Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Geçen hafta YSK kararı ile ilgili endişelerimi paylaşmıştım. Endişelerim boşuna değilmiş maalesef; sonuç çok kötü oldu. Kötü derken haklı hukuki bir nedeninin olmamasını kast ediyorum, yoksa seçimler tabi ki gerekirse tekrarlanır. Aynı zarfa aynı kişilerin attığı dört oy pusulasından birinin “Bazı sandık başkan ve sorumluları kamu görevlisi değil” gerekçesiyle reddedilmesi, diğer üçünün ise kabul edilmesi alay konusu oldu.
-Dört rekat namaz kıldım Hocam, biri abdestim yok gerekçesiyle kabul edilmeyebilir mi?
-Bu 20 liralık banknotun 5 lirası sahte kalan 15 lirası nasıl geçerli olabiliyor?
-Dördüzlerin üçünü babaları kabul etmiş birini benden değil diye reddetmiş…
YSK kararı hukuki yönden tam bir rezalet. Kararın resmi gerekçesini çok merak ediyorum. 31 bin 124 sandığın 225’inde kamu görevlisi olmayan başkanlar görev yapmış. Bakalım bu yüksek yargıçlar ne yazacaklar, bir haftadır yazamadıkları kararlarının gerekçesine?
Karar hukuki yönden gerçekten skandal ama ekonomik, siyasi ve toplum psikolojisi yönlerinden de çok önemli sorunlara yol açtı ve daha da açacak gibi duruyor. Beni endişelendiren ve kafamı kurcalayan tarafı da bu…
Demokrasilerde ülkeleri kimin yönettiğinin birinci derece de önemi yoktur. Önemli olan halkın mümkün olduğunca objektif koşullarda kimi, nasıl seçtiği ve iktidar değişiminin sorunsuz olmasıdır. Bu karar demokrasimiz açısından 31 Mart öncesinde olduğundan fazla endişeler doğurmuştur. Siyasal İslamcı iktidarın sandık yoluyla değişime kolay kolay yanaşmayacağının, yani demokrasiyi içine sindirmediğinin kanıtıdır bu karar.
Tabi, demesi kolay! Bu olgunun siyaset dünyasında, iç ve dış siyasette o kadar olumsuz karşılıkları var ki… Toplum güveninin yitmesi, güven zafiyetinin ekonomiye yansıması, para kaçışının hızlanması, yatırımların azalması, döviz ve faizlerin yükselmesi, AB gibi avantajlarımızdan gittikçe uzaklaşmamız, çağdaş batılı bir ülke algımızın hızla Ortadoğulu’ya dönmesi…
Aslında ekonomik ve siyasi maliyetler saymakla, hesaplamakla bitmez ama tüm bunları da bir şekilde telafi ederiz. Benim endişem tüm bunlar yanı sıra bir az daha derinde…
Hepimiz, herkes biliyor ki Erdoğan İstanbul seçimlerini iptal ettirirken asıl hamlesi ve odaklandığı yer Kürt oyları. İstanbul’daki Kürt oyları bu seçimde belirleyici olacak. İlk seçimde seçmen hangi adaya oy vermişse muhtemelen yine o adaya oy verecek. 23 Haziran’daki seçimi belirlemede diğer birkaç tali unsur yanı sıra en önemli unsur Kürt seçmenin tercihi olacak. Özellikle 31 Mart Seçiminde sandığa gitmemiş Kürt seçmen Erdoğan’ın hedefi. Bu seçmenin ne kadarı radikal HDP seçmeni olduğundan veya ne kadarı muhafazakar Kürt seçmeni olduğundan sandığa gitmedi bilmiyoruz ama Erdoğan’ın bu seçmeni ne yapıp edip etkilemeye çalışacağı çok açık.
Kürt seçmenin Erdoğan’ın oyununu ne derece kabul edeceğini göreceğiz ama İmralı ve Kandil’i içinde barındıran, mevcut HDP yönetimini dışlayan bu oyun aynı zamanda dış etkilere de açıktır. Çünkü, Kandil ve İmralı’yı Erdoğan’dan daha çok etkileyecek yer bildiğiniz gibi İngiltere ve ABD’dir. Yani oyun içinde oyun oynanacaktır. Yani dış etkilere çok açık, çok hassas bir oyun oynanacaktır. SDG’nin (YPG/PYD) aktif olarak devrede olduğu ve epey mesafe aldığı bu dönemde konunun küresel güçlerce kullanılmayacağını düşünmek saflığın ötesindedir. Bu saflığı iktidar göstermiş ve Türkiye’yi bu hassas dönemde maalesef oyuna açık hale getirmiştir.
Çubuk’taki linç girişimi başarısız kaldı, gazeteci Yavuz Selim Demirağ’ı öldüremediler ama Türkiye üzerindeki oyunlar oynanmaya devam edecek… Üstelik oyunları umursamayan bir iktidar var, baksanıza arkalarında ki asıl gücü araştırmadan saldırganları serbest bırakıyorlar.
Tweter’da karşılıklı takipleştiğimiz bir kullanıcı var. “Kitaplardan Alıntılar”, “sivriikalemler” Çok güzel edebi paylaşımlar yapılan bu kullanıcı geçenlerde 1960’larda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yatan akıl hastalarının şiirlerini yayınladı. İlkini çok beğendim ve zamanımıza çok uygun buldum;
TANRIM
Tanrım bana sabır ver
Tahammülüm yok artık
Gözüme bir perde ger
Tahammülüm yok artık
Bu deliler alemi,
Büktü benim belimi
Bu bitmeyen elemi
Tanrım doldur çilemi.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 35419 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|