Türkiye tarihinin en büyük terör olayı üzerine yazdığım yazıda Tayyip Beyin bu konuyu da atlatacağını sitemle yazdım. Geçen Cumartesi günü başarılı bir organizasyonla, toplama kalabalıkla, 1o bin polisle, devlet ve medya yardımı ile sonuçta hakikaten başarılı bir şekilde Tayyip Bey bu badireyi de atlattı. Helal olsun. Her zaman derim, “Çok iyi bir siyaset adamı ama çok kötü bir devlet adamıdır” diye yine bir örneğini verdi.
Geçen hafta başındaki yazımda Tayyip Beyin ABD’ye giderken “Ben gelene kadar çok şey değişecek” dediğini ve Reyhanlı’nın suçunu CHP’ye yıkmak isteyeceğini de yazdım. Çünkü, kendisini iyi tanıyorum artık, söylem ve davranışları bu yöndeydi. Öyle de oldu. Yalnız tahminimden daha kötü ve zayıf gerekçelerle ortaya çıkması beni şaşırttı.
Tayyip Beyle ilgili bir tahminde bulunayım; Başbakan panikte, ne yapacağını çok iyi bilmiyor. Çok sıkıntılı. Zorda… Çünkü, tutkulu, ihtirasına mağlup… Enaniyet ve hırsla, neye mal olursa olsun başkan olmak istiyor, devleti yeniden kurmak ve “Yeni rejimin Atatürkü” olmak istiyor. Tabi ki isteyebilir, her gönülde bir aslan yatar ama unutmayın ki oyun kurucu kendi değil… Onun için büyük umutlarla gitti Okyanus ötesine…
Ayrıca herkesin bir oyunu var fakat kararı Yaradan verir…
***
Geçen yazımda değişen rejim ve yaşam tarzı ile ilgili bir şeyler yazdım, bazı arkadaşlar yanlış anlamış. Bunu sadece bir siyasi yazı sanmışlar. Kendi siyasi görüşlerine göre karşı çıkmışlar. Halbuki ben şahsımın ve toplumun kaygılarını yazdım. Biraz daha açayım. Bu kaygılar aslında demokrasi ile ilgili. Bizler sonuçta ne kadar farklı düşünce ve yaşam tarzına sahip olursak olalım bir arada yaşamak zorundayız. Diğerlerini illa kendimize benzetmekten vazgeçmeliyiz. Sorun, sıkıntı buradan doğuyor. İstiyoruz ki diğerleri bizim gibi olsun, bizim istediğimiz gibi yaşasın, bizim doğrularımız onun doğruları olsun. Bu genel hastalığımız.
Ancak şu sıralarda iktidarda olan ve artık iktidarını 11 yılın sonunda pekiştirip kendi tercihlerini başkalarına dayatan Tayyip Bey iktidarıdır. Şimdiki, sorunu, sıkıntıyı da Tayyip Bey doğuruyor. Benim gibi olmak, en azından bana karşı çıkmamak zorundasınız diye kendi görüş ve yaşantısını dayatıyor.
Tayyip Beyin en güvendiği adamlarından İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu Nisan başında şöyle demedi mi, açık açık toplumu bölmedi mi, anti demokratik bir anlayış sergilemedi mi? ;
“10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde bizimle paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar. Çünkü bu geçtiğimiz 10 yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için işimiz çok daha zor”
Değerli okuyucu ve yorumcular, işte sorun bu, bu anlayış… İlave olarak “Rejim Muhafızları”da oluşturuyorlar. Üstelik Tayyip Beyin İslamiyeti anlayış ve yaşayışı dahil her şeyi sakat. Diğerlerini bırakın İsrail’le bir olup Müslümanları vurdurması yeter… Bir de dayatıyor. Kim Tayyip Beyi savunabilir? Bilin bakalım, kim…
***
Bu yazımda fıkra yazmayacağım. Fıkra yerine acıklımı yoksa komik olduğuna karar veremediğim bir olayı yazacağım: Ankara Ticaret Odası bilboardlara ve gazetelere tam sayfa ilan vererek ve milyonlar harcayarak, IMF’ye olan borcumuzu sıfırlayan Başbakan’a teşekkür etmiş… Ankara esnafı haciz, çek, senet, borç rekorları kırıyor, ülke üretim yapamıyor, yeni seçilen yönetime bak. Aslında böyle insanlara demokrasi fazla, bir firavun yeter…