Meclis’te AKP’li milletvekili arkadaşları aşırı gergin ve moralsiz olarak görüyorum. Sebebi büyük ihtimalle Tayyip Beyin bu ünlü “Barış Süreci”. Çoğunun anlamadığı ve inanmadığı süreç onların sinirlerini bozmuş. Çünkü, onlarda gerçek durumla ilgili bilgiye sahip değiller, ülke için endişeliler ve bir şey yapamamak ve ağır vebal onları strese sokuyor. Tayyip Bey de bunu anladığı için sık sık milletvekilleri ile toplantılar yapıyor, onları motive etmeye çalışıyor. Hatta hafta başında il başkanları yanı sıra ilk defa ilçe başkanlarını da toplantı için Ankara’ya çağırması aynı sebepleydi. Verdi gazı herkesi memleketlerine yolladı. Bir ay daha idare ederler. Peki, sonra? Olabilecek provokasyonlar, olaylar, Kandil ve BDP açıklamaları nasıl geçiştirilecek?
Medya baskısı ile...
Bu günlerde yaşadığımız medya sansürü ve baskısı darbe dönemlerinde dahi yaşanmadı…
Terör sorunun veya Kürt sorununun çözümü utanılacak veya tartışılmayacak bir şey değil. Kürt kimliğinin tanınması, Kürtlerin demokratik ve kültürel haklarının anayasal güvence altına alınması, dillerini öğrenebilmeleri, Kürt kimlikleri ile siyaset yapabilmeleri gibi konular zaten herkesin bildiği, yeterince de tartışılmış konulardı. Fakat neden durum böyle olduğu halde hem doğrudan saklanmadan Öcalan ile görüşülüyor, terör örgütü meşrulaştırılıyor hem de iktidar yetkilileri konuşmuyor?
Konuşulmayacak bir şeyler mi var?
Çünkü, terör örgütü ile varılan pazarlığın toplumda tepki yaratmasından korkuluyor.
Çünkü, çözüm, Kürt kimliğinin tanınması ve demokratik haklarının verilmesi olmaktan çıkmış, Cumhuriyetin şeklinin değişmesi, rejimin değişmesi, devlet anlayışının değişmesi boyutlarına ulaşmış. Bundan geri dönüş de artık Tayyip Bey için mümkün değildir… Yeni anayasa en azından “Bölgeli Devlet”i getirecek.
Daha Ocak ayında BDP’liler PKK’lılar ile yolda karşılaşınca sarılıp öpüştüler diye dokunulmazlıklarının kaldırılmasını şiddetle dillendiren Tayyip Bey’in bu şekilde ani dönüş yapmasındaki sebep aldığım özel bilgilere göre Suriye politikasındaki yanlışlık olmuş. Batıya özellikle ABD’ye yönelik ön alma gayeli Esat muhalefeti bu durumu doğurmuş. Yani Müslüman kanının akması konusunda hiç tereddüt göstermeyen Tayyip Beyin, “Yetti artık, şuramıza kadar geldi, asarız, gireriz” dediği günlerde Esat hatırlarsanız Kürt Bölgesini boşaltmış ve Kürtlere terk etmişti. PYD o bölgeyi hemen doldurmuş ve asker sevk etmişti. Daha sonra Türkiye’nin direnişçiler için sevk ettiği silahlarda PYD’nin eline geçmiş ve PYD oldukça güçlenmiş. Yaz döneminde ikinci bir Kandil daha doğacağını ve terör karşısında zor durumda kalacağını gören Tayyip Bey de hemen bu ünlü süreci zamansız olmasına rağmen devreye sokmak mecburiyetinde kalmış. Biliyorsunuz, Suriye sınırı en uzun sınırımız ve şimdilerde kontrolümüzde değil. “Barış Süreci” olmasa çok zayiat verebilir ve Suriye’ye girmek zorunda kalabilir, dolayısı ile Suriye ile de savaşmak durumunda olabilirdik.
Anlatılan bu. Tayyip Beyin acele düşüncesini ve tavrını değiştirmesini getiren Davutoğlu’nun beceriksizliklerle dolu, gelişmelerdeki doğru esprileri yorumlayamayan politikaları imiş… Çok mantıksız da değil…
Peki, Tayyip Bey bu manevrası ile hem başkanlığı yada en azından cumhurbaşkanlığını kapmayı hem de Türkiye’yi terör belasından kurtarmayı başarabilecek mi?
Siz düşünürken ben size Teyze’nin hoşgörüsü ile bir fıkra anlatayım;
Temel Dursun’a sormuş, “Ula uşağım, de bana, orıçli iken kaç hamsi yiyebilirsun?” Dursun biraz düşündükten sonra cevap vermiş, “100 hamsi yerum” Temel “Olur mi oriçli iken bir hamsi yiyebilirsun sonra oricin bozilir, 99’unu orıç yokken yiyebilirsun” Espri Dursun’un müthiş hoşuna gitmiş, Hemen gitmiş İdris’e, “Ula İdris, de bakayum oriçliyken kaç hamsi yiyebilirsun?” İdris, “50-60 yerum” demiş. Dursun “Tuh ula, 100 deseydun sana çok güzel bir espri yapacak idum”
Bizim Kasımpaşalı da Batılıların ilk Suriye esprisini anlamamış ama yeni bir espri üretmeye çalışmış ancak daha beter duruma düşmüş. Kendi düşse neyse Türküyle, Kürdüyle herkesi düşürmüş…
Espriyi tek anlayan Öcalan. Düşünsenize 2-3 yıl sonra Irak, Suriye ve Türkiye “Kürtdistanı” birleşiyor. Ordularını kuruyorlar ve de facto devleti oluşturuyorlar. “Bölgeli Devlet” şimdilik gündemde…