Şimdi yazacaklarım dolayısı ile kimse bana geçmişte birkaç kez yazdığımda iktidarı karalamaya yönelik gördükleri için kızdıkları gibi kızmasın. Sadece uyarmak ve dikkatinizi çekmek için yazıyorum; Merkez Bankası geçenlerde klasik Finansal İstikrar Raporunu açıkladı. Rapordan bilginize sunmak istediğim en önemli konu şu ibare: “2011 sonu itibariyle yüzde 19 olan hane halkı yükümlülüklerinin GSYİH’ya oranının ve yüzde 51,7 olan olan harcanabilir gelire oranının AB Ülkelerine kıyasla çok düşük seviyede olduğu görülmektedir”
Bu ibarenin anlamı, 2011 sonu itibariyle hane halkı harcanabilir gelirinin her 100 lirasının 51, 7 lirasının borçtan oluştuğudur. Raporda her ne kadar bu oranın AB ülkelerine göre düşük olduğu belirtiliyorsa da bu oranın 2002 sonunda 4,3 olduğunu dikkate alırsak çok anormal bir durum olduğunu görürüz. Daha doğrusu bizim son 10 yıldaki refah artışımızın borç kaynaklı olduğu ortaya çıkar. Türkiye’nin kavraması gereken budur. Bu durum muhakkak ki siyaseten kullanılacaktır ama esas olan öncelikle bu dağ gibi büyüyen borçlanma sorununa karşı önlem alabilmemizdir. Kriz gerçekleştikten sonra tartışmamızın pek anlamı yok. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’da bir az geçte olsa bu konuya işaret etmiş ve “Geleceğe doğru borçlanıp, peşinen harcama yapıyoruz. Bu Türkiye için büyük bir sorun” demiş. Sanki halkı borca alıştıran, üretmeden harcama politikalarından sorumlu değilmiş gibi…
***
Geçen hafta beni üzen konuların biri Hava İş koluna yönelik getirilen grev yasağıydı. TBMM’den grev yasağı çıktığı gün 305 Hava iş Sendikası üyesi işten çıkarıldı. Eylem yaptıkları gerekçesi ile işten çıkarılanlara hakikaten haksızlık yapıldı. Bu zamanda insanların hak mücadelesi verirken işlerinden olmaları ne perişanlıklar yaratmıştır ve yaratacaktır kim bilir?
***
Hoşuma giden bir konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Yorumları okuyan okuyucularımızın dikkatini çekmiştir. Hasan Tahsin 2 haftadır Kuzey Irak Kürtleri ile bir Türk-Kürt Federasyonu kurulmasını öneriyor ve kimse bu yüzden kendisine hakaret içeren yorumlar yazmıyor. Belki konu çok detaylı, gerektiği gibi tartışılmadı ama kimse kimseyi ihanetle de suçlamadı. Memnun olduğum tarafı bu…
***
11 Eylül’ü takip eden günlerde New York da küçük bir çocuğu azgın bir köpekten kurtaran ve köpeği boğan gencin yanına gelen gazete muhabiri,
“Kahraman Amerikalı çocuğun hayatını kurtardı, diye yazabilir miyim?” diye sormuş.
“Ben Amerikalı değil Türk ve Müslümanım" demiş adam.
Ertesi gün Amerikan gazetesinde konu manşette ama şöyle imiş,
“Köktendinci Müslüman, Central Park`ta bir köpeği boğdu. FBI olayın El Kaide bağlantısını araştırıyor”
Bu fıkrayı neden yazdım? Onu da siz yorumlayın lütfen…