O kadar çok konu var ki, inanın yıllar önce olduğu gibi her gün yazsam konu bulmakta zorluk çekmeyeceğim… Sadece Cumhurbaşkanı’nın saçmalıklarını yazsam haftanın 3-4 günün doldururum. Baksanıza bu seferde Anayasa Mahkemesi kararına taktı. Saygı duymuyor, kabul etmiyormuş. Cerattepe’yi savunanlar yavru gezicilermiş… Kaymakamlara mevzuatı, kanunları takmayın dediğinden beri daha bir ay olmadı. 1 Mart Teskeresinde yanlış yaptık diyeli de öyle… Ne dediğinin farkında mı Cumhurbaşkanı? Kanunları takmamak, mahkeme kararlarına saygı duymayıp, tanımamak devlete/ülkeye/ vatana ihanet değil midir? Vatana ihanet illa cephede mi olur?
Bilemiyorum; kafam karışık, ruhum sıkılıyor… Bu yazıyı Pazar gecesi yazıyorum. Yarın (Pazartesi) Polatlı’da yine bir şehit hemşerimin cenaze törenine katılacağım. Kanasla vurulmuş. Erdoğan’ın “Analar ağlamasın!” diyerek halkı ikna ettiği açılım döneminde 150-200 kanas nişancısının eğitilip Türkiye’ye sokulduğu yazılıp-çizilmişti. Demek ki doğruymuş… Kaçıncı hemşeri şehidin cenazesi olduğunu hatırlamıyorum artık… Kanasla, mayınla, bombayla… Ne fark eder? Analar da ağlıyor, babalarda…
Türkiye ağlıyor…
Vallahi iyim demeye utanıyorum artık…
Eskiden sadece PKK terör örgütü olarak başımıza belaydı, şimdi PKK uluslararası meşruiyet kazandığı gibi PYD ve İŞİD gibi yeni terör örgütlerimiz de oldu…
Rivayet o ki, Mart’tan sonra terör daha da azacakmış…
Bunları okuyucuyu etkilemek, siyaseten destek sağlamak için yazmıyorum. Destek imkansız, yarış bitti… Kazanan aslında kaybetti… Hepimiz kaybettik…
Memleket elden gidiyor birçok vicdanı, izanı, idraki, imanı kıt, konuyu siyaset yarışı, sağ-sol, dindar-laik mücadelesi gösterip gerçeği unutturmaya çalışıyor. Başarılı da oluyorlar. Baksanıza kalpler mühürlü, gözler görmüyor, vicdanlar susmuş…
TBMM’de bazı olayları gündeme getirip iktidara sorumlusunuz, suçlusunuz dediğimizde kıyamet koparıyorlar. Öyle bir güçleri var ki, karşılarına çıkanı pişman ediyorlar… İster kendi cenahlarından ister bizim cenahtan… Yusuf Kaplan’da yapılanlara yanlış diyemez, bizde… Müthiş bir devlet gücü, medya gücü, sosyal medya gücü, sivil toplum gücü, akademisyenler gücü, din adamları gücü, sermaye gücü, yargı gücü, seçmen gücü, gücü de gücü…
Güç var ama maalesef Hak, haklılık ve hukuk yok…
Bu hafta size özellikle bütçe ile ilgili bazı ilginç tespitlerimi yazacaktım, şimdiye kadar yazdıklarıma ilave olarak. Önemi kaldı mı?
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ve Genel Kurul’da birçoğunu sık sık konuşmalarımda söyledim. Zerre kadar faydası olmadı… Sıkışınca ne diyorlar biliyor musunuz? “Seçimden yeni çıktık. Siz haklı olsaydınız bu seçmen size oy verirdi ama bize verdi. Hem de yüzde 50 oy aldık. Biz kazandık, öyleyse biz haklıyız…”
Bilmedikleri bir şey var! Çok önemli bir şey;
Ve la galibe İllallah…