Türkiye’de geçtiğimiz Salı günü Elazığ'da Tıp Fakültesinde okuyan Enes Kara sekiz katlı bir binadan atlayarak intihar etti.
Esasen okuduğu prestijli fakülte sebebiyle geleceğe umutla bakması gereken bir gencin içine düştüğü ağır psikolojik buhrandan çıkamayarak hayatına kendi elleriyle son vermesi tüm vicdan sahiplerinin yüreğini dağladı. En fazla da ailesi perişan oldu.
Bazı çevreler, bu elim hadiseyi bahane ederek, merhumun kaldığı cemaat evi bahane edilerek cemaat ve tarikat karalamalarına ve suçlamalarına giriştiler. Söz konusu olay, bu çevrelerde, din düşmanlığı ve dini cemaat ve tarikatlara saldırıları meşrulaştırıcı yönde kullanışlı bir veri ve fırsat olarak görüldü.
TÜİK verilerine göre Türkiye'de her gün ortalama sekiz kişi intihar ediyor. Buna göre, ülkemizde yılda 3 bin kişi intihar yoluyla hayatına son veriyor demektir. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2015-2020 yılları arasında, 14 bin 530 kişi intihar etti.
Bazı Sorular.
Bütün bu intiharlar neden meydana geliyor; sebepleri kategorik olarak nelerdir?
Alkolün, madde bağımlılığının intiharlarda etkisi var mıdır; varsa (istatistiklere göre var) ne kadardır; yılda kaç kişi madde ve alkol bağımlılığı sebebiyle intihar etmektedir?
Ateizm ve deizmin intiharlarda etkisi var mıdır; bazı itiraflar var olduğunu gösteriyor; o zaman bunların sayısı ne kadardır; bu etkileri ortadan kaldırmaya yönelik neler yapılabilir?
Çoğu kişiler, maddi refahın ya da makamların zirvesinde oldukları halde intihar ediyorlar. Eurosstat ve TUİK’in verilerine göre 2018 yılında, 100 bin kişide intihar etme oranı Litvanya’da % 28.3; Belçika’da % 17.1; Fransa’da % 13.2; Finlandiya’da % 11.6; Norveç’te % 12.1; Almanya’da % 11.3; İngiltere’de % 7.2; Türkiye’de % 2.6’dır.
Bu verilere göre, refah düzeyi Türkiye’ye göre ileri düzeyde olan Batılı devletlerdeki intihar vakaları Türkiye’dekinden fersah fersah fazladır.
İntihar edenlerden refah düzeyi yüksek bazı ünlüler ve zenginler şunlardır:
Türkiye’de, bir süre İstanbul valiliği de yapan eski Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, eski Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay, Türkiye'nin en büyük armatörlerinden işadamı Murat Kalkavan, Banker Kastelli olarak da bilinen Cevher Özden, İşadamı Jak Kamhi'nin oğlu Hayati Kamhi, eski KKTC Devlet Başkanı Rauf Denktaş’ın torunu Can Denktaş, eski başbakanlardan Adnan Menderes'in oğlu Yüksel Menderes, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın oğlu Mehmet Yavuz Yılmaz, eski Ankara valisi Nevzat Tandoğan.
Yabancılardan intihar eden bazı ünlüler, “intiharı, bireyin öfke ve saldırganlığı bilinçdışı olarak kendine döndürmesi” olarak tanımlayan ve kendisi kokain bağımlısı olan ünlü felsefeci Sigmund Freud, aklı ve insanı yazarlığının merkezine koyan ve hayatı boyunca bağnazlığa karşı bir tutum sergileyen Seneca, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP) ve Alman Nazi (Nasyonal Sosyalist) yönetiminin kurucusu Adolf Hitler, Nazi Almanyası'nın önde gelen isimlerinden Walter Richard Rudolf Hess, NSDAP’ın sözcüsü, Hitler’in özel sekreteri Martin Bormann.
Şöhretin zirvesinde olarak intihar eden bazı yabancı sanatçılar şunlardır: Cesare Pavese, Primo Levi, Stephan Zweig, Ingeborg Bachmann, Walter Benjamın, Sersey Yesenin, Arthur Koestler, Ernest Hemingway, Vladimir Mayakovskiv, Georg Trakl, Sylvia Plath.
Bütün bunlar, refahın, makamın, felsefenin ve şöhretin zirvesinde oldukları halde, neden intihar ettiler; bunlardan Müslüman tarikat ve cemaatlere mensup olanlar var mıdır?
İntihar edenler arasında tahkiki iman sahipleri var mıdır; mesela evliya-yı azimeden intihar eden bir kişiyi bilen var mıdır; iman zaafının intiharlar üzerindeki etkisi nedir?
