Seçimlerden üç ay önce seçmenin adını Google’dan sorduğu bir adam çıktı meydana. ‘Eyvah’ dedi sol mahalle, ‘bu seçim de gitti..’ Günler haftalar geçtikçe İmamoğlu çarşıda pazarda bitmeye başladı; tuttuğunu kucakladı, selamını yarım ağız alan esnafın dükkânına daldı, elini uzatana elense çekti, yoldan geçerken yüzünü dönen vatandaşın önüne zıpladı, ‘ce eee’ yaptı, küçükleri sevdi, büyüklerin elinden öptü, köydeki sarı dananın hatırını sordu, muhtar emmiye selam etti..
Dili dedi mi demedi mi hatırlamıyorum ama Yunus Emre’nin ‘ben gelmedim dava için, benim işim sevgi için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim’ dizelerini nağmelendirdi göz bebeklerinden saç teline varana..
‘İsrafı bitireceğim’ dedi, gençler, kadınlar, ulaşım, istihdamın dışında en baba seçim vaadi süt kreşti.. Ona kalırsa Binali Yıldırım, yeni evlenen çiftlere 8000 lira destekten gençlere 10 GB bedava internete kadar verdi. E tabii daha cazipti.. Ama olmadı.
Niye mi? Dedim ya, adam tuttuğunu kucakladı.
Açtı millet aç! Kucaklanmaya susamıştı ahali, unuttu bi’ ara geçim derdini, Orhan Veli’yi güzel havalar, bizim milleti de bu kucaklayan adam mahvetti..
Bahsettiğimiz şehir, dünyanın başkenti; şehrin dokusu, mimarisi, trafik sorunu, tarihi yapılarının korunması, alt yapısı, bir sonraki yüzyıla nasıl hazırlanacağı kimsenin pek umurunda değildi, adamın biri çıktı, milleti kucakladı.. İşte bu kazandı. Hepsi bu, bu hepsi.. Daha da tanımıyoruz kendisini.
Kampanya danışmanlığını yapan Necati Özkan kitap çıkarmış, İmamoğlu’na nasıl kazandırdım mukabilinden, adı ‘kahramanın yolculuğu’ Bu ekip bilmeyerek o kadar ısrar etti ki İmamoğlu kazanmasın diye, o kucaklama yok mu o kucaklama, o fethetti milletin kalbini. Yoksa o kitapçı ekip epey uğraştı.. ‘it’ lafını ‘basit’ e evirmeden Küçükkaya ile otel odasında görüşmeye varana onlarca stratejik hata yaptırdı. En büyük maliyetli projelerinden metro inşaatına ayıracağı bütçeyi şak diye söylemesi gerekirken bir saat parmak hesabı yaptı tv’de İmamoğlu, çıkamadı işin içinden..
Ama milletin derdi o değildi ki be kardeşim. Susamış birleşmeye, adam ne kucaklıyor ama..
Sandıktan İmamoğlu çıktı, YSK iptal etti, Binali Yıldırım ‘çok basit, çünkü çaldılar’ dedi. Çıktımı bizimki Beylikdüzü meydanına, sıvadı mı konuşmanın tam ortasında kollarını gömleğinin, ‘Heyecanımız var’ dedi mi? ‘Gençliğimiz var’ dedi mi? ‘Konuşacağız’ dedi mi? Her bir muhalifin yüreğinin yağları eridi.. Bakma sen, çok Ak Parti seçmeninin de eridi, yoksa o sonraki fazladan sekiz yüz bin oy nerden geldi?
İmamoğlu derin bir adam mı, vizyon sahibi mi hiç bilmiyorum, göreceğiz.. Ama keyfine düşkün, o belli, onu çözdük şükür..
Seçilir seçilmez sel mevzusunda Bodrum tatiliyle beraber ince bir falso verdi mi? Verdi.. ‘Tatil bana yakışıyor’ demese iyiydi ama, diyiverdi.. Tatilin yakışmayacağı insan mı var? Herkese yakışır tatil. Ama yüz binlerce yurttaş sana oy vermek için tatilini bölüp İstanbul’a döndü Ekrem ağbi..
Zira sokaktaki kedinin, köpeğin, selin, fırtınanın, depremin, fındık dalına dadanan drakula böceğinin, çocuğun, kadının, işçinin, engellinin, emeklinin derdine çare bulmaya talip oldun Ekrem ağbi.. Zira sen
Ekrem ağbi, 16 milyon insandan da öte yurdun her köşesinde umut kapılarını aralamış bir lider adayı oldun.. Ben istemedim bunu, sen istedin Ekrem ağbi, sen talip oldun.
İlk elin günahı olmaz; birkaç ufak tefek hata, hele ki bu kargaşada süspanse edilmez değil, edilir. Edildi..
Gel gör ki, geçtiğimiz hafta depremle sarsıldı Elazığ, yalnız Elazığ mı? Onun sarsıntısı, acısı her yerinde yankılandı memleketin.. 4’ün üzerinde 22 deprem daha meydana geldi, 1190 artçı sarsıntının lafı bile edilmedi. 1600 kişi yaralandı, 41 kişi hayatını kaybetti.
İmamoğlu Belediyenin ekiplerini seferber etti, kendi gitti peşi sıra. Bazı incelemelerden sonra ertesi gün malum tatil işi duyuldu..
Seçim çalışmalarında ‘proje aday’ eleştirilerine şöyle afili bir cevapla mukabele etmişti, ‘evet’ demişti, ‘ben bir projeyim, Atatürk Cumhuriyetinin bir projesi..’
Ne demekti bu? Atatürk benim rol modelim demekti, onun peşindeyim demekti, onun yolundayım demekti.. Peki onun yolunda olan bir lider adayı neyi düşünür? Böyle bir durumda Atatürk olsa ne yapardı? Etrafından biri, önceden planlanmış tatil programının ne olacağını sorsaydı, ne derdi?
‘Millet fakr-u zaruret içindeyken, şu ahvalde tatil mi tavsiye ediyorsun bana çocuk!’ lafı patlardı suratında hatırlatanın.. Var mı aksini iddia eden?
Döndü İmamoğlu tatilden.. Ben dedi, siyaset işini profesyonel yapmıyorum, aslolan benim ailem, ben çocuklarımın bu çağlarını ıskalayamam..
Elbette evlatlarının çocukluğunu ıskalayan bir baba olmayı kimse istemez.. Ama bu işler biraz da böyle Ekrem ağbi, o yavrularımız da az fedakarlık gösterecekler bu minvalde.. Misal, babasının en güzel iltifatlara muhatap olduğunu görmek de var, yüz binlerce parlayan göze karşı otobüsün üzerinde konuşurken seyretmek de var, Berkay oğlanın ‘herşey çok güzel olacak Ekrem ağbi’ haykırışına şahit olmak da var, evvelce planlanmış bir tatil rezervasyonunu iptal etmek de var işin içinde..
Anıtkabir protokol yönetmeliğinde var mı bilmiyorum askerlik çağı gelmiş olduğu halde, milyonlarca insanın gözü önünde babasıyla beraber Atatürk’ün mozolesine çelenk koymak, devletin askerinin selamını almak.. Kime nasip olmuş bu? Bana olmadı mesela.. O gururu yaşamak hoş, ama bunun bazen küçük bedelleri de var..
Iskalayıverirsin bazı şeyleri, ödersin o bedeli, olur biter..
Bu coğrafyada yaşayan aklı başında vicdan sahibi hiç kimse onca sokak çocuğu dururken, babasının harçlık verip veremeyeceğinden endişe eden çocuk dururken, annesinin et mi yoksa dert mi pişirdiğini bilemeyen çocuk dururken, ayakkabı boyayan, simit satan, sanayide çalışan çocuk dururken senin çocukların tatilini düşünmez Ekrem ağbi, üzülmez, iç çekmez..
Ceketini çıkardığın o gece ‘afferin sana, helal olsun!’ diyen annem, ‘millet can derdindeyken oldu mu bu tatil işi?’ diyor şimdi. Sen çıktın Ekrem ağbi, ‘Beni desteklediği halde tatil işini eleştirenleri de içine katarak toplu cevap vereceğim’ dedin, anneme de laf ettin yani.
Kusura bakma Ekrem ağbi, ben de sana bir çift laf edeyim.. Sen o işi hiç iyi etmedin.