Her şey iddia ediliyor. Kumpas, tuzak, komplo, hukuksuz gibi iddialı kelimeler bol bol kullanılıyor. Rezalet bir durum var…
Daha önce, Ordu komutanları, Genelkurmay Başkanı, rektörler, yazar-çizer takımı, hocalar yani ülkenin yetişmiş gücü içeri alınırken, birileri ellerini ovuşturarak, sinsi bir gülümseme ve çok ciddi olmaya çalışan bir ses tonuyla “Türkiye bağırsaklarını temizliyor beyler! Durun acele etmeyin bunun olumlu sonuçlarını yakında göreceğiz. Her şey iyi olacak. Demokrasi bu. Türkiye’nin temiz eller süreci içerisindeyiz. Yargıya müdahale etmeyin” diyorlardı. Şimdi Başbakan ve oğulları ile bazı bakanlar ve oğulları için aynı yargı müthiş iddialarla gelince kumpas lafını ediyorlar. Rezalet… Daha büyük rezalet ise hep yazıyorum, soruşturmanın engellenmeye çalışılması. Bakanların 8 gün sonra istifa ettirilmeleri, bir bakanın 8 gün sonra görevden alınması. Savcıların engellenmesi, mevzuat savaşları. Tayyip Beyin sırf bu konu için Meclis dışından İç işleri Bakanı getirmesi. Gerçekten bunları tartışmak dahi insanın midesini bulandırıyor.
Daha önce, Ordu komutanları, Genelkurmay Başkanı, yüzlerce subay içeri alınırken büyük bir keyifle, “Ergenekon, Balyoz, Oda tv gibi davalar 12 Eylül’den, 28 Şubat’tan, 27 Mayıs’tan daha önemlidir. En büyük operasyondur. Türkiye demokratikleşiyor. Askeri vesayetten kurtuluyor” nutukları atanlar bugün haklarında yolsuzluk iddialarıyla ortaya çıkan savcılar karşısında vartayı atlatmak için geçmiş yargılamaları kast ederek “Milli orduya kumpas kurulmuştur” diyorlarsa bu bir rezalettir. Daha önce paşaların özgürlüğünün Apo’nun özgürlüğüne bağlı olması tezi çöktü. Şimdi Başbakan ve oğullarına bağlı hale geldi. Ortada her gün onlarca yolsuzluk hikayesi uçuşuyor. Gerçekten mide bulandıran bir rezalet…
Bunları bu konuları tekrar tartışmak için yazmadım. Profesyonel AKP sanal-sosyal medya görevlileri ve duyguları mantığının önünde olan bazılarıyla saçma tartışmaları tekrarlamak istemem. Zaten tv’ler ve bazı gazeteler yeterince bunlarla dolu. İnsanların ve belirli bir kesimin kafasını karıştırmak için ellerinden, dillerinden, kalemlerinden geleni yapıyorlar. Bir de biz aynı işi yapmayalım. Biz izin verirseniz bundan sonra olabilecekleri tartışalım. Siyaset ve devlet açısından özelliklede toplum açısından…
Tüm iktidarlar, hele kişiye bağlı iktidarlar bir süre sonra çürümüşlükle yerlerini yeni iktidarlara veya kadrolara bırakırlar. AKP İktidarının da ömrü doldu. Bir misyonu vardı bazı bölümlerini yerine getirdi bazı bölümlerini yapamadı ama ömrü doldu. Çünkü, dünya değişti, küresel güçler özellikle Tayyip Beyle yaptıkları teşvik-i mesainin sonuna geldiler. Ortadoğu ve uluslararası arena da başka bir anlayış var. Artık Tayyip Beye ihtiyaç yok. Türkiye’de çok değişti. Yeni kuşaklar da onu istemiyorlar, ona güvenmiyorlar. Ekonomide gerekli yapısal reform fırsatları kaçırıldı. Demokrasiye çağdaş bir anlayış ve uygulama getirilmediği gibi tersi durumlar da söz konusu. Ve belki de en önemlisi AKP İktidarı ve lideri yolsuzluklara bulaştı. Valisini bile yedirmeyen Tayyip Bey 4 bakanının yedirdi. Topun ağzında kendi ifadesiyle kendisi var. Artık cin şişeden çıktı…
Tayyip Beyin bu saatten sonra direnmesi, medyasıyla, devlet gücüyle, kendi yarattığı şirketlerin desteğiyle halkın bir bölümünü kutuplaştırarak diğerleriyle çatışmaya yöneltmesi toplumda bir iç savaşa dahi yol açabilecek çok tehlikeli bir oyun olur. Tayyip Bey bunu seçmiş görünüyor. Bunu Gezi Olayları sırasında da yapmış ve halkı yalanlara dahi tenezzül ederek kışkırtmıştı. Hakikaten çok çok tehlikeli bir süreç olacak. Yazmak istemediğim bir yığın sürpriz gelişme yaşanabilecek…
Bu gelişmeler sonucu demokrasi ve aklı selim galip gelirse demokrasimiz gerçek anlamda bir üst kümeye çıkmış olacak. Benim dileğim bu. Tabi çoğumuzun dileği de bu, biliyorum ama Tayyip Beyin bu alternatifin sonunda yakayı ele vermesi söz konusu olunca çok kimse vaz geçiyor…
Bu işin sonu Tayyip Beyin kafası ile iyi görünmüyor, maalesef… Gidişat hiç iyi değil…