Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Ben, şu hemen her seçimde kullanılan meşhur, “Profesörün oyu da bir, çobanın oyu da bir” cümlesiyle ifade edilen demokrasi eleştirisine katılmam. Oy ile aranan toplumun sağ duyusudur, ortak görüşüdür; eğitim seviyesi, bilgisi değil. Diploması olan kişilerin mutlaka daha vatansever olduklarını veya siyasi kadroların seçiminde çok daha makul karar verdiklerini iddia etmek de mümkün değildir. Eğitim çok önemlidir ve somut konularda işe yarar. Toplumun eğitim seviyesi arttıkça makulü bulma becerisinin arttığını söylemek tabi ki mümkündür.
Oy konusu netamelidir. Ne kadar çok laf edersem hata yapma ihtimalim o kadar artar. O nedenle kısa keseyim; Benim oyum ile çobanın oyu bir sayılsın ama benim uzmanlığım, birikimim olan, eğitim aldığım konularda da benim fikrime değer verilsin…
1990 ve 91 yıllarında tam 2 yıl Milli Savunma Bakan danışmanı olarak F-16 projesinin mali danışmanlığını yaptım. F-16’lar zamanın hala kullanılan en modern uçaklarıydı. Türkiye hem satın alma hem de ortak üretim şartıyla o zamana kadar ki en büyük mali ve teknolojik işbirliği projesini gerçekleştiriyordu. F-16 savaş uçağı tedarik projesinden Türkiye imalat, bilgisayarlı yönetim, hukuk, proje yönetimi gibi alanlarda çok kazık yemesine karşılık çok şey öğrendi. İlk offset anlaşmamız bu projeyle başladı. Eskişehir’deki TEİ (uçak motoru) Ankara’daki TAİ (uçak gövdesi) tesisleri sanayi üretimimize çok şey kattı. CASA uçaklarını, sonrasında helikopter ve bir çok savunma sanayi ürününü bu birikimle ürettik.
Bir F-16 Savaş uçağında hatırımda kaldığına göre 50 binden fazla parça vardı ve bu parçalar bazı NATO ülkelerinde ki binden fazla fabrika/tesiste üretilmekteydi. Böyle bir uluslararası imalatın teknik, fiziki, hukuki, idari, siyasi ve zamanlama yapılanmasını tasavvur etmek çok kişi için çok zor olsa gerek. F-16’ların imalatı yapılırken bir taraftan da teknik gelişim sağlanıyordu, yani sürekli yenileniyorlardı.
F-35’lerin tasarımı daha o yıllarda başlamıştı. Bir modelden bir başka uçak modeline geçiş yıllar alır. İmalat için gereken prosedürlerin uygulanması, eğitim, stoklama 15-20 yıl gibi bir zaman gerektirir. Tüm modeller ilk yıllarında aksar ama gereken tespitler başarıyla yapıldığında bu aksamalar giderilir ve her bir uçakta sıfır hata hedeflenir.
Her uçağın belli bir uçuş saati, yani ömrü vardır. Bizim savaş uçağı filolarımız uçuş sürelerini doldurmak üzere. Savaş uçağı eksiğimiz had safhada. Pilot eksiğimiz zaten malumunuzdur, çok ihtiyacımız var. Acilen F-35 almak zorundayız. Sistem değişikliğine gitmek yani savaş uçaklarını Rusya, Çin gibi alternatif ülkelerden almak, imal ettirmek, eğitim, stok ve sistem adaptasyonu gibi başlıkları dikkate alırsak en az 10-15 yıl alır. Özellikle Ege’de bu kadar süre uçaksız kalmak bize Ege’yi tamamen kaybettirir gibi görünüyor. Zaten Hava Kuvvetlerimizde savaş uçağı olmamasını sanırım kimse istemez.
Şimdi dağda çoban olan değil ama bir şeyler bildiğini sanan herkes F-35’ler iyi değil, aksıyorlar, almamıza gerek yok, şuradan buradan alırız gibi laflar ediyor. Sanki, buzdolabı alımı yapar gibi o marka olmazsa şu marka olur diyorlar. Öyle bir alternatifimiz 10-15 yıldan önce yok. Ayrıca marka değişikliği Türkiye’nin batı blokundan kopması anlamına geliyor ki bu durum uçak almamızın ötesinde köklü bir karar gerektiriyor. Muhtemelen sadece bizi idare edenlerin kararı da yetmez… Sadece bizim kararımız yetseydi her fırsatta “Bizi Şanghay İşbirliği Örgütüne alın” diyen Erdoğan’ı bir kere ciddiye alıp cevap verirlerdi.
Biliyorsunuz F-35’ler ABD yapımı bir savaş uçağı, S-400’ler ise Rus yapımı füze savunma sistemleridir. Türkiye’nin acilen hem savaş uçaklarına, hem de füze savunma sistemlerine ihtiyacı olduğu söyleniyor. Türkiye öncelikle kendi izlediği yanlış politikalarla, sonra ABD’nin küçümser tutumuyla maalesef “S-400 alırsan F-35 vermem” kapanına kısıldı kaldı. F-35 vermemek ABD’nin de işine gelmez ama bu kapandan çıkış için önemli bir maliyete katlanmamız gerekir.
Kısaca dediğim şu ki; Türkiye’yi yönetenler maalesef ülkeyi çok kötü bir açmaza sürükledi. Bu saatten sonra S-400 alalım ama F-35’in bizim için daha zaruri olduğunu da unutmayalım. Her önüne gelen de çok üst düzey bilgi ve devlet aklı gerektiren bu konularda ahkam kesmesin…
Türkiye’nin nasıl bir yanlışlığa sürüklendiğini, ne kadar zorda olduğunu anlamamız gerek…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 34677 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |