Hatırlar mısınız bu köşede resmi tarih konusunu çok tartıştık. Özellikle 2010 civarında Cumhuriyet dönemini olumsuzlamak için bir kampanya daha başlatılmıştı, özellikle o dönemde çok konuştuk, tartıştık. Şimdi Cumhuriyet’in ilk dönemini kötüleyen bir kampanyayı Yeni Şafak Gazetesi yapıyor. Gazeteye göre Atatürk’ü, İsmet İnönü öldürtmüş. Yeni Şafak’ın dayanakları yayının hemen ardından gerçek olmadığı bir anlamda ispatlanan düzmece belgelerdi. Yeni Şafak geçen hafta başladığı yayınına bu haftada benzer şekilde ibarelerle devam etti;
“İlk belge İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın 30 Haziran 1938'de, yani Atatürk'ün ölümünden 4,5 ay önce bu hafta İsmet İnönü'ye gönderdiği yazı. Kaya, yazıda “Tahsis ettiğimiz doktorun görevini layıkı ile yaptığı kanısındayım" diyor. Kaya'nın Atatürk'ün tedavisiyle ilgili normal bir bilgilendirme metniymiş gibi görünen yazısı birkaç cümle sonra farklı bir boyut alıyor:
“Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimizde hasıl olmuştur. Hürmetle ellerinizden öperim efendim."
Belgeler ve iddialar yukarıdakine benzer ibareler. Uzmanlar belgeleri hemen yalanladı… Belgeler sanki çamur atalım, nasılsa seçim öncesi gündeme oturturuz mantığı ile basitçe hazırlanmış türden…
Bu iddialara en ilginç cevabı ünlü tarihçi İlber Ortaylı, Yeni Şafak muhabirine verdi;
“Onu bana söylediler. Şimdi ben ona bakacağım. Belge melge yaramaz. Çocukluğumdan beri böyle numaralar duyarım. Bunlar kocakarı laflarıdır. Bizim milletimiz tarih bilmez. Böyle aptal aptal konuşur. Sizin gazete ne düşünür bilmem ama sen ismini karıştırma ileride senin için iyi gazetecilik olmaz”
“Ben tabu mabu demedim. Bunlar sizin anlamayacağınız şeydir. Bunların hepsi mahalle dedikodusu. Her şeye bulaşmayın. Bunu gazeteler çok yapıyor. Kendine göre yeni Türkiye kuruyorlar. Bok kurarsınız. Güldürmesinler adamı. Yeni Türkiye böyle geri zekalılar olmadan kurulabilir ancak. Nereye baksan cahil. Bir tane herif var. (Engin Ardınç) Eski solcu, alkolik, geri zekalı... O da konuşuyor. Git başka tarih kitabı oku hayvan. Baban seni Fransız okuluna yollamış. Lisan biliyorum diyorsun git başka dilde oku. Herif okul kitabıyla tarih yazıyor geri zekalı. Hiçbir memlekette olmaz böyle bir şey anladın mı?”
İlber Hoca’nın cevapları gerçekten müthiş. Tarihçiliği, tarihçilerin, üniversitelerin değil de günlük gazetelerin yapması rezalet bir durum hakikaten...
Havuz medyası iyice ilginç oldu. Satışları yok ama yazarlarına müthiş paralar veriyorlar ve çok iyi reklam gelirleri var… Hoca’nın dediği gibi gazeteler gazetecilik yapmalı tarihçilik değil… Saray gazetelerinin ilginçliği ile ilgili bir örnek daha vereyim.
Salı günü saat 17.00’de biliyorsunuz partiler milletvekili aday listelerini YSK’ya teslim ettiler. Normal olarak ertesi gün yani Çarşamba gazetelerinde manşetlerin listelere yönelik olması gerekir değil mi? Ama Saray’ın gazeteleri olan Sabah ve Takvim gibi gazeteler de listelere ilişkin çok çok küçük haberler vardı, nerede ise görmemişlerdi... Manşete Tayyip Beyi çekmişlerdi…
Bir ilçeye bir kaymakam atanmış. Kaymakam yanına başçavuşu alıp, köylülerle tanışmak üzere köy, köy dolaşmaya başlamış. Bakmışlar ki yolda bir adam kucağında bir eşek yavrusuyla gidiyor, bunu gören Kaymakam, Başçavuş'a demiş ki,
"Ben bu köylüye biraz takılayım"
Başçavuş, kaymakamı uyarmış,
"Aman, bunlar lafta altta kalmazlar. Dikkat edin"
Kaymakam, “Bir şey olmaz. Ben yıllarca mektep okudum, kültürlüyüm cahil bir köylü mü beni lafta yenecek” demiş.
Arabayı durdurup köylüye yanaşmışlar kaymakam selam verip sormuş "Nereye böyle kucağında yavrunla?"
Köylü bir kaymakama bakmış, bir de Başçavuş'a,
"Mektebe" demiş...
"Mektebe yazdırmaya gidiyorum"...
"Çok okursa kaymakam, az okursa başçavuş olsun diye"
Bu Saray Ahalisi ve Saray medyası bu milleti iyice aptal yerine koymaya başladı da bir hatırlatayım dedim; Bu millet gerektiği zaman çok zeki, çok okkalı cevap vermesini de iyi bilir… Tıpkı İlber Hoca’nın da yaptığı gibi…