Bilgi tuğla ise, kültür o tuğlalarla örülmüş duvardır. İrfan ise sıvası boyası tamamlanmış duvardır. Bilmiyorum irfan kavramını izah edebilir mi bu örnek? Daha da örnekleyeceğim, detaylandıracağım ama çok önemli bir unsur eksik kalacak, anlaşılamayacak diye çekiniyorum. Toplumsallaşmış, kurumsallaşmış insani unsur… Çünkü, İrfan kavramında insan vardır, yaradan vardır, insanlık vardır, felsefe vardır, neden yaşadığını bilen, nasıl yaşayacağını bilen bir hayat vardır. İrfanda salt bilgi yoktur. Amacı olmayan bir kuru kültür yoktur. İrfan sahibi insan imbikten geçmiş, özü ortaya çıkmış insandır. Tabi bu insanlardan oluşan toplulukta irfanlı bir topluluktur.
Neden irfan kavramını anlatmaya çalıştığımı çoğu okuyucu anlamıştır. Hafta içinde konu henüz sıcakken yazmadım, günlük siyasete bulaşmayayım diye… Ancak anlıyorsunuzdur; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez İzmirliler için nasıl bir ince hakarette bulunmuş… Üzülmemek mümkün değil! Diyanet irfana kavuşmuş mu?
***
Geçen hafta Başbakan Erdoğan’ın Netanyahu ile telefonda konuşurken Obama için kullandığını söylediği “Özledim” sözü beni çok düşündürdü. Sonuçta Osmanlı Padişahları karşısında Osmanlı bey veya paşalarının durumuna benzer bir duruma düştüğümüz kanaatine vardım. Size nasıl bir çağrışım yaptı bilemem ama aylardır randevu vermeyen, telefonlara çıkmayan Obama karşısında ki Tayyip Bey için sanırım yanlış benzetme yapmadım…
***
Biliyorsunuz ben Başbakan’ı hiç beğenmem. Kişiliğini tanımam devlet adamlığından bahsediyorum. Geçen gün yine beni teyit eden bir laf etti. Teröristler için “Silahlarını bıraksınlar öyle hudut dışına çıksınlar” dedi. “Toprağa mı gömerler, imha mı ederler karışmam” diye ilave etti. Söyleyin Allah aşkına bu bir Sorumlu Başbakan’a veya devlet adamına yakışır laf mı? Hem içinde suç var, hem de estetikten yoksun… Bazı şeyler söylenmez, konuşulmaz. Nasıl özel yaşamınızdaki bazı şeyleri, mesela tuvaletteki durumumuzu konuşmaz isek aynı şekilde devlet hayatında da bazı şeyler konuşulmamalı… Bunu açıklamak çok zor. Devlet nosyonu olanlar dışındakilerin de anlamasını beklemem…
***
Geçen yazımda önce kendi çözümümü yazdım, sonra neden Erdoğan-Öcalan çözümünün başarılı olmayacağını izah etmeye çalıştım. Ancak hala, nedense anlaşılamamış… Galiba Totem haklı bazı yorumcular yazıyı okumuyorlar. Yine, Dkapkıner’de haklı o son cümlede “Diyelim ki…” ifadesi olmasına rağmen yazmamalıydım. Bu vesile ile tüm yorumculara teşekkür ediyorum ama seviyeyi de düşürmesinler lütfen. Bazen gerçekten ipin ucu kaçıyor…
Neyse ben size bir fıkra anlatayım, siz de anlatmaya başlarsanız belki sadece insanoğluna mahsus olan gülümseme ile sorunu çözeriz.
Adamın biri sabah saat 10'a doğru bir elinde, içinde inek pisliği olan bir tenekeyle kafeye gelmiş, "Bana bir çay" diye seslenmiş, "Şimdi geliyor efendim" demiş garson ve çayı getirmiş. Çayı bir yudumda içmiş adam, almış eline pislik dolu tenekeyi başlamış kafenin her tarafına serpmeye ve çekmiş gitmiş. Ertesi sabah yaklaşık yine aynı saatlerde tekrar elinde pislik dolu tenekeyle gelip yine "Bana bir çay" demesiyle, Garson adamı tanımış ve "Hop! Bir dakika bakalım" demiş "Dünden beri senin pisliğini temizlemeye çalışıyoruz. Neden öyle yaptın?" "Merak edilecek bir şey yok" demiş adam. "Ülkeyi yönetmek için hazırlanıyorum. Sistem aynı. Gel, çayını iç, etrafa bok at, millet senin yaptığını temizlemeye çalışırken ortadan kaybol"