Kâbustan uyanan çocuğunu memelerine basan anne gibi teselli etmeye azmetti gecenin bir vakti; umutsuzluğa gark olmuş millete ‘geççek geççek’ diye seslendi Tarkan.
Gençliği çalınmış kâğıt toplayıcısı delikanlıya ninni söyler gibi: ‘Elbet bu da geççek / Gör bak umudun gününü gün etçek.’ diye devam etti.
Kelepçeli elleriyle gözyaşını silen işçiye; ucuz yağ kuyruğunda sekiz büklüm kadına, cebindeki üç lirayı gösteren yirmilerindeki kıza, eksi beş derecede üç kuruş ekonomi yapmak için titreye titreye ekmek bekleyen emekliye:
‘Geççek.’ dedi.
Pazarda peynir satan üniversite mezunu Metin’e, bant başında emeği sömürülen Selin’e, gözünü Avrupa’ya dikmiş çaresiz gençliğe:
‘Dayan, çoğu gitti azı kaldı / Yapma! Güze kışa boğma yazını / Yakındır sabrın zaferi.’ dedi.
Sayaç okuma işçisine not bırakan üç yetim kardeşten bahsetti Tarkan şarkısında; kardeşler sayın görevli abilerine sesleniyordu notta:
Doğalgaz zaten kesikti; canla başla çalıştıklarını, su da kesilirse felaketlerinin olacağını yazmış kardeşler, olmuşundan başka..
Mevcut vaziyetlerini ‘en azından’ mukabilinden değerlendiren, felaket olarak görmeyen, memleketimin yalın ayakla ezilmiş yetim kardeşleri geçiyordu şarkıda..
Düştük evet, ama kalkmadık mı? / Biz hep hayata meydan okumadık mı? / Sen ferah tut içini / Biz neleri atlatmadık ki
Demiş Tarkan, yazmış Tarkan.
Ne güzel..
Ağzı laf yapmayan, konuşmayı pek beceremeyen, ama elinden geleni yapmak için, moral vermek için dost eli uzatan birinin çırpınışını izledim / dinledim.
Müzikten anlamam da; kelimenin hasını akarsuda görsem tanırım, okurum, severim, içerim.
Sözlerinin hiçbir sanatsal ya da edebi değeri yok şarkının. İlkokullar arası liyakatlı bir yarışma düzenlense çok daha iyileri çıkar eminim.
Ama;
Gırtlağına öyle çökülmüş ki umudun; saçlarından öyle sürüklenmiş ki uzlaşmanın, barışın, birliğin, sevginin, hoşgörünün..
‘Geççek’
Ahmed Arif’in İçerde şiiri gibi itibar gördü. Tarkan ‘geççek geççek’ demedi de:
Haberin var mı taş duvar? / Demir kapı, kör pencere / Yastığım, ranzam, zincirim / Uğruna ölümlere gidip geldiğim / Zulamdaki mahzun resim / Haberin var mı? / Görüşmecim yeşil soğan göndermiş / Karanfil kokuyor cıgaram / Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.
Dedi sanki.
Umut aşıladı..
‘Geççek’ şarkısından mutlu olan, çiçek açan, kökünden sürgün veren çaresiz, yangın yemiş, dalları dibine düşmüş memleketim. Kendini karşıdan bir görebilsen;
Acırsın, sadaka vermeye teşebbüs edersin.