Yurdumuzun güney doğusundaki pek çok il, ilçe ve beldemizde PKK militanları at koşturuyorlar.. Basında yer alan bilgi ve belgelere göre; her yere yığınaklar yapılmış, okullar yakılıp, yıkılmış, eğitim, ulaşım her şey durmuş.. Esnaf kepenk kapatmış.. Anarşi kol geziyor.. Birçok yerde vergileri teröristler toplamaktaymış. Devlet güçleri, polis, asker bile oralara girmekte zorlanıyor, çıkan çatışmalarda her gün şehit sayımız artıyormuş.
AKP iktidarı iki yıl kadar önce çözüm süreci diye bir uygulama başlatmış, terörü durdurmuştu. Ve o dönemde binlerce PKK’lı dağdan inmişti.. Ama eşkıyalar, silahlarını tam bırakmadan buralardaki inlere yerleşmişler, silahlarını da gömmüşlerdi. AKP, çözüm süreci uygulamasını ortadan kaldırınca teröristler, katliam ve caniliklerini yeniden başlattılar ve her geçen gün de vahşetlerini arttırıp azıttılar.. Güvenlik güçlerinin eline geçmemek için yollara Hendekler kazıp, her yere bombalar yerleştirdiler.. Bu yüzden bölge halkı da, çareyi ellerinde beyaz bayraklarla buralardan göç etmekte buldu..
Hal böyle olunca, siyasetin gündemine işte bu Hendek sözcüğü geldi yerleşti.. Hükümetin politikasını tenkit eden bütün muhalefet sözcülerinin, CHP’li, MHP’li, HDP’li hepsinin dilinde Hendek kelimesi, uzun sütedir adeta sakız oldu. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar da onlara cevap verirken “Hendek”siz cümle kurmuyorlar. Aklıma şu anda gelenlerden birkaç örnek vereyim..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçenlerde Muhtarlar toplantısının 18.sini düzenlemişti.. Asıl amacı, Başkanlık sistemi tanıtımı ve propagandası olan bu toplantıda, terör ve Hendek konusuna da temas etmiş, şöyle demişti:
”Hendeği kazanla, hendeği savunanın, bombayı koyanla, bombayı savunanın farkı yoktur..
Hendek ve güneydoğuda azgınlaşan terör meselelerini, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu da ele aldı. Toplantıdan sonra açıklamalar yapan Numan Kurtulmuş, gazetecilerin sorularını cevaplarken şunları söyledi: ”Terör örgütü ile mücadelemiz devam ediyor. Hendek kazarak siyaset yapılmaz, Hendek siyasetine destek vererek siyaset yapılmaz.”
Tayyip Bey’in ve Numan Kurtuluş’un bu sözlerindeki muhatapları kimdi? Yani Hendekleri savunanlar kimlerdi?
Tabii ki, HDP’liler..
Onlar bu konuda neler söylemişler, kısaca bir göz gezdirelim..
Gerçekten HDP Eşbaşkanlarından Selahattin Demirtaş, bir televizyona verdiği röportajda, hendek kazanları "Tarih yazıyorlar" diye övmüştü.. Sözleri arasında şunlar da vardı:
"Biz özyönetim mevzuunun barikat-hendek meselesinden, şiddet sarmalından çıkmasını, demokratik siyasal, kültürel, ekonomik yaşamın inşasına dönüşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Evet Cizre, Sur, Nusaybin, Silopi kahramanca direniyor. Bu halk boyun eğmiyor. Yarın Kürt halkının tarihi yazıldığında bugünler çok özel olarak tarihe not düşülecektir. AKP, MHP ve bir kısım pişman aydının HDP'den beklediği şey Kürtleri Ankara'daki Türkleştirme politikasına teslim etmemizdi herhalde..”
HDP’nin diğer eşbaşkanı Figen Yüksekdağ’dan da bir iki cümle:
“Hendekler, 28 Şubat mutabakatı yok hükmünde sayıldıktan sonra açıldı.. Şu an geldiğimiz noktanın artık hendekleri, hendeklerin sınırını, çapını çok aştığını gayet net biçimde söyleyebiliriz.. Önemli olan siyasi hendekleri kapatabilmek meseledir.. Eğer masaya tekrar dönülürse hendekler kalkacaktır.”
İşte böyle.. Hendek de hendek..
Kılıçdaroğlu’nun, Bahçeli’nin iki lafından biri de hep hendekli.. CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’in verdiği bir mülakatta söylediği şu sözü de unutmayalım:
“Taksim’de Hendek kazılsa Devlet görmeyecek mi?”
***
..Ve artık geleyim her yazımda yaptığım gibi, konunun bana çağrıştırdığı tarihsel olayı hikaye etmeye.. İşte sizlere Türk tarihinden hendek’li bir sayfa..
Hendek konusu Közüm Han destanımızda geçer..
Közüm Han Destanı, yerel bir destandır.. Tarihimizde Ruslar'ın eski Türk illerini işgalleri sırasında oluşmuştur. Rus işgaline karşı vatan savunması ve yurt sevgisini esas alır.
Közüm Han, Karay Han’ın öldürülmesi üzerine onun yerine gelmiş olan Türk Hanı idi. Destanda önce, Karay Hanın kayınpederi tarafından öldürülüşü anlatılır. Han, karısını bir esire vermiş, bunun üzerine kayınpederi de Hanı sarhoş edip bir atın kuyruğuna bağlayarak dolaştırdıktan sonra öldürmüştü..
Yerine de Közüm Han geldi. Daha sonra destan, Közüm Hanının gittiği yerler, oralardaki halkın yaşantıları anlatılarak devam eder.. Oğuz Kağan Destanından da izler taşıyan bu destandan vurgulamak istediğim satırlar şunlar:
“Közüm Han aşireti ile birlikte Tom adı verilen bölgeye gelmişti. Fakat buralar hiç hoşuna gitmedi. Halkına şöyle dedi:
"Burada çok hendekler var. Bu çukurlara, hendeklere düşen hayvanlar ve çocuklarımız ölür. Bizler buradan gitmeliyiz! Közüm Han, halkı ile durumu tartıştıktan sonra “GÖÇ!” kararı verdi. Tobol'a doğru yola çıktılar..”
Destan oraları anlatarak devam eder.. Benim diyeceğim şu;
Demek ki, Güneydoğumuzda insanlara hayatı zehir eden katiller, bizim bu destanımızı okumuşlar.. Türkler, Hendek’li yerlerde yaşamayı sevmszler, atalarının yaptıkları gibi Göç kararı alır oralardan giderlermiş.. Böylece buralar bize kalır.. Zaten insanlar beyaz bayraklar açarak kitleler halinde göç etmeye başladılar bile!
Onlara cevabımız ise şöyle:
Avuçlarınızı yalayın ulan! Bu millet bir karışını bile kimseye bırakmaz o toprakların!
Ben destanın devamını yukarıda anlatmamıştım, Şimdi söyleyeyim: Közüm Han ve yanındakiler göç etmiş ama, halk onlara; “Siz gidedurun biz arkanızdan geliriz” deyip, yurtlarını terketmemişlerdir.
Şimdi Hükümetten beklentimiz, en kısa zamanda bu yok edip terörü durdurmasıdır.
Yazıma son noktayı, Türk Destanlarını araştırıp, bulup, milletine sunan, sevdiren değerli yazar dostum, Necati Sepetçioğlu’nu rahmetle anarak koyuyorum.
(*) Türk Destanları/Toker Yayınları. Kitap: Tel: 0535 3199349
e-KİTAP: [email protected] ww.ttnetkitap.com/yayinevi/detay/yayinevi/447