Cumhurbaşkanı Erdoğan Mersin’de gençlerle buluştu..
Sohbet etti, şiir okudu, şarkı söyledi.
Elbet ‘fıratın kenarında koyun kaybolsa’ ondan kendini sorumlu bilen bir idareci gençlerle toplaşıp hasbihal eder;
Halleri nicedir merak eder, haşrolur dertleriyle, sevinçleriyle, hayalleriyle..
Ve hatta ‘ne hoş bir toplaştır bu’ der, bu temaşaya tesadüf eden.
Demez mi insan hiç, cumhurun başı gençleriyle bir araya gelmiş; sanat, şiir, edebiyat mevzuları güz mevsiminin rengini değiştirmiş.
Der elbet, hem nasıl..
Gençlerden biri azcık fazla Diriliş Ertuğrul izlemiş olacak ki: tedbili kıyafetlerini çekip, halkın içine gizliden karışıp karışmadığını sorsa da..
Olsun;
Gönülden gönüle giden yol gizli gizli, büyük ustanın dediği gibi..
Cumhurbaşkanı Erdoğan Mersin’de gençlerle buluştu.
Çivit mavisi klasik wolkswagen bir minibüs vardı fonda; ehli keyf işi, genç işi, macera işi, kamp işi.
Alıp eline gitarı, çekirge sesleri arasında, yanmış ateşin kenarında, akşamdan kalma bi’ rüzgârın avuçlarında;
Kızlı erkekli dostlarınla şarkı / türkü söylemelik.
Misal:
Tembih etmem kendimi yâre / Sensiz eylemem derdimi hare / Yola düşer de gezersem o halde / Neyleyim sen yoksan o derde..
Türküsünde geçen notalaların tellerinde cilveleşmelik..
Biri de girerse araya müsait bi’ yerde: Aman üryan geldim gine üryan giderim / Ölmemeye fermanım mı var efendim. / Can alıcı gelmiş canım almaya / Benim can vermeye de dermanım mı var efendim
Diye çağlarsa: ‘Değmeyin keyfime.’ demelik.
İcabında dönüş yolunda arıza yapmalık, icabında patlayınca lastiği, gelip geçen arabalardan yardım istemelik.
Dönünce şehre mavrasını çevirmelik.
Hülasa, imrenmelik..
İşte öyle bi’ fon vardı arkasında Reis’in.
Diyelim öğretmen olacağım diye başladığın okulun ilgili bölümünden mezun oldun; askerliğini yaptın, elinde diploman yedi senelik, atama beklemektesin.
Yüzün tutmuyor babandan istemeye, annenden harçlık alıyorsun.
Fatihin İstanbul’u fethettiği yaşı çoktan geçtiysen de hâlâ çakı gibi gençsin; 26 yaşındasın.
Annenden harçlık alıyorsun.
35 – 40 kişilik sınıfları olan memleketinde; açıkta, çaresiz, yalnız ve işin kötüsü; umutsuz bir öğretmensin.
Ne diyeceksin sen gibi iş arayan, hıyar satan üniversite mezunu arkadaşına ? ‘kap bağlamanı gitarını, çivit mavisi antika bi’ minübüs kiraladım, kampa gidiyoruz.’ mu ?
Daha bir semtten diğerine dolmuşla gidemezken, o minübüsle borç harç kampa gitsen..
Hasbelkader herhangi bir meskun mahalde uzatılan mikrofona; vaziyetinden, memleketinden ve insandan bahsetsen.
Uçurumun ucundaki insandan..
‘Çıkar telefonunu!’ derler. ‘Elinize dilinize dursun.’ derler. Adamı kelimeleriyle ezerler..
Akıllı ol.