Erdoğan; Paralel Hiyerarşi İstemiyorum!
Cemaat ve hükümet arasındaki fikir ayrılığı ilk kez İsrail’in Mavi Marmara katliamıyla ete kemiğe büründü.
Başbakan Erdoğan’ın, “One minute” diyerek rest çektiği İsrail yönetimine, Fethullah Gülen, “Filistin’e gidecek gemi İsrail’den izin almalıydı.” diyerek hükümetle arasına ince bir çizgi çekti. Fethullah Gülen’in bu tavrı hükümetle cemaat arasında sisli bir alan meydana getirse de, aynı ruh ikliminde nefes aldıkları için bu problem halının altına süpürüldü.
Cemaat hükümeti, hükümet de cemaati desteklemeye devam etti. Kırılma noktası, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması oldu. Erdoğan’ın bu olayı ilk öğrendiğinde, yakın çevresine, “Hedef benim.” şeklinde yorum yaptığı söyleniyor.
Hatırlarsınız; kısa süre önce de, bir televizyonda, “Gelin, beni alın!” diyerek Hakan Fidan olayını unutmadığının altını kalınca çizdi.
Fidan’ın ifadeye çağrılmasından sonra bürokraside Cemaate yakın oldukları öne sürülen birçok kamu görevlisi sessiz-sedasız pasifleştirildi.
Cemaat bu olaylar karşısındaki rahatsızlığını temkinli bir dille ifade etmekle yetindi. Konu, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına gelince, Cemaat itirazını daha yüksek perdeden dillendirdiği gibi, kamuoyunda Cemaat’in sözcüsü olarak kabul edilen isimler, hükümete nezaket üslubuyla da olsa, “Diplomatik bir nota” verdi. Başbakan’ın bu notaya yanıtı, bazıları kamuoyunda Cemaat’e yakın olduğu varsayılan 2 bin 335 savcı ve hakimin yerlerinin değiştirilmesi için siyasi iradesini açıkça koymak şeklinde gerçekleşti.
Yazıyı kaleme almadan önce hükümete ve cemaate yakın isimlere asıl problemin ne olduğunu sordum.
Cemaate yakın kanat, “Hükümet bizim desteğimizle önce iktidar, sonra da muktedir oldu. Hükümette bizi kazanılmış hak, karşımızdakileri de kazanılması gerekenler olarak görme eğilimi var. Bu yaklaşım hükümete de bize de zarar verir.” derken, hükümet cenahı, “Başbakan kesinlikle paralel hiyerarşi istemiyor.” yanıtını verdi.
AKP’de üç grup var!
AK PARTİ’de son dönemde üç grup ortaya çıkmaya başladı. Gruplaşmanın temelinde 2014 hesaplamaları ve 3 dönem seçilme kuralı yatıyor:
Erdoğancılar: Bu grubun başını Binali Yıldırım, Yalçın Akdoğan, Bekir Bozdağ ve Nurettin Canikli çekiyor. Dört isim partinin bütün kademelerine hakim olmaya ve farklı görüşte bir ses çıkmaması için çaba sarf ediyor. Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili 7 artı 5 düzenlemesine “Anayasaya aykırı” şeklinde sert tepki koyan ve Gül cephesine yüklenen de Bozdağ ve Canikli’ydi. Erdoğan son dönemde bütün kritik konuları bu üç isim üzerinden çözmeye çalışıyor.
Gülcüler: Bu grubun başını Beşir Atalay, Ömer Dinçer ve Taner Yıldız çekiyor. Erdoğan’ın fazla şahin olduğunu düşünen bu grup, 2014 sonrası başka türlü yoğurt yiyen bir AKP kadrosu gerektiğine inanıyor.
Bağımsızlar: Bülent Arınç, Cemil Çiçek ve Ertuğrul Günay gibi isimlerin bulunduğu bu gurup, Erdoğan&Gül isimlerine endekslenilmesinden rahatsız. Lider odaklı değil çoğulcu, her konunun parti içinde tartışılıp karara bağlandığı bir yapı istiyor.
Üç dönem kuralının işletilip işletilmemesi bu üç ekibin temel tartışma noktası.
Özellikle Gülcüler bu kuralın işletilmesinden yana. Erdoğan’ın “bizde koltuk hırsı olmaz” açıklamasına Gül’den gelen “Bir daha aday olup olmama konusu için daha çok zaman var bakarız, konuşuruz.” cevabı, kimsenin hamle üstünlüğünü kaybetmek istemediğinin açık göstergesi…
Ne oldu?
3 ay önce bu köşede, Fethullah Gülen’in yakın çevresine, “Ölürsem beni burada bırakmayın. Türkiye’ye gömün.” şeklinde vasiyet ettiğini yazmıştım.
Bu yazımdan sonra, “Yanında mıydın? Nereden biliyorsun?” sözleriyle başlayan, küfürle biten birçok yorum aldım. Fethullah Gülen 4-5 gün önce yaptığı açıklamada, “Beni Türkiye’ye annemin ayak ucuna gömün.” diyerek, vasiyetinin bu olduğunu açıkladı.
Beni yalan yazmakla itham ederek hakaret edenler umarım utanmışlardır!
Yanıtı çabuk geldi!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçen hafta Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı açıklamada, Özel Yetkili Mahkemeler’le ilgili soruya ilginç bir yanıt verdi.
Arınç, bu konuda bir çalışma olmadığını söyledi ama asıl dikkat çeken başka bir cümlesiydi:
“Medyada görüşlerini ifade edenler kendi kişisel düşüncelerini ifade ediyorlar. Sayın Başbakanımız da, bazı bakan arkadaşlarımız da!”
Başbakan, bu konuda bir çalışma olduğunu ATV’de katıldığı canlı yayında ifade etmişti ve Başbakan sıfatını taşıyan birinin sözlerinin kişisel görüş olup olamayacağı üzerinde tartışmalar sürdü.
Erdoğan’ın Arınç’tan rövanş alması uzun sürmedi.
Üstelik aynı yöntemle…
Arınç, yine aynı medya grubunun A Haber televizyonunda “Silah bırakılması halinde ev hapsi konuşulabilir.” demişti. Bu cümle Tayyip Erdoğan’a soruldu.
Cevap şöyle oldu:
“Bu konu bizim oturup konuştuğumuz bir konu değil. Sayın Arınç’ın şahsi görüşüdür!”
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…