Ucube bir siyasetçinin sözleri de olsa, “Türk bayrağının yanında, sarı/kırmızı/yeşil bayrak dalgalansa, kötü mü olur?” sözleri Türk milletinin tolerans gösterebileceği son eşiklerden birisidir.
PKK’nın insan öldürmesini, kan ve kardeşlik üzerine devlet kurma hayalini meşrulaştıracak her türlü argüman rahatça kullanılırken, meşru savunmasını dahi yapamayan Türkiye Cumhuriyeti, PKK karşısında görülmemiş bir acziyet içerisinde kıvranıyor.
Süpheyi aşan, elle tutulur bir resime doğru gidiyor Türkiye…
İlizyon var.
Milli olmayı tukaka ve ayıp, gayri milli olmayı modernizmin doğal sonucu olarak göstermek isteyen ve bunu beceren aktörlerin siluetleri giderek ortaya çıkıyor.
Dünya tarihinin insanlara ilk öğrettiği gerçek, milli olmayan devletlerin ayakta kalamayacağıdır.
Yanılgıya düşmeyin; PKK, silahın gücü değildir. Daha doğrusu salt silahla elde edilmiş bir mevzi değildir. PKK, özellikle Türkiye içerisinde siluetini gizlemeye becermiş gazeteciler ve PKK karşıtıymış gibi duran ve hatta demokrat olduğuna ikna olduğumuz bir ittifakın sonucudur…
Fazla yakın olduğumuza kör oluruz.
Şunu bile görmekte zorlananlar var;
Faşizmin gölgesine tepki veren Türkiye’nin sol damarının, PKK ırkçılığı karşısındaki tepkisizliği şüpheleri derinleştiriyor.
Sağ siyasetin faşizm söylemleri karşısında yeri göğü yıkan solcular, PKK unsurlarının koyu ırkçılığını bize özgürlük mücadelesi olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Türkiye özgürlük mücadelesini Yunanistan’a, Fransıza, Ruslara karşı vermemiş miydi?
Baydemir isimli zat bile sahte demokratlardan daha açık konuşuyor.
Neredeyse tüm medya gruplarında PKK’ya lojistik destek veren muhabir, yazar ve yöneticilerin olduğu bir Türkiye’yi tanımanın vakti geldi.
Böyle pespayelik olmaz.
Terör örgütü varlığının gereği olarak, “Ayrı bir devlet” talebinde bulunabilir.
Ayrı bir devlete, “Neden olmasın?” diyen gazeteciler PKK’nın PR’ını yapıyorlar. Bizi de Kanarya Sevenler Derneği’nin PR’ını yaptıklarına ikna etmeye çalışıyorlar.
Durum bu kadar trajikomik ve açık…
Demokratlık eskiden adam olmakla eşdeğer kabul edilirdi, şimdiki karşılığını söylemeye gerek yok…
Neredeyse tüm gazete ve televizyonlarda PKK’nın sözcüleri, özerklik taleplerini rahat rahat açıklıyorlar…
Çoğu da manşetten…
Devlete en yakın gazete olduğu varsayılan Hürriyet’te bile durum iç acıcı değil…
Hürriyet önemli bir ölçüdür. Devlet genlerine en yakın gazetenin dahi PKK karşısındaki duruşunda sağlıklı bir pozisyon yoksa, şüphelenme hakkımızı kullanmamızın vakti gelmiştir?
Ya milli-yet?
Manşetten Fikret Bila haberleriyle demokrat bir hava çizmeye çalışırken, bazı yazarları PKK sözcülerine söz vermekten başka bir konu yazamaz hale geldiler.
Güç sahipleri şunu bilmeli; Demokratlık ihaneti örtemez.
İhanet, yalnızca ihanettir.
Sigmund Freud der ki, “Bazen puro içen bir adam, sadece puro içen bir adamdır”.
İhanet de yalnızca ihanettir.
Hayır, bölünmeye karar verildiyse bunu bizde bilelim!
Bu millet her şeyi en son öğrenmekten bıktı!
Dünyanın hiçbir demokrasisinde vatana ihanet edecek kadar özgürlük yoktur…
Türkiye hariç!
Az kaldı
Sevgili okurlar; Turktime’ı revize etme ve güçlendirme çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor.
Yeni ve ferah bir yere taşındık.
Turktime’ın yeni görselliği ile ilgili çalışmalarımızda sona doğru yaklaşıyoruz.
Yeni ve güçlü medya sitemizin çalışmalarına da en kısa zamanda başlıyoruz.
Az kaldı…