Ben eski bir Mailye Hesap Uzmanıyım. Mülkiye’yi bitirdikten sonra 1000’den fazla kişinin katıldığı bir sınavda 18 kişi hesap uzman yardımcısı olmuştu, biri de bendim. Sonra 4 ay eğitime tabi tutulduk. Muhasebe, vergi hukuku, maliye ve ekonominin inceliklerini öğrendik. 1,5 yıl bu işlerin gerçekten uzmanı olmuş üstadların yanında çıraklık yaptık. Davranış ve etik yönleri yansıra mesleğimizi üstadların gözetiminde yapılan uygulamalarla pekiştirdik. En az üç üstaddan olumlu teksiye/karne almak zorundaydık. Bir buçuk yıl sonra yapılan bir sınavla yetki aldık ve kendi başımıza yetkili olarak çalışmaya başladık. Bu süre içersinde de başarılı olunca tam bir hafta süren bazısı 10 saatlik yazılı ve sözlü sınavlar sonucu Hesap Uzmanı olduk. Çok meşakkatli bir dönemdi, bizden önce sokakta simit yemek gerekçesi ile atılanlar dahi vardı. Daha sonra bir yıl İngiltere’ye sosyal güvenlik ve vergi alanında incelemeler yapmak, bilgi ve görgümü geliştirmek üzere gönderildim.
Hemen tüm hesap uzmanlarının veya maliye müfettişlerinin öyküsü yukarıdaki gibidir. Bazıları imkan tanınırsa ilave olarak yurt dışında master ve doktora da yaparlar.
Hesap uzmanları ve maliye Teftiş kurulları Cumhuriyetin en başarılı kurumsallaşma örnekleridir. Adeta birer okul/ekoldürler. Hesap Uzmanları kurulu 1945’de, Maliye Teftiş 1879’da kurulmuşlardı. Denetim ve teftiş fonksiyonları yanısıra devlete Başbakanlar, yüzlerce bakan, binlerce genel müdür, müsteşar, özel sektöre binlerce başarılı tepe yöneticisi yetiştiren bu kurulları bazı nedenlerle eleştirebilirsiniz ama asla yanlış olduklarını söyleyemezsiniz. Bazı kriterlere göre eksik bulabilir, zihniyet değişimi gerektiği eleştirisini yapabilir ama asla başarısız damgasını vuramazsınız.
Geçen Pazar günü çıkan bir KHK ile bu kurullar kapatıldı. Sessiz-sedasız. İtiraz dahi edilemedi, kapatma kararını yazanlar dahi aslında kan ağlıyorlardı.
Devlet kavramı ülke, toplum, egemenlik kriterlerine dayanır ama devletleri devlet yapan kuralları, kurumsallaşmaları ve devamlılıklarıdır. Devlet aslında kurumları olmasa soyut bir kavramdır. Cumhuriyet’in bu başarılı kurumları neden kapatıldı anlayamıyorum. “Daha iyi koordine edilmeleri, denetimin tek çatı altında toplanması” kapatma kararına nasıl gerekçe edilebildi, gerçekten anlamak zor. Devlet kurumları her gün kapatılıp-açılmazlar ki! Bu zaaflar başka bir şekilde giderilemez mi idi?
Kapatılan kurullarla yapılmak istenen gerçekten vergi denetiminin iyileştirilmesi midir?
Baba Erenler bir akşam içkiyi fazla kaçırmış, yalpalaya yalpalaya yürümeye çalışırken, bir mahalleli bilmiş bilmiş, “Baba bak gördün mü içki içmek kötü” demiş.
Bektaşi cevap vermiş, “İçmek değil komşu, yürümek kötü!”
Herkesin bahanesi farklı ve cazip olabilir ama mantık ve gerçek tek olmalı…