Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Cumhurbaşkanı, Erdoğan'ın "50+1 şartının değişmesi isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez" sözleri kritikti.
Daha da kritik kelimeleri ise "Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok, altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? " oldu.
Erdoğan'ın "Kimin eli, kimin cebinde?" sorusunun muhatapları kimler acaba?
İktidarın 50+1'i kaldırma niyeti yeni değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağzından bu kadar yüksek tonlamayla söylenmesi yeni bir durum.
Ankara'daki medya ve siyaset yorumcularının genel kanısı, Erdoğan'ın bu sözlerinin MHP ile arasını açacağı yönünde.
Bu görüşü savunanların matematiği, "Erdoğan 50+1'i istemiyor, Bahçeli istiyor." şeklinde.
Matematik doğru ama siyasette rakamlar her zaman 2 kere 2 dört etmiyor!
Bu yüzden de Bahçeli-Erdoğan arasında bu mevzudan dolayı bir fırtına bekleyenlerin yanıldığını düşünüyorum.
Her iki lider de farklı görüşlerini muhafaza ederek yollarına devam ederler.
Erdoğan, yaşayan en tecrübeli liderlerden birisi. Devlet Bahçeli, zamanlama ve hamle ustası. Hatta siyasi öngörü ve hamle bağlamında bilge bir yanı da var Bahçeli'nin.
Bırakın fırtınayı, belki bir süre sonra makul bir noktada buluşabilirler bile!
Franklin D. Roosevelt'in "Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır..." sözü her siyasi gelişmede rehber olamaz elbette ama yine de gözardı etmemek faydalı olabilir.
AKSENER KİMLERE TERLİK FIRLATIYOR?
Meral Akşener'i takip ediyorsanız, çok sinirli ve ağır duygu patlamaları yaşadığını görebilirsiniz.
Önüne gelene fırça, göz mesafesine gelene terlik fırlatıyor!
Kimler bu kadar kızdırdı acaba kendisini diye bakınca, en yakınındakileri işaret ettiğini görebiliyoruz.
Bugün Ümit Dikbayır'ı disiplin kuruluna vermiş ama banka hesaplarını incelettiğini iddia ettiği Ümit Dikbayır'ı mahkemeye vermesi gerekmez miydi?
Ya da bir savcının resen soruşturma açması beklenmez miydi?
(*Bu soruyu dün akşam tv100 Ankara Temsilcisi Deniz Gürel aracılığıyla, İyi Parti Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır'a canlı yayında sordum. Dikbayır "Hayır" dedi.)
Hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonrasında sosyal medya platformu X'te, "Bazen istenilenleri yapmazsanız, istenmez olursunuz. Allah Büyük" paylaşımında bulunan Dikbayır'ın tehlikeli bir iması oldu.
Akşener ne istedi de, Dikbayır yapmadı acaba?
Ya da Dikbayır, giderayak iftira mı atıyor?
Ya ima, ya gözdağı ile...
Her bir yanıttan bin sorunun gündeme geldiği bir imtihandan geçiyor İyi Parti.
Partisinden istifa eden Nebi Hatipoğlu'na "Şımarık zengin çocuğunu bir partili arkadaşım getirdi!" diyor İyi Parti lideri.
Örtülü olarak getiren kişi sorumlu demek istiyor.
Hatipoğlu'nu Antalya milletvekili Uğur Poyraz'ın getirdiğini partiyi takip edenler biliyor. Akşener'in Antalya milletvekili Poyraz'la da arası iyi değil.
Akşener'in Poyraz'a hangi mesajı verdiğini şimdilik sadece ikisi biliyor.
Partisinin bazı milletvekillerini iş takibi yapmakla, basın danışmanı Murat İde'yi de bunlarla irtibatlayarak ve savunma yapmasına da müsaade etmeden kovan da Akşener.
Önüne gelene kafa-göz-yumruk girişiyor.
10 civarında milletvekili ile arayı açan bir genel başkan konumunda şu anda.
Sekreteri Esma Bekar'ın özel kalem müdürlüğü pozisyonunu aşan gücünü, "Anadolu kadını olduğu için çekemiyorlar Esma Hanımı!" parantezi ile savunmaya çalışmak, içi doldurulamayan bir açıklamaydı!
Akşener'in hangi konularda haklı-haksız olduğunu söyleyebilmek için iddiaya muhatap olanların ve elbette Meral Hanımın bildiklerini açıkça ortaya dökmekten başka şansları yok.
Hele Dikbayır'ın "Bıraktığımda kasada 132 milyon vardı" sözleri, durumun göründüğünden daha karışık olduğunu gösteriyor.
Anlaşılıyor ki bu tartışmaların merkezinde para var!
Akşener ve kızdığı vekillerin elleri dolu!
Birbirlerine mayın taraması yaparak ihtiyatlı yaklaşıyorlar.
Sanki birisinin kolu koparsa, diğerinin de bacağı gidecek gibi!
Meseleyi kamuoyu üzerinden tartışacak hale getirmelerinin, İyi Parti'yi güneş görmüş kar gibi erittiğini görmeme ihtimalleri olabilir mi?
