Bilgisayarımın başına oturdum fakat ne yazacağımı bilmiyorum. Konuya henüz karar vermedim. Konuya karar vermediniz mi yazı yazmak ve yazıyı okutmak özellikle bu yaz sıcağında çok zor olur. Ekonomi ile ilgili gelişmeleri yazsam, “Kriz böyle göstere göstere gelmez, siz bakmayın Kasım-Aralık’ta kriz olur diyenlere, faiz lobisi Hükümetin zaafını gördü kazancını artırma amacıyla piyasayı yönlendirme gayretinde. Bizim krizimiz uluslararası piyasalarla çok ilgili değil. Bizim krizimiz ticaret açığı ve cari açık oluşturan üretim ve ticaret politikaları ile ilgili, buradan kaynaklanan krizin de zamanını tahmin etmek çok güç” desem çok kişi itiraz eder, beğenen hemen hemen olmaz.
Bu durumda Tayyip Beye çatan bir yazı yazayım. Nede olsa güçlü adam! savunanı çok olduğu için reyting yaparım diye düşünüyorum. Mesela “Tayyip Bey, bu hafta iki kez çark etti. İlki Kıbrıs konusunda idi, hep eleştirdiği Cumhuriyet Hükümetlerinin politikalarına aynen döndü. İkincisi ise, terörle mücadele de 90’lı yıllarda ki yönteme dönerek tükürdüğünü yalamış oldu. Demokratik özerklik ilan edenlere ağzını açıp laf edemiyor. Daha önce de Kürt meselesi yok demiş ve önceleri kötülediği halde milliyetçi siyasete dönmüştü. Yandaş medya Tayyip Beyi savunmakta yine zorluk çekecek” desem yandaş yorumcular hep birlikte sel gibi itiraz eder ve bizim e-dergah yorumcularını ürkütürler. Vazgeçtim.
Şu durup dururken 90 kişiyi öldüren manyak Norveçli konusunda yazsam; “Batı kendi büyütüp beslediği İslamofobi ile, İslam düşmanlığı çukuruna düştü. İslamla, Türkiye ile uğraşacaklarına kendi uygarlıklarının öz eleştirisini yapsınlar” desem, bu da fazla duygusal ve etik dışı olurken çok da mantıklı bir yazı olmaz. OWLEYE dostumuzun tavsiyesine uyup derine girsem bu yaz döneminde ve bu sütunlarda çok uygun kaçmaz. Ben en iyisi Türkiye sorunlarına döneyim.
Sorunlara dönmekten de vazgeçtim. Ben en iyisi size bir fıkra anlatayım, yukarıdaki her üç konu için birlikte yorumlayalım;
Bir Amerikalı, bir İtalyan, bir de bizim Temel, hep birlikte bir inşaatta çalışıyormuş. Her gün öğlen arasında kumanyalarını açıyorlar, Amerikalınınkinden Hamburger, İtalyanınkinden spagetti, bizim Temelinkinden de hamsi çıkıyormuş. Bir hafta, iki hafta derken bunlar dayanamamış, “Yarın da aynı yemekler çıkarsa hep birlikte intihar edelim” kararı almışlar. Ertesi gün kumanyalarını açmışlar ki ne görsünler; gene aynı yemekler. Hep birlikte kendilerini inşaatın en üst katından atarak intihar etmişler. Eşleri cenaze töreninde bir araya gelmiş. Amerikalının eşi, "Söyleseydi yemeği değiştirirdim. İntihar etmesine gerek yoktu" diyerek ağlıyormuş. İtalyanın eşi de, "Bu kadar basit bir konu için intihar mı edilir. Söylese değiştirirdim" diyerek ağlıyormuş. Temelin karısı Fadime ise; "Ahhh, ah, her gün yemeğini kendi hazırlardı. Ne diye intihar etti?" diyor ve ağlıyormuş.
Şimdi bu fıkrayı yukarıdaki 3 konuya uyarlamaya çalışalım;
Ekonomik kriz için “Bizim sorunumuz kendimizden kaynaklanıyor, yabancıların sorunları ile ilgisi yok. Kendimizi kandırmayalım, AB ve ABD ile intihar etmemize gerek yok” diyebiliriz.
Tayyip Bey konusu için, “Fadime nasıl Temel’in gerçek sorununu anlamadı ise Tayyip Bey’de bu ülkeyi anlamadı. Ha bire dönüp duruyor. Sonradan çok ağlar” diyebiliriz.
Norveç olayı için ise, “Batı uygarlığının başka bir deyişle kapitalizmin sonu geldi. Toplumu artık tatmin edemiyorlar. Batı toplumları intihar noktasına geldiler ama bizim Temel gibi onlara uymamıza gerek yok” diyebiliriz.
Yorumlar her zamanki gibi size ait…