Şimdiye kadar sair (devlet ya da özel) yurtlarda intihar eden kaç kişi oldu; cemaat ve tarikatların evlerinde, yurtlarında kalanlardan intihar edenlerle kıyaslandığında aralarındaki fark ne kadardır; kaç kişi cemaat ve tarikat evlerinde, yurtlarında, kaç kişi de devlet ya da özel yurtlarda, apartlarda kalan kişilerden intihar etti?
Derslerindeki başarısızlıklar sebebiyle intihar edenler var mıdır; varsa kaç kişidir?
Bilgisayar oyunlarının da intiharlar üzerinde etkili olduğu söyleniyor; Rusya’da 6 ayda 130 kişinin bilgisayar oyunları sebebiyle intihar ettiği belirtiliyor; ülkemizde bilgisayar oyunları sebebiyle intihar edenler var mıdır; varsa bunlar kaç kişidir?
İnsanları intihara sevk eden depresyonların sebepleri nelerdir; başka sebeplerden bağımsız olarak cemaat ya da tarikatlara mensubiyet kapsamında sırf dini eğitim aldıkları için depresyona girip intihar eden kişi var mıdır; şayet varsa (ki ben şimdiye kadar hiç duymadım) dini eğitim aldığı için depresyona girip intihar eden kaç kişi vardır?
Mesela Geçen yıl intihar ederek hayatını sonlandıran 3.000 Türk’ün yaklaşık 1.300’ü madde bağımlısı idi.
Bazı çevreler, 1.300 kişiyi intihara sevk eden madde bağımlılığı konusunu niçin dillendirmezler?
Bu sorular daha da çoğaltılabilir.
Enes’in İfadelerinden İntihar Sebebi
Enes, “zaten tüm gün okuldasınız. Üstüne bunları (namaz, kitap vs) istemeye istemeye yapmak zorunda olunca özgürlüğünüz elinizden alınmış gibi hissediyorsunuz. Dayanılmıyor bir yerden sonra” diyerek, inanmadığı bir dinin emirlerini yapmak zorunda kalarak büyük bir çelişki yaşadığını, bunun da ailesi tarafından bilinmediğini ifade ediyor.
Enes, “şu yaşa kadar ailemin istediği gibi biri olmaya çalıştım; çalışmamın verdiği tek ödül daha fazla çalışmak oldu; artık bir şeyler başarmak için çalışmak istemiyorum; geleceğe baktıkça işlerin kötü olacağını şimdiden görebiliyorum; gerçekten hayat çok zor; sürekli stres ve gelecek kaygısı, ne yapacağımı bilmiyorum; ailemin beni sevdiğini biliyorum, benim için iyi şeyler yapmaya çalışıyor, ama artık benim için çekilmez bir hal aldı; bu şekilde yaşamak istemiyorum” diyerek geleceğe yönelik ümitsizliğini ve ruhî tükenmişliğini belirtmiş oluyor.
Enes, “aileme bunu söyleyemiyorum, onlara anlatmaktan korkuyorum. Her şeyi yapabilme potansiyeline sahipler ve açıkçası ailem olmadan ne yapacağımı da bilemiyorum” diyerek kendisinin “Müslüman olmadığını” ve ailesinin de bu durumu bilmediğini söylüyor.
Enes, konuşmasında, “birçok kişinin aslında kendisi gibi düşündüğünü, ama onlara, ya İslam inancının ya da arkalarında bıraktıkları insanların buna mani olduğunu” ifade ediyor.
Bütün bunlar, aslında Enesin intiharının dini saiklerle olmadığını ortaya koyuyor.
Kaldı ki, intihar eden Enes Kara’nın babasının açıklamalarına göre, Enes’i manevi boşluğa ve intihara sevk eden, (Nur) cemaat(i) değil, etrafındaki ateist arkadaşlarıdır.
Cemaat ve Tarikatlara Yönelik Karalama ve Saldırılar
Çeşitli intihar örneklerini ve sebeplerini görmezden gelen bazı çevreler, bir tek vaka sebebiyle derhal harekete geçerek, tüm cemaat ve tarikatlara karşı kampanyalar başlattılar.
Kendileri de seküler pozitivist bir “cemaat” olan otoriter, militan dışlayıcı laikist çevreler ayağa kalkarak şunları bağırıyorlar:
“Gerici kuşatma intihar getirdi”; “Bu bataklık kurutulmalı”; “Tarikat yurdunda baskı intihar getirdi”; “Cemaat ve tarikat evlerinde illegal örgütsel faaliyetler yapılıyor”; “Cemaat ve tarikat evlerinin binlercesi kayıt dışı ve kaçaktır; derhal kapatılmalı”.
