Her şey İdris Kurt isimli bir vatandaşın kanser hastası annesini bürokratik oligarşiden kurtarmak için verdiği mücadeleyi köşeme taşımamla başladı. Kurt, ağır hasta annesine temin edilecek tıbbi malzemelerin Dr. Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Hastanesi yetkilileri tarafından geciktirildiğini iddia ederek, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Sağlık Bakanı Akdağ’a hitaben, “bu bir suç duyurusudur” başlıklı şikayet dilekçesi yazdı. Bu mektubu köşemde yayınladıktan sonra Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu iddiaların üzerine gitmek yerine İdris Kurt’un annesini tedavi eden Doktor Hasan Yıldırım için Bakanlıktan başdenetçi görevlendirdi. Oysa, hastaların ihtiyacı olan tibbi malzemelerin geciktirilmesi hastaların erken ölümüne sebebiyet verdiği gibi SGK’yı da zarara uğratan bir süreçtir… En az bu iddialar kadar kadar vahim olanı ise, ölümle-yaşam arasındaki kritik süreçlerin gelişmesinde Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Nihat Tosun’un, Operatör Dr. Hasan Yıldırım’a olan kişisel husumetinin neden olduğu iddia ediliyor. Üstelik bu iddialar Dr. Hasan Yıldırım tarafından Bakanlık başdenetçisi Şükrü Kaya’ya yazılı olarak bildirildi. Temellendirilen her iddia sonuna kadar araştırılmalı ancak, ortadaki somut olguyu bırakıp, bunun yerine soyut ve bir nevi had bildirme havası kokan her soruşturma devletin adil olma zorunluluğuna gölge düşürür. Şikayetçi İdris Kurt, ölümle pençeleşen annesini hastanenin yetkililerinin mağdur ettiğini söylüyor, Bakanlık ise Kurt’un memnun olduğu Doktor hakkında teftiş yapıyor. Gerçekten fıkra gibi. Yıldırım, geçmişte de fezlekeyle kliniği dağıtılan ve daha sonra Savcılık tarafından takipsizlik kararı verilen bir Doktor. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın bu gelişmelerden haberdar olup-olmadığını merak ediyorum. Haberi yoksa felaket, haberi var ve “Orada neler oluyor?” demiyorsa daha da büyük felaket… (Bakanlık üst düzey yetkililerinin yazmamak üzere söyledikleri telefonlar yerine yazılmak üzere aranmayı tercih ederim…)
Ankara yanıyor!
İnternet Medya Federasyonu olarak Melih Gökçek’e gecikmiş bir kutlamayı buradan iletmek isterim. ABD’nin saygın internet ve teknoloji kuruluşu Internet Marketing Association Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i ‘’Dünyada Sosyal Medyayı En İyi Kullanan Belediye Başkanı’’ seçti. Bu ödülle ilk kez bir Türk Belediye Başkanına bu çapta önemli bir sosyal medya ödülü verilmiş oldu. Bu, gerçekten sıra dışı bir başarı. Gelelim İktidarın Ankara Büyükşehir adaylarına… Ali Babacan isminin Ankara Belediye Başkan adaylığı için geçtiğini sanırım ilk ben yazdım. Babacan, 3-4 gün önce, “Özel sektöre döneceğim” diyerek aday olmayacağını ima etti. Bana göre bu açıklama Babacan’ın Ankara’yı istediği iddialarını daha da güçlendiriyor. Yıpranmamak için vites küçültme ve aday olursa da, “Görevden kaçmayan, talebi olmayan ama talep edilen siyasetçi” profiliyle aday olmayı düşünüyor. Ankara’yı aklından hiç çıkarmayan Altındağ Belediye başkanı Veysel Tiryaki ve Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül’ün de pusuda olduğunu söyleyebiliriz. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bilinenin aksine İzmir’i değil, Ankara’yı istediğini de biliyorum… Geçmiş yıllara oranla daha da zorlanacağı görülse de, gücünü seçmenleriyle birlikte karşı kutup oluşturmadaki becerisinden de alan Melih Gökçek’in son anketlere göre halen iktidarın Ankara’daki en büyük kozu olduğunu kayıtlara geçirelim…
Kabine değişiyor!
Gazetecilerin en çok yanıldığı ama yazmaktan vazgeçmediği konuların başında kabine değişikliği gelir. Adet bozulmasın. Son kulisler şöyle; Başbakan Erdoğan’ın çok kısa bir süre sonra kabinede ciddi bir revizyona gideceği ve Spor Bakanı Suat Kılıç, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AB Bakanı Egemen Bağış’ı görevden alabileceği konuşuluyor. Bakanlık için adı geçenlerin başında ise, Nurettin Canikli ve Ömer Çelik geliyor. Başbakan’ın Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ı da görevden alma ihtimali var ama şayet bu gerçekleşirse, bu isimlerin belediye başkanlığı için kampa çekileceği söyleniyor. Bozdağ, Şahin ve Ergin arasında görev değişimi olabileceği de Ankara’da konuşulan konular arasında.
Şişli nere, Ankara nere?
Yaklaşan yerel seçimler Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü yine harekete geçirdi. CHP’ye geçmesi yılan hikayesine dönen Sarıgül kendisi açısından bilindik bir stratejiyi harekete geçiriyor; Kılıçdaroğlu’nun bir ayağını ateşte tutmak! Tam da bu niyetle İstanbul Şişli’de Belediye Başkanlığı yapan Sarıgül, Ankara Kavaklıdere’de bina tuttu! Parti mi kuracak? Yok… CHP’ye üye mi? Yok… Genel Merkezde bir görevi mi var? Yok… Peki, niye bu güç gösterisi? Söyleyelim; İstanbul’u istiyormuş gibi yaparak Şişli’yi garantiye almak istiyor. Peki, alır mı? Alır, şüpheniz bile olmasın!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…