Geçen yazımda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birkaç saat içerisinde onayladığı rezalet bir yasa olan “Torba Kanun” ile devleti küçümsediğini, hukuku hiçe saydığını anlatmış ve sanki hiç sorunu yokmuş gibi birkaç saatte, ilk onayladığı bu kanunla kötü bir başlangıç yaptı demiştim. Cumhurbaşkanı devlet ve toplum kurallarını, hem de bize mahsus değil evrensel devlet ve toplum kurallarını hiçe saymaya devam ediyor;
Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar dönüşünde BDDK’ya Bank Asya’ya el koyması için çağrı, kredi derecelendirme kuruluşları Moody’s ve Fitch’e de ‘objektif olun yoksa ilişkiyi keseriz’ uyarısı yapmış. Bu ne demek biliyor musunuz?
1-Suç işlemiş 2-Bindiği dalı kesmeye çalışmış.
Suç işlemiş, çünkü bir bağımsız denetim kuruluşunun işine karışmış ve bir bankayla ilgili açıkça beyanda bulunmuş. BDDK mevzuatına göre bir bankayla ilgili bu tür açıklamalarda bulunmak herkes için suç ama bir kamu görevlisi için daha büyük bir suç oluşturuyor.
Bindiği dalı kesmesi de şu; Mevcut ekonomik sistemde Moody’s ve Fitch’in parasını Hazine ödüyor ve kendimiz için rating yaptırıyor ve buna göre de uluslararası piyasalardan para buluyoruz. Bu kuruluşlarla olan anlaşmalarımızı iptal etmemiz veya bunu söz konusu etmemiz dahi uluslararası piyasalardan para bulmamızı zorlaştırır, bize olan güveni sarsar ve maliyetlerimizi artırır. Erdoğan’ın yaptığı budur.
Kısaca bir taraftan faizler insin diyen Erdoğan, bir taraftan da faizlerin çıkması için elinden geleni yapıyor. Ali Babacan veya ekonomiden sorumlu diğer bakanlar durumu düzeltmeye çalışmaktan bir hal oldular...
Sizce Erdoğan ne yaptığının farkında değil mi?
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sıkışık zamanda neden Katar’a gittiği pek anlaşılamadı ama Katar dönüşü yolda yaptığı açıklamalar ilginçti. Gazetecilere yaptığı açıklamada Erdoğan Katar’ın sınırdışı etmekte olduğu Müslüman Kardeşlere mensup kişileri misafir edebileceğimizi söylemiş. Aslında bu duruma Dışişleri karşı ama Cumhurbaşkanı BDDK’ya olduğu gibi bir golde ofsayttan onlara atmış. Biliyorsunuz Katar, şimdiye kadar bizimle birlikte uyguladığı dış politikadan vaz geçiyor. Katar, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleriyle ilişkilerini düzeltmek için Müslüman Kardeşlere mensup kişileri sınır dışı ediyor.
Bu tavır aslında Türkiye’nin Ortadoğu’da Arabistan ve Mısır’a alternatif olarak yürüttüğü İslamcı dış politikanın iflası anlamına da geliyor.
Türkiye, Müslüman olmakla İslamcı olmak arasındaki farkı öğrendiğinde hatta İslamcılığın Müslümanlığa bir anlamda ihanet olduğunu öğrendiğinde çok şey değişmiş olacak… Değişen Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler üzerinden oluşturmaya çalıştığı Ortadoğu liderliği hayalinin bitmesi olacak. Hayal nerede ise bitmek üzere… Erdoğan’ın, batıyı algı yönetimi yapıyorlar diye suçlamasının nedeni de bu…
Erdoğan bölgede hatırlayabildiğim kadarıyla kalan tek İslamcı yönetici durumunda… Kahire, Şam, Telaviv ve Trablusgarb’ta büyükelçimiz yok. Diğerleriyle de ilişkiler limoni… 49 rehinemiz var ve bataklığa saplanmış durumdayız. Bu şartlarda Ortadoğu lideri olacağız… Koşullar böyle devam ederse ekonomide çöker ve Erdoğan 5 yıl dahi devam edemez…
***
Çiğdem Toker’in haberine göre (Cumhuriyet, 17 Eylül) Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde yani Temmuz-Ağustos aylarında Başbakanlık örtülü ödenek harcamaları 141-157 milyon TL’ye yükselmiş. Haziran ayı örtülü ödenek harcaması 14 milyon lirayken seçim döneminde 10 kat böyle anormal bir artışın olması “Bu paralar hangi milli menfaatlere harcandı?” sorusunu akla getirmiş… Futbol kulüplerinden, medyaya kadar şahsi menfaatin için devletin parasını harca… Yetimin hakkını…
Şimdi bazıları diyecek ki sen de taktın bu adama!
Allah aşkına takılmayacak gibi mi?
Hakkında kuvvetli deliller varken soruşturma açılamadı. 4 Bakanı istifa ettirmek zorunda kaldı ama kendini kurtardı. Atatürk’ü aştığı, Peygambere yaklaştığı havasında… Ülkenin yönünü batıdan, doğuya çevirdi. Ne milli ne manevi değer, ne sağlıklı toplum, ne çalışan devlet kaldı...
Neyse daha çok şey söylerim ama bir tek şey söyleyeyim; Türkiye’nin selameti için bu adama dikkat edin…