Amerika Başkanı Donald Trump, çılgıncasına ve keyfi bir karar aldı.. Kudüs’ü İsrail’in Başkenti olarak tanıdıkları yönündeki eski kararı uygulamaya koydu. Ama bilindiği üzere dünya devletlerinin çoğunluğu, bu saçma kararı tanımadı. Bu tanımama kararı Birleşmiş Milletlerde de tescil edildi.
Dış politikadaki bu gelişmeler, pek çok Devletin olduğu gibi bizim iç politikamızda da günlerce işlendi ve hala da işlenip, iktidarca siyasi çıkar için kullanılmaktadır..
Tayyip Bey, bu konuyu işlerken, ilk defa olarak bir İslam Devleti yöneticisinin aleyhine sözler söyledi.. Birleşik Arap Emirlikleri Dış İşleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Kudüs meselesi üzerinde konuşurken, fırsattan istifade edip lafı Fahrettin Paşa’ya getirş, Paşayı hırsızlıkla suçlama terbiyesizliğinde bulunmuştu.. Fahrettin Paşa’nın Medine’den para ve değerli yazma eserler çaldığını söylemişti. Bu yalanı söylerken de, “İşte Erdoğan’ın dedelerinin Araplarla ilişkisi buydu..”deme saygısızlığında bulunmuştu.
Şimdi gelelim olayların cereyan ettiği o eski günlere..
I.Dünya Savaşından yenik çıktıktan sonra imzaladığımız Mondros Antaşması ile Ordularımızın teslim olmasını kabul etmiştik. Fakat pek çok Türk subayı gibi Medine Müdafii Fahrettin Paşa da yenilgiyi kabul etmemiş, düşmana teslim olmamış, Ravza-i Mutahhara isimli Peygamberimizin mezarındaki hazine değerindeki eşyaları düşmana teslim etmek istememişti. Hatta Padişah Vahdettin’in, kendisini ikna etmek için gönderdiği adamını da dinlememiş, onu İstanbul’a geri göndermişti..
Bütün olumsuz koşullara rağmen Medine’yi savunmaya devam etmek isteyen Paşa ve Ordusunun o günkü mensupları, açlık ve susuzdular, çölde çekirge yiyerek ölmemeye çalışmaktaydılar.
Direndiler.. Ama daha fazla dayanamadılar.. Fahrettin Paşa nihayet Ravza-i Mutahhara adı verilen Hazreti Peygamberin mezarındaki çok değerli tarihi eşyaları, yazma Kuranları, incileri, altınları, pırlantaları bir trene yükleterek bir muhafız kıtası eşliğinde trenl İstanbul’a göndermiş, kendisi de Mısır’a gitmişti..
Bütün bu maceralar, Paşa’nın 1919’da Mısır’a gidişi, İngilizlere teslim olup Malta adasına sürgün edilişi, ayrıntıları ile Türk basınında işlendi.. Bu konudaki en güzel yazıları da
Sözcü gazetesinde büyük yazar Emin Çölaşan iki gün süreyle yazdı. Kendisini tebrik ediyor ve takdirlerimi sunuyorum.
Bu vesile ile ben de konuya ilişkin birkaç satır yazmak istedim..
Bilindiği üzere ben, yakın tarihimizin karanlıkta kalmış olan sayfalarını, pek çok kitabımda işledim.. Konunun aydınlanması için, bugünkü Sözcü’nün babası dediğim GÖZCÜ’deki Coğrafyada Tarih İzleri sütunumda yazdığım makaleleri toplayarak oluşturduğum aynı isimli kitabım.. Buhranlı Günlerde Yeşil Ordu kitabım, 150’liklerden Portrelerkitabım, Cumhuriyet Kavgaları kitabım, Malta Sürgünlerinden Portreler (*) kitabım tarihsel yapıtlarım arasındadır.
Malta Sürgünleri kitabımda, Fahrettin Paşa’yı ve İngilizlerin adaya sürgün ettikleri diğer Türk kahramanlarını anlatırım. İngilizlerin o tarihte Malta adasına sürgün ettiği Türklerin 145’inin ismi bilinmektedir..
Olaylar şöyle gelişmişti: I. Dünya savaşından sonra İngilizler İstanbul’u işgal etmişlerdi..
Ülkeyi işgalcilerden kurtarmak için Milli Mücadelenin başlatılması yönünde örgütlenmeler hızlanmış, Erzurum ve Sivas Kongreleri toplanmıştı.. Bunların yanı sıra İngiliz ve Amerikan mandası isteyen bazı yanlış düşünceliler hainler gibi örgütlenmekteydiler..
Memleketi harbe sokan İttihatçı liderler Talat, Enver ve Cemal Paşalarla, Dr. Nazım, Bahattin Şakir 2 Kasım günü bir Alman denizaltısı ile vatandan kaçmışlardı.
Osmanlı Meclisindeki Yüce Divanlarda, kurulan Divan-ı Harplerde yargılamalar da devam ediyor, suçlu sayılan Milli Mücadeleciler; mesela Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey idam ediliyor.. İngilizler de, Türk vatanseverlerini Malta adasına sürgüne gönderiliyorlardı.. Sürgün edilenler arasında teslim olmayı kabul etmeyen Ordu mensupları, Devlet adamları, valiler, Bakanlar, bilim adamları, ünlü gazeteci ve yazarlar vardı.
Medine Müdafii Fahrettin Paşa Malta’ya sürgün gidenlerden sadece biriydi.
145 kişilik sürgünler listesinden bilgi edinme ve hatırlatma adına birkaç isim vereyim:
Sadrazam Prens Sait Halim Paşa, Erkanı Harbiye Reisi Cevat Cobanlı Paşa, Nafia Nazırı Çürüksulu Mahmut Paşa, Mebusan Meclisi Başkanı Hacı Adil Bey, Bahriye Nazırı Rauf Orbay, Maarif Nazırı ve İttihat Terakki Genel Sekreteri Mithat Şükrü (Bleda), Dahiliye Nazırı Ali Fethi (Okyar) Bey, Sivas Valisi Mehmet Sabit Bey, Ankara Valisi Tahir Cevdet Bey (Malta’dan kaçanlardan)..
İlk sürgün edilen kişi 6. Ordu Komutanı ve Musul’u teslim etmemekte direten Ali İhsan Sabis Paşa olmuştu. Gazeteci ve İstanbul mebusu Hüseyin Cahit Yalçın, Çorum Jandarma komutanı Albay Celal Bey, Yarbay Mehmet Tevfik Bey, Albay Ahmet Tevfik,Siyasi Polis Müdürü Tevfik Hadi Bey, 5. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa, yazar ve Üniversite öğretim üyesi Ziya Gökalp, yazar, gazeteci ve Üniversite öğretim üyesi, Afyon mebusu Ahmet Ağaoğlu, gazeteci yazar Ahmet Emin Yalman, şair, yazarSüleyman Nazif..
Bu kişiler 1919 Martından başlayarak, 20 Kasım 1920’de son bulan çeşitli tarihlerde Malta’ya sürgün edilmişler, İngilizler tarafından serbest bırakıldıktan sonra da vatana dönerek, kariyerlerine göre, İstiklal Harbini yapan Atatürk Ordusunda görev almışlar, Ankara’da açılan Meclis ve Hükümetlerde vatan hizmetlerini sürdürmüşlerdi..
Sonradan içlerinde bazı dönekler bulunsa da ruhları şad olsun. Mekanları cennettir inşallah..
(*) MALTA SÜRGÜNLERİNDEN PORTRELER/ Yalçın Toker.. Toker Yayınları- www.tokeryayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve [email protected]