Bu çevreler, tek bir merkezden talimat almış gibi hep aynı şeyi söyleyip duruyorlar.
Bu sözleri işitenler zanneder ki, günde ortalama sekiz kişinin intihar ettiği Türkiye’de, her gün 3-5 kişi cemaat ve tarikat evlerinde ve yurtlarında kaldıkları için intihar ediyorlar.
Oysa ben şimdiye kadar cemaat evlerinde kalırken intihar eden sadece bir kişiyi duydum; o da Enes Kara’dır. Anlaşılıyor ki, bu radikal militan dışlayıcı laikist cemaatin mensuplarının asıl amacı, İslam Dini. Bunu açıkça ifade edemedikleri için, cemaat ve tarikatlar hedef alınarak bu yapılmaya çalışılıyor.
Cemaat ve tarikatlar sadece Türkiye’de yoktur. Dünyanın her ülkesinde, dini temelli cemaat ve tarikatlar vardır. Hatta Amerika’da sadece Hıristiyanlık temelli Tarikat sayısı 1.500’den fazladır. Bunlar, kamu güvenliğini bozmadıkça, devletin müdahalesi olmaz.
Hele ki bu ülkelerde bir kişi, bir tarikatın, cemaatin, Kilisenin ya da sair bir dini organizasyonun içinde bulunduğu esnada intihar ettiği için, bu yapılar töhmet altına alınmaz. Şayet, bir kişinin intiharında, o kişiyi doğrudan etkileyenler varsa, cezalandırılır. Ama, bir fiilden dolayı, bütün cemaatlerin töhmet altına alınması, karalanması, kapatılsın denmesi, bu ülkelerde hayal bile edilemez.
Bu yöndeki bir talep, suç ve cezada şahsilik ilkesi ile de çelişir.
Hatta, intihar sebebiyle bütün cemaat ve tarikatları hedef alanlar, azim bir çelişki ve art niyet de taşıyorlar. Şöyle ki;
Bu kesimler, Devlet ya da seküler kurumlarca yönetilen yurt ya da apart evlerde kalan kişiler intihar ettiğinde, bu yapılara kesinlikle söz söylemiyorlar. İntiharı, bireysel bir davranış olarak değerlendiriyorlar ve söz konusu yurtları ve evleri sessiz kalarak aklıyorlar.
Ama, intihar eden birisi, bir cemaat evinde kalıyorsa, aynı çevreler, derhal iki yüzlülük yaparak, hukukun evrensel ilkelerini de çiğneyerek, intihar eden kişinin intihar sebebine, mahalline bakmaksızın, bütün cemaatleri ve tarikatları bu intihardan sorumlu tutuyorlar.
Diğer yandan alkol bağımlılığından intihar eden onlarca kişiyi görmezden geliyorlar. Hatta alkol bağımlılığından intihar edilmesi bahane edilerek alkole karşı kampanya yürütülmesi halinde, “bizim hayat tarzımıza, içkimize dokunamazsınız, amacınız şeriatı mı getirmektir” diyerek kızılca kıyamet koparıyorlar.
Nihaî Değerlendirmeler
Nihaî olarak ifade etmek gerekirse, bu hadisede çıkarılacak çok dersler vardır.
Önce bu derslerin çıkarılması gerekir.
Başka intihar sebepleri görmezden gelinerek, Dinî temelli olmayan bir intihardan dolayı İslâm’a, bu bağlamda cemaat ve tarikatlara saldırmak, onları düşman ilan etmek, din düşmanlığıdır, İslam Dinine karşı tahammülsüzlüktür; dışlayıcı laikliğin hortlatılmasıdır.
Türkiye’de eğitim sisteminin, intihar sebepleri iyi ve ayrıntılı olarak analiz edilerek, önleyici yönde manevi donanımı sağlamaya yönelik şekilde yeniden ıslah edilmesi gerekir.
Özellikle internet çağında, aile içinde ebeveynlerle çocuklar ve evlatların kendileri arasındaki ilişkilerin yeniden tanzim edilmesi gerekiyor. Ne elli sene, yüz sene öncesinin çocukları var, ne de o çocukların yetiştikleri ortam var. Yeni dönemde, çocuklar hayatlarını sadece evde ve okulda şekillendirmiyorlar. İnternet, arkadaş ortamı, yaygın ve etkin sosyal medya ağı, kişiliğin şekillenmesinde, aileden ve okullardan çok daha belirleyicidir. Bu sebeplerledir ki, yeni dönemde, aile içi ilişkilerin yeniden tanzim edilmesi gerekiyor.