ablanın göremediği bir ekonomik büyümenin içindeyiz şimdi..
İlk başta soğuk ama, içine girince alışıyorsun. Garip bir büyüme.. Kanıksadık gibi.. Bilmediğimiz sükseli ekonomik terimlerden aç karına günde bir öğün yuttuk mu bişeyciğimiz kalmıyor. Eskisinden daha iyi oluyoruz.
Şubat ocak’tan, mart şubat’tan, nisan da mart’tan çok daha iyi geçiyor o zaman.
Ama benim asıl ümidim, beklentim biraz farklı..
Geçen gün bir videoya denk geldim. Maliye Bakanı, Cumhurbaşkanıyla beraber otobüsün üzerinden halka satranç takımı dağıtıyordu.
Satranç oynamadan uyuyamayan ahalimiz gözlerini ve kollarını açmış, şanslı kişi olmak için mücadele ederken Maliye Bakanı hedefi şaşırıp beze dürülü satranç takımını 180 derece havaya fırlattı.. O da sayın Cumhurbaşkanının tam yarım metre arkasına düştü.
Gördüm ki, Maliye Bakanımızın elinin ayarı yok..
Mayıs’ın nisan’dan daha iyi geçebileceğine olan inancım biraz daha arttı.. Gençlere fırsat verildiğinde neler başarabildiklerine şahit olmanın bahtiyarlığını yaşadım. Tekrar tekrar izledim; belki de dedim, kim bilir, neden olmasın..
İşte, sevgili günlük.. Memleketimizin geleceği bol sabır, biraz rüzgâr, çok şans ve o sihirli ele bakıyor..
Tutup fırlatırsa uçacak.