PKK’nın en büyük isteği siyasallaşmaktı.
Bu isteklerini DTP yoluyla gerçekleştirdiler…
DTP, Meclis’te gurubu olan bir siyasi parti…
Türkiye’nin kaderini belirlemede artık söz sahibi oldular…
PKK’lı olmaktan hapiste yatarken, Meclise giren DTP’li bayan Milletvekiline bir bakın;
Dağ kokuyor…
Sanki az evvel çatışmadan çıkmış gibi…
Ürkek, şaşkın, dağınık, içindeki kini gülerek gizlemeye çalışan kandırılmış bir bayan…
Bu ‘özgürlük’ lafından da tiksinti geldi bana…
Daha dün, PKK’nın sözde tim komutanının önünde diz çökerken, bugün TBMM’nin Milletvekili ol!
Ve halen ‘özgürlük’ şarkısı söyle…
Kandırılmaktan bıktık…
12 Eylül öncesi sağ ve sol ideoloji için binlerce genç birbirini öldürdü.
Yıllar geçti; Onlara, ‘ölün’ diyenler ; Hükümet ortağı oldular!
Uzlaştılar!
Hiç sormadık;
Madem uzlaşacaktınız, niye o gençlerin kanına girdiniz?
Tarih tekerrür mü ediyor?
PKK terörünü def etmek için onbinlerce Türk ve Kürt toprak oldu…
Ve sanki gizli bir el, PKK ile devleti uzlaştırmak istiyor…
DTP’li birisi televizyonda konuşurken “Biz üniter yapıyı bozmadan özgürlük istiyoruz” deyince çocuk gibi seviniyoruz…
İnanmak istiyoruz buna…
Yalana inanmak zor geliyor…
Yalan olduğunu bile bile inanmak istemek acayip bir duygu…
En meşru duygularımız elimizden alınıyor...
Bu yazıyı yazarken bile karışık duygular içindeyim...
Bu tür yazılarda 'faşist' diye haykıran mail geliyor.
Öyle miyim acaba diye, kendimden şüpheleniyorum bazen...
Olmadığımı bilsem bile, beni benden şüphelendirecek bir
"çapraz ateş" in varlığını hissediyorum...
Ölenlerin hukukunu, öldüler diye unutacakmıyız?
Hani şehitler ölmezdi?