Din konusunu sevdiniz galiba. Bakıyorum “Hülya” dahil herkesin ilk yorumları bu konuda olmuş. Normal tabi. Din en fazla konuşmamız gereken ama herkesin ya çekindiği ya da genellikle konuşursa saçmaladığı fakat hakkıyla konuşulup, tartışılmayan alandır. Daha doğrusu din hep konuşulur da gereği gibi konuşulmaz, yapılan hep tekrardır. Dini konularda aklınıza takılanı, saçma geleni, ayıplanacağınızı düşündüğünüzü, inançsız olarak algılanacağınızı sandığınızı sormazsınız… Soramazsınız. Hatta çoğu zaman kendinize dahi sormazsınız, cesaret edemezsiniz. Sormadıkça da gerçek bir inanan değil de dini kültürün-geleneğin takipçisi veya taklitçisi olursunuz. Zaten bu tür fertlerden oluşan toplumlar zamanla gerçek anlamda inanan olmaktan çıkar, taklitçiye, atalarının dinini geleneğe dönüştürmüş topluluğa dönüşür. Bu arada gerçek dinde farklı bir şekle bürünür, kimse de oluşan yanlışlara (bidat) kolay kolay itiraz edemez.
Din akıldan uzaklaştı mı imansızlık artar, şekilcilik başlar. Benim geçen yazımda çok basit bir örnek olarak verdiğim, bir deyim olarak kullandığım, “Yukarıda Allah var” sözüne yönelik, “Allah mekandan münezzehtir” eleştirisi için, tweeterda “Peki, Allah büyüktür’e ne diyeceksiniz, Allah şekil ve hacımla da sınırlandırılamaz” diye sorduğumu ve doğru dürüst cevap alamadığımı lafı uzatmayayım diye yazmamıştım. Yani bu kafalara göre Allah u Ekber dahi demeyecekmişiz. Bir yorumcumda benzer yorumu yapmış ve beni “Laik kafalı” ve dinsiz olmakla suçlamış. Eminim hayatında beynini, yüreğini, ruhunu hiç zorlamamış, neye inandığını, niçin inandığını, nasıl inandığını hiç sorgulamamıştır. CHP ve rejim düşmanlığını imandan sayıyordur. Alışkanlıklarını, çevresinden gördüklerini din sanıyordur. Gerçek inanç sahibi biri, bir başkasını bu kadar kolay suçlayamaz ve inancını siyasetle karıştırmaz. İslam gerçekte akıl dinidir, “oku” ilk vahyidir ve anlamı derindir. İslam sorgulama, mümkün olduğunca akıl ile doğrulama ve inanma dinidir. Allah’tan korkun değerli yorumcum, siyasetle dini karıştırıp nasıl beni dinsizlikle suçlarsın? Mübarek ramazan günü günaha girmedin mi? (Allah’tan kork yazdım ya, şimdi de, Allah korkutmaz, falan deyip beni yine suçlayabilir. Başkalarını özellikle dinsizlikle suçlamak çok tatlı gelir insana. Düşünebiliyor musunuz, sanki Tanrı imiş gibi birilerini inançsızlıkla suçluyorsunuz… Fakat şirk gibi en büyük günahı işlediğinizi bilmiyorsunuz. Allah’tan H.Tahsin imdada yetişmiş, doğruyu yazmış. Şimdi kendisinden yeni durumlara ilişkin yorumlar bekliyoruz, inşallah İktidarın ne olduğunu tam olarak anlamıştır)
Kadir gecesi de televizyonlardaki kandil programlarının samimiyetsizliğine takan, benim Kandille ilgili bir tweetimi istismar olarak algılayan bir arkadaşla tweetleştim. Bu arkadaş sanırım ateistti ve o da beni istismarcılıkla suçladı. Sonuçta siyasilerin veya aydınların en azından dini bilmeleri gerektiğine ikna oldu. Dini bilen saygı duyar, bu ise sorunu çözer, diye düşünüyorum.
İlginç olan şu ki; bir grup dini siyasete alet etmiş, sizi o alana sokmak istemiyor, girseniz de girmeseniz de suçluyor. Diğer grupta dinin siyasete alet edilmesinden rahatsız olduğunu söylüyor ama ne hikmetse o da sizin dindar olmanızı istemiyor, suçluyor… Alın kitaplar dolusu yazılıp çizilecek bir konu daha… Türkiye’de din maalesef siyasetin bir parçası olmuş, sağcılığı-solculuğu da belirleyen din. Saçmalığa bakar mısınız…
Adam gecenin zifiri karanlığında kasabanın dar sokaklarında el yordamıyla