Şunu bir kez daha anladım ki, yorumcular olmasa yazarlar beş para etmiyor.
Posta kutusunu her açtığımda heyecanım zirve yapıyor.
Kızsalar, bağırsalar ve hatta hakaret bile etseler, okuyucular/yorumcular bizim aynamız/vicdanımız.
Ötesi var.
Aynı zaman da hafızamız.
İstanbul’dan mail gönderen Gülsen Işık şöyle uyarıyor bizi, “Kusura bakmayın ama ayakta uyuyorsunuz. Türkiye’yi kasıp kavuran Hilton olayını Fatih Altaylı ortaya çıkarmıştı. Üstelik Fatih Altaylı bu yazıyı Turktime sitesinde başyazarlık yaptığı dönemde 24 Eylül 2007 tarihli yazısında Turktime’da yazmıştı. Ya hafızanız zayıf, ya kasti olarak görmediniz, ya da vs. vs.”
Gülşen Hanıma binlerce teşekkür.
Çok haklı. Yerden göğe kadar haklı.
Bizim zafiyetimiz, dikkatsizliğimiz, adına ne derseniz deyin.
Bu eksikliğimizi Sevgili Fatih Altaylı’nın Turktime’da, “Rejim tehlikesi ortadan kalktı” yazısını olduğu gibi aktararak telafi etmeye çalışacağız. Altaylı’nın Turktime’da başyazarlık yaptığı dönemde yazdığı makaleyi altta okuyabilirsiniz.
İzmir’de yazan okuyucumuz Servet Avcı da, bizi, daha doğrusu beni, aynı grupta yazdığımız halde gazeteci Güler Kömürcü’ye sahip çıkmamakla eleştirmiş.
Üstelik 5 kez mail göndererek.
Servet Avcı şöyle devam etmiş, “Sizin yerinizde olsam Güler Kömürcü’ye Turktime’da yazarlık teklif ederdim. Hem okuyucu sayınızı, daha doğrusu kalitenizi arttırırdınız, hem de böyle önemli bir yazara sahip çıkardınız.”
Servet Avcı’ya ilgisi için teşekkür ederiz.
Her yorumcu gibi yazdıkları bizim için saygıya değer ama görüşlerine ve Kömürcü ile ilgili yazdıklarına katılmıyorum.
Kömürcü ile ilgilenmiyoruz.
Hafızamı canlandıran Servet Avcı’ya Kömürcü ile ilgili bir anımı nakledeyim.
Yaklaşık 2 sene önce idi.
Güler Kömürcü’nün Akşam’da yazdığı bir yazıyı Turktime’a taşımıştık.
Hatırladığım kadarıyla yazının başlığını hafiften eleştirmiştik.
Yorumcularımız da bize katılmış Güler Kömürcü’yü eleştiren (hakaret asla yok) yorumlar bırakmışlardı yazısının altına…
Sanırım öğle saatleri idi. Telefonum çaldı;
“Ben, Güler Kömürcü”
“Selam Güler Hanım nasılsınız?”
“Bana bakın, bir daha benimle ilgili tek kelime Turktime’da yer almayacak. Anlaşıldı mı?”
“Anlamadım?”
“Anlamayacak bir şey yok. Bir daha benimle ilgili bu sitede yazı yazmayacaksınız.”
“Biz emir almayız Güler hanım”
“Emir, memir yazmayacaksınız diyorum ben…”
“Bakın Güler Hanım eksik ya da hata varsa düzeltebiliriz ama böyle bir üslupta konuşmaya devam etmem. Tehdit eder gibi konuşuyorsunuz. Nefret ederim tehditten, haberiniz olsun.”
“Neye sayarsanız sayın… Yazmayacaksınız beni bir daha diyorum size!”
“Güler Hanım sizi bin kere, yüz bin kere yazarım. Siz kim oluyorsunuz da böyle konuşuyorsunuz?”
“Ya öyle mi?”
“Evet öyle… Siz işinize bakın!”
“Peki, görüşürüz!”
“Hay hay, görüşelim!”
Güler Kömürcü ile aramızda böyle tatsız bir konuşma geçti.
Kömürcü, yememiş içmemiş beni gazete yönetimine şikayet etmiş. (Bir çok kişinin yaptığı gibi…)
Laf üstüne de laf ekleyerek…
Küfür etmişim güya…
O kızgınlıkla edebilirdim de ama etmedim, bağırdım.
Gruptan aradılar…
Böyleyken böyle dedim.
Allah var, en ufak bir sitem bile etmediler…
Kömürcü deyince aklıma bu sahne geldi.
Aynı grupta yazdığı gazeteciyi bile tehdit etmekten çekinmeyen bir üslup bu…
Altaylı’nın 24 Eylül 2007 tarihinde Turktime’da yazdığı o yazı
Rejim Tehlikesi ortadan Kalktı
Seçim öncesi AKP’yi destekleyen, seçim sonrası önce Abdullah Gül’e çakıp, Erdoğancı olan. Sonra Türkiye’de rejim tehlikesi olduğunu gündeme getiren, ardından Erdoğan’ın ve Gül’ün iyiniyetli olduğunu söyleyip Türkiye’ye şeriatın mahalle baskısıyla geleceğini iddia eden Hürriyet’in yayınlarının arkasında “İktidardan bir talep” olduğunu yazmıştım. Doğan’ın bir istediği vardı ve iktidar bunu yapmıyordu. Vergi uzlaşmaları, vergi kaçaklarının affı zaten rutine bağlandığı için talep bu olamazdı.
