Çıplak gözle bakıldığında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı makamına talip olmasını anlamlandırmak kolay değil.
Köşk, bu haliyle icracı bir lideri tatmin edecek yetkilerden oldukça uzak bir koltuk.
Oysa Başbakan, icranın başı olmakla birlikte tek işaretiyle Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve TBMM Başkanı’nı seçtirecek güçte bir lider.
Geçtiğimiz 10 yılda görüldü ki bu gücünü sonuna kadar kullanarak istediğini, istediği makama seçtirdi.
Bu haliyle ABD Başkanı’ndan bile daha yetkili olan Erdoğan anlaşılıyor ki, yazılı olmayan başkanlığını yasal bir metin haline getirmek istiyor.
Erdoğan için asıl önemli olan parti liderliği ve kadrolarını kime bırakacağı?
Erdoğan’ın Numan Kurtulmuş gibi önemli bir isimle el sıkışması kendi hareket alanını genişletirken, Başbakanlığın en kuvvetli adayı Abdullah Gül’ün canını sıktı. Gül&Erdoğan arasındaki yakınlığın derecesini bilmeyenler için minik bir anekdot anlatayım;
Gül’ün Bakanlık yaptığı dönemler…
Basın toplantısı yapan Erdoğan muhalefete sert sözlerle yüklenince, Gül, masanın altından Erdoğan’ın bacaklarına, “Aman, sus!” mealinde vurur.
Başka hiç kimsenin cesaret edemeyeceği bu davranışa Erdoğan, susarak olumlu yanıt verir. Gül&Erdoğan dostluğu işte böyle bir yol arkadaşlığı…
Gelelim sıcak gündeme; Gül’ün Ahmet Sever aracılığı ile “Aday olabilirim” mesajının yankıları Erdoğan’ın, Gül’ü ziyaretiyle şimdilik sona erdi.
Cumhurbaşkanı Gül, Erdoğan’ın ziyaretinden sonra, “Başbakan’la hukukum kardeşten öte” diyerek polemiği buzdolabına kaldırdı.
Öyle görünüyor ki, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu bir Türkiye’de, Abdullah Gül’ün Başbakanlığı olağan akla daha yatkın görünüyor.
Numan Kurtulmuş’la ilgili süreç konusunda hiç kimse net bir bilgiye sahip değil ama gelen bilgilere göre Başbakan Erdoğan, Numan Kurtulmuş’u İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapacak.
Tabii bu bilgi kesin değil.
Kurtulmuş’un Başbakan ve 2. adam olma rezervi halen diri ama şu andaki veriler Kurtulmuş için İstanbul seçeneğinin masadaki en kuvvetli ihtimal olduğunu gösteriyor. Eylül’deki muhtemel kabine değişikliğinde Kurtulmuş’un dışarıdan Bakan olarak atanma ihtimali de oldukça kuvvetli.
Başbakan PKK’ya karşı neden yalnız bırakılıyor?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iktidarı sürecindeki hükümeti yönetme reflekslerini ölçü aldığımızda, kendisine itiraz edilmesinden hoşlanmayan bir lider olduğu açık. Başbakan’ın eleştiriye açık olmayan bu refleksi yüzünden Türkiye’nin geçirdiği süreç, artı ve eksilerin akılla hesaplanamadığı tuhaf bir dönem olarak hatırlanacak.
İsrail’e çektiği, “One minute” restinin de etkisiyle Ortadoğu’da efsane olmaya bu kadar yakınken, neredeyse tüm Ortadoğu ile hasım olmamızı hangi akıl izah edebilir?
Bu ve benzeri yüzlerce paradoksa rağmen Erdoğan’ın Türk siyasetinde fenomen hali devam ediyorsa, bu yalnızca onun başarısı değil, muhalefetin de beceriksizliğidir. Başbakan’ın hafızada kalacak onlarca hatasına rağmen özellikle son iki senedir PKK’ya karşı neredeyse tek başına verdiği mücadele müthiş.
Evet, belki ortam yumuşar diye PKK unsurlarına geçmişte yüz veren de, Habur rezaletini bize yaşatan da Başbakan ama bu PKK bağlamında hatalarından ders çıkarmış bir Erdoğan var karşımızda.
Güneydoğu’da devletle tek köprü Başbakan Erdoğan kaldı.
Güneydoğu’dan Erdoğan ve AKP’yi çıkardığınızda karşınızda ne yazık ki yalnızca PKK kalıyor.
Şunu anlamakta zorlanıyorum; Başbakan’ın eleştirilmeye layık onlarca icraatı var ama PKK’ya karşı net duruşu muhalefet ve gazetecilerden güçlü desteği hak etmiyor mu?
Başbakan’a duyulan kin, üniter yapının bozulmasından daha mı önemli?
Millet olarak, sapla samanı ayırmayı ne zaman öğreneceğiz?
Kin, bizim en kutsal değerimiz mi oldu?
Başbakan Erdoğan’ı PKK mücadelesinde yalnız bırakan muhalefet ve gazetecilerin iftar vaktinde şehit edilen Mehmetçiğe üzüldüklerine inanmıyorum.
Onlar egolarının esirleri…
Hiç kimse boşuna rol yapmasın.
Türkiye ya tampon kuracak, ya vuracak!
Aldığım bilgilere göre ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın Türkiye ziyaretinin tek gündemi var. Türkiye’nin Suriye sınırına tampon bölge kurması, ya da Türkiye’nin Suriye’yi vurması seçeneklerinden hangisinin seçileceğine ABD ve Türkiye beraber karar verecek. 10 gündür 3. Tugay Suriye sınırında tatbikat yapıyor. Türkiye’nin ABD’den geçmişte çekik güç benzeri problemlerin yaşanmaması için de gerekli önlem ve güvenceleri de alması bekleniyor. Türkiye’nin önündeki seçenek kısıtlı. Ya tampon bölge kuracak, ya da Suriye’yi vuracak!
Çile!
İslahiye çadır kentinde tuhaf gelişmeler yaşanıyor. 7 bine yakın Suriyeli’nin yaşadığı çadır kentte mültecilere dağıtılan yemekler yetersiz geldiği gibi çocuklar için açılan okul da kapatıldı. Suriyeliler’in kendi aralarında oluşturduğu ve Türk yetkililerle köprü görevi yapan Alimler Meclisi aylardır muhatap bulamıyor. Haberiniz olsun; İslahiye çadır kenti bu haliyle her türlü provokasyona açık görünüyor.
Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…