Çocukluğum; Ankara Kalesi, Kayabaşı ve Ulucanlar üçgeninde geçti.
Alanımız sınırlı olduğu için, genellikle Ulucanlar’da bulunan Cumhuriyet İlkokulu’nda top oynardık.
Hani şu meşhur; Bülent Ecevit, Deniz Gezmiş, Yılmaz Güney, Muhsin Yazıcıoğlu ve Nazım Hikmet gibi ünlülerin yattığı cezaevine adını veren caddeden bahsediyorum.
Henüz ergenliğin yeni başladığı dönemde, en önemli tutkumuz futboldu.
Samimi arkadaşlarımızın yanında, göz alışkanlığı ile tanıdığımız simalarla da gazozuna maçlar yapardık.
Ben kaleciydim.
Top geçer, adam geçmezdi!
Mahalle kültürünün yaşadığı dönemlerdi.
Simasına alıştığımız bir kişi ortada görünmeyince, meraklanırdık.
Yine maç yapacağımız bir gün, kadroda bir kişinin eksikliğini görünce, “Hakan nerede?” dedik.
İlerleyen yıllarda gol kralı ve başarılı bir gazeteci olan Soner Sayımlar, “Hakan astsubaylık okulunu kazanmış!” yanıtını verdi.
O Hakan, yıllar sonra MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan’dı.
Bir yıl önce, Çankaya Köşkü’nde verilen bir resepsiyonda Hakan Fidan’a kendimi hatırlatınca, uzun bir flashback yaptık.
Fidan, İsrail’in hedef yaptığı belki de ilk MİT Müsteşarı olarak tarihe geçti.
Ve nihayet siyasete gireceği haberi düştü ajanslara.
Kimisi, “Yerinde dursaydı!” derken, bazıları, “İyi oldu” yorumlarında bulundu.
Bu kararına, iyi ya da kötü demek için henüz erken ama elindeki verilerle Dünya’yı tanıyan bir MİT Müsteşarı’nın siyasette başarılı olma ihtimali yüksek.
Özellikle İsrail’e karşı dimdik duran bir bürokratın, siyaset yapmasının Türkiye için bir kazanç olabileceğini düşünüyorum.
Hakan Fidan’ın düz bir Milletvekili olarak kalmayacağı kesin gibi.
Dişişleri ya da İçişleri Bakanı olma ihtimali yüksek görünüyor.
Yaptığı görev itibari ile Dışişleri Bakanlığı koltuğu daha yakın.
İlerde Başbakanlık ihtimali de masadaki seçeneklerden birisi olabilir ama kamuoyunun henüz sesini dahi duymadığı bir bürokratın tak diye başbakan olması hayatın olağan akışına uygun görünmüyor.