Acaba neydi?
Hilton Arazisine imar değişikliği istediklerini Sabah’tayken yazmıştık.
Bunun olması kolay değil gibi görünüyordu.
Bu değilse neydi?
O kadar açgözlü, o kadar talepkarlardı ki, her şey olabilirdi.
Ve ne olduğunu bugün anladık.
Hilton Arazisi için istedikleri imar planı tadilatı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçmiş.
Tabii bu haber gazetelerde yok.
Çünkü basının neredeyse tamamı kontrollerinde. Ya kendilerinin, ya da adamları kontrol ediyor.
Allahtan internet var da, konuyu öğrenebildik.
Doğan AKP’den bir istediğini daha koparmış oldu.
Doğan medyasının Türkiye’de yeni bir gerilim ortamı yaratmaya başladığını, rejim tehlikesine sürekli dikkat çekerek sivil toplumu harekete geçirmeye başladığını, TÜSİAD’ın da Doğan’ın kontrolünde aynı telden çalarak gerilimi tırmandırdığını gören iktidar “Başımızı bunlarla belaya sokmayalım” diyerek plan tadilatını yaptı.
Şimdi hep beraber Doğan Medyasını izlemeye başlayalım.
Bakın Türkiye’yi nasıl normalleştirecekler.
Nasıl yayınlar ağır ağır geri çekilecek.
Bir kaç hafta içinde şeriat tehlikesi nasıl yok olacak.
Malezya örneği nasıl ortadan kalkacak.
Nasıl her şey bir kaç hafta içinde güllük gülistanlık olacak.
İzleyin ve görün.
Doğan yeni bir taleple AKP’nin kapısına dikilene kadar tabii ki…
Hilton’da rant ne kadar?
Büyükşehir’in imar planı değişikliğiyle Doğan Grubu bir iki yılda Türkiye’nin en zengini haline gelecek.
Nasıl mı?
Hesap basit.
Doğan, Hilton arazisini 254 milyon dolara aldı.
Burada 0,7 emsalle yaklaşık 43 bin metrekare inşaat izni vardı.
Plan tadilatıyla bu izin yaklaşık 5 katına çıktı.
Doğan Grubu Hilton arazisine yaklaşık 238 bin metrekarelik bir inşaat yapabilecek.
Anladığım kadarıyla buna yer altında yapılacak otopark, alışveriş merkezi gibi birimler dahil değil.
Şimdi bu rantın Doğan Grubuna nasıl bir haksız kazanç sağladığına bakalım.
Doğan burada 238 bin metrekarelik inşaat yapacak. Bu inşaat büyük ihtimalle rezidans olacak. İstanbul’un en güzel yerinde, Boğaz manzaralı rezidanslar.
Bu kadar iyi bir yerde olmayan rezidanzların fiyatları üzerinden bir hesap yapalım.
Mesela hemen yakınındaki Taksim Rezidans’ı veya Levent’teki Bellevue Rezidans’ı baz alalım.
Tamamı Boğaz manzaralı olmayan bu iki projede metrekare satış fiyatları yaklaşık 9 bin dolarlar seviyesindeydi.
Emlak fiyatlarındaki artış ve Hilton arazisinin konumu nedeniyle Hilton’da yapılacak rezidansların metrekare fiyatlarının 10.000 dolar civarında olması muhtemel.
Yani buradan 2 milyar 238 milyon dolar hasılat gelecek.
Yer altında yapılacak otopark ve alışveriş merkezinden de, tam durumunu bilmediğimiz için küçük bir rakam verelim, minimum 500 milyon dolarlık bir gelir elde edilmesi mümkün.
Etti mi, 2 milyar 838 milyon dolar.
Burada yapılacak inşaatın metrekare maliyeti yaklaşık 1000 dolar.
238 milyon dolar inşaat maliyeti artı 254 milyon dolar satın alma maliyeti etti mi 492 milyon dolar.
2 milyar 838 milyon dolardan 492 milyon doları çıkarınca ortaya çıkan rakam Doğan’ın bu işten edeceği kar.
Tam tamına 2 milyar 346 milyon dolar.
Üstelik herhangi bir finansman maliyeti de olmayacak. Buradaki evler o kadar değerli ki, yapmadan satacak, belki de bir de oradan kar edecek.
Allah bin bereket versin.
Bari hiç değilse buradan elde edeceği karın vergisini versin.
Ama hiç sanmıyorum.
Onu bile uzlaşmayla 5 sene sonra kuşa çevirip öderler.
Emekli Sandığı dava açmalı
Aydın Doğan, Hilton arazisini Emekli Sandığı’ndan aldı.
Yani devlete yıllarca hizmet edip emekli olanların maaş aldığı yerden.
Dulun, yetimin sandığından.
Eğer bu arazinin imar plan tadilatı satıştan önce yapılmış olsaydı arazinin fiyatı en az 1,5 belki de 2 milyar dolar olurdu.
Bu para da inim inim inleyen sosyal güvenlik sistemine girerdi.
Plan tadilatı satıştan sonra yapıldığı için bu para Doğan’ın cebine girecek.
Şimdi Emekli Sandığı’nın sözleşmeden doğan haklarını kullanmak için dava açması gerek.
Dulun yetimin hakkını, açgözlü gözü açıklara yedirmemek için.
Fatih Altaylı/Turktime