Bu gözü karalığın, Akşener'in herkese terlik fırlatmasının altında şu an bilemediğimiz büyük hadiseler var gibi!
Yoksa sadece liderlik egosu mu?
Anlamamız için biraz zaman gerekiyor!
Demir leydi namıyla anılan İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher derdi ki..."Güçlü olmak hanımefendi olmaya benzer. Birilerine öyle olduğunuzu söylemek zorundaysanız, öyle değilsinizdir..."
PEKER 1,5 YIL SONRA KONUŞTU; "ŞU AN GELMİYORUM, ÜNİVERSİTEYİ BİTİRDİKTEN SONRA GELİRİM"
2 gün önce Sedat Peker'in 2 ay içinde Türkiye'ye getirileceği yönünde yazı yazdım.
Sözcü yazarı İsmail Sayma'ya aktarmalı olarak "Anlattığım birçok konunun son operasyonlarla doğruluğu kanıtlanıyor olsa da, çok istesem de şu an için Türkiye'ye dönmek gibi bir düşüncem yok. Abu Dabi'de yaşadığım aile hayatı ruh dünyama iyi geldi" diyen Peker, "Ayrıca üniversiteyi tamamlamadan dönmeyi düşünmüyorum" dediği öne sürüldü.
Bu yazıyı Peker'in sözleri olarak kabul edersek, yazıya muhatap her kişinin beyanı elbette kıymetli.
Peker, 'dönmeyeceğim' demiyor.
"Şu anda dönmeyi düşünmüyorum" diyor.
Ben de zaten ertesi gün uçağa binip gelecek diye yazmadım!
2 ay içinde dedim.
Peker "Dönmeyi düşünmüyorum" diyor ama benim yazımda “getirilecek” ifadem var.
Doğrusu, Peker'in ifadelerini çok zekice buldum.
Özellikle "Şu anda" kelimelerini...
2 ay içinde getirilirse, "Ben şu anda demiştim ve iradem dışında getirildim" deme opsiyonunu açık bırakıyor.
İroni yapmadan Sedat Peker'in hakkını teslim ediyorum ki, benim diyen diplomat bu kadar güzel yanıt veremezdi.
Kendisine "Şu an diyorsunuz, yazıda 2 aydan söz ediliyor. Ayrıca getirilecek diye yazıyor." sorusunu sormak akla hiç gelmemiş demek ki!
Bu vesile ile Sedat Peker'in üniversite okuduğunu da öğrenmiş olduk.
Peker'i tanımam.
Hiç tanışmadım, konuşmadım.
Dost ya da düşman olmam bu yüzden mümkün değil.
Hakaret içermeyen, sadece fotoğraf çektiğim bir Peker yazısına, sosyal medya profilinde Peker'in fotoğrafı olanların tehdit ve hakareti ile karşılaşmak zeki ve hoş bir tavır değildi.
Bireysel de olabilir organize de!
İyi de arkadaşlar; bu kadar ölçüsüz tavırların, sevdiğinizi iddia ettiğiniz Peker'e nasıl bir katkısı olacağını düşünüyorsunuz?
Eleştirilerinize saygılıyım ama hakaret ve tehditlerinizi iade ediyorum.
Türkiye'de her yazının, her sözün altında yazılandan başka bir maksat aramak adeta genlerimize işledi.
Gazetecilerin, başka bir gazeteciyi, tanıdıklarına manipüle ederek hedef yapması zaten ata sporumuz oldu ama herkes ektiğini mutlaka biçer!
Sigmund Freud'un dediği gibi "Bazen puro içen bir adam, sadece puro içen bir adamdır. “
Amacınız beni ürkütmek ya da korkutmaksa, Google'a girerseniz, bu satırların yazarının, namluya sürülmüş mermiyle tutulan kiralık katillerde bile devletin koruma talebini kabul etmeyen bir tavrı olduğunu görebilirdiniz.
Ürkmesi, çekinmesi fıtratında olmayan bir insana, "Şu konuda yanılıyorsun. Çünkü..." diye başlayan ve içi doldurulan kelimelerin daha etkili olduğunu anlayabilirdiniz.
Neyse...
Şimdilik zamanın yanıtlayacağı bir paragraf açtım.
Yazdıklarımı zamanın hakemliğine bırakalım.
Allah, herkes için neyin hayırlı olduğunu bilendir.
YÜKSEL ARSLAN
İyi Parti'de fırtınalar koparken, İyi Parti Ankara Milletvekili Yüksel Arslan'a da siyasi ve medya baskısı yapmak isteyenler var.
Arslan'ı 30 yılı aşkın bir zamandır tanırım.
Eğilmez-bükülmez bir kimliktir.
Ankara'da kendisine kontenjan verildiği halde "Ön seçime gireceğim" diyecek kadar adil ve öz güvenlidir.
Soyadı gibidir.
Yaşın yanında kuru yanmaz.
Yakmak isteyen de kendisini tutuştur!
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 31292 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |