Siyaset, ticaret ve din adamları dahil, kast sisteminin olmadığı hiçbir yaşam alanımız kalmadı.
Her güç odağının baronları ve elitleri var. İnsanlık tarihi boyunca sıradan insanlara yer açan bir sistem olmadı.
Mesela Türkiye’de durum kabaca şöyle;
Her dönem 550 milletvekilinden, 5 tane bile fakir milletvekili çıkaramadık ama yine de her dönem bu TBMM’nin tüm katmanları kucakladığı iddiasını seslendirdik!
Türkiye’nin yüzde 80’ni, geriye kalan yüzde 20 için çalıştı ama gelir dağılımında adalet sözünü dilimizden düşürmedik!
Her dönem birileri ya dini kurtardı, ya da din adına kendisini ama bu topraklarda din olgusunun saflığını önce din adamlarının bozmasına engel olamadık!
Bakın, 20 Temmuz 2013 günü Habertürk TV’de neler oldu…
Tarihin Arka Odası programında konuşan Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, kader konusunda öylesine saçmaladı ki, bu kadar cahillik ancak okumakla kazanılır dedik. İsminin önünde Prof olan bir din hocası, “Allah insanın başına ne geleceğini bilmez.” diye buyurdu.
Peki, ne oluyormuş?
Prof. Bayındır’a göre Allah, insanın başına bir olay gelmeden az önce haberdar olurmuş!
Yazık!
Bir Allah’ın kulu da, Abdülaziz Beye, “Yarattıklarının geleceğini bilmeyen bir yaratıcı olur mu?” diye soramadı.
Daha da ötesi; muhtemelen ezberinde olan Kur’an’da, “Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (Enam 6/59) ayetini hatırlatamadı.
Prof. Dr. Erhan Afyoncu birkaç kelime söylemeye çalıştı ama yetersiz kaldı.
Bu şöhret virüsünün insanı ne hallere soktuğuna bir kez daha şahit olduk.
Uzak dursun!
Size bakınca Yiğit Bulut çok masum geliyor
Medya, her dönem ürettiği günah keçileriyle toplumu oyalarken, asıl suçluları saklama alışkanlığından bir türlü vazgeçmiyor.
Her şeyi kolay ve zahmetsiz görmeye alışkın olanlar, yandaşlık kavramını Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Yiğit Bulut üzerinden bayraklaştırarak kendilerini gizlemeyi beceriyorlar.
Mahalle baskısı sosyolojik terim olmaktan çıktı, her güç sahibinin elinde nükleer başlıklı bir füze haline geldi.
Bu güdümlü füzeleri geldikleri yere göndermeden karanlıklar aydınlığa çıkmayacak.
İsterseniz basit iki soruyla ilerleyelim;
Her iktidarda kaybettikçe kazanan maskeli gazeteciler mi daha makbuldür, yoksa göğüs göğse yandaşlık yapan Yiğit Bulut mu?
Her iktidarda başka bir siluete bürünen medya patronları mı daha makbuldür, yoksa toplumun önünde hata yapma hakkını sınırsız kullanan Yiğit Bulut mu?
Aklım yettiğinden bu yana tanımlayamadığım, kaybettiğini hiç görmediğim gazeteci ve medya patronlarına bakınca, tanımladığım Yiğit Bulut’a hiç kızmıyorum.
Toplumun fabrika ayarlarına sinsice tuzak kuracaksın, milyonlarca doları iş takipleriyle cebine attıktan sonra itibarlı gazeteci imajını bu topluma yedireceksin ve gizlenmek için yaptığın sığınakların üstünü Yiğit Bulut’lar üzerinden örteceksin öyle mi?
Hadi canım sende.
Tam da bu yüzden Yiğit Bulut kendisini çıkarları için gizleyen yandaş, yoldaş gazeteci ve patronların birçoğundan daha onurlu bir adam.
Bakınca dibini görebiliyorsun.
Diğerleri o kadar derinde ki; Gizlendikleri kuyunun kapağı ancak 70 senede dibe ulaşır!
CHP Sarıgül’e direniyor!
İstanbul’un ne kadar önemli iş adamı ve medya patronu varsa Mustafa Sarıgül’ün başkan adaylığı için bastırıyor.
Herkes parmaklarıyla tek kişiyi işaret edince huylanırım.
Neden?
Çok kişiyi kendine bağlamak, çok kıvraklık ister, kabiliyet ister!
Görünen o ki, bu kabiliyetler Mustafa Sargül’de fazlasıyla var.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi, Sarıgül’ün İstanbul adaylığına sıcak bakmıyorlar ama aynı zamanda Sarıgül ricacılarını küstürmemek için olabilirmiş gibi davranıyorlar.
Bence CHP hiç tereddüt etmeden Gürsel Tekin’i İstanbul adayı olarak açıklamalıdır.
CHP’nin Gürsel Tekin’den daha fazla halka bakan ikinci bir yüzü yok…
İttifak söylentileri
CHP ve MHP’nin yerel seçimlerde ittifak yapacağı söylentileri Ankara’yı hareketlendirdi. CHP’nin ihtiyatlı, MHP’nin açık ret yanıtına rağmen bu fikrin altına sürekli odun atılarak hararetinin düşmesi engellenecek gibi görünüyor. Peki gerçekten bu ittifak olabilir mi? Aslında yalnızca Ankara’da olabilecek bir MHP/CHP ittifakı sonuç alabilir. Çünkü, Ankara’da MHP oyları Mansur Yavaş’la birlikte patlama yaptı. Yavaş, her kesimden oy alabilen bir siyasi duruşa sahip. Şu anda görülüyor ki, Mansur Yavaş ve MHP birbirlerine mesafeli duruyorlar. CHP anketlerinde bile Melih Gökçek halen Ankara’da en baskın yerel aktör olarak görünüyor. CHP İzmir’de Kocaoğlu’nu yeniden aday gösterecek gibi. Egemen Bağış İstanbul Büyükşehir adaylığını çok istiyor ve iştahlı. Ben, Binali Yıldırım ve Egemen Bağış arasında gidip gelecek adaylık borsasının yine Topbaş’a vuracağını düşünüyorum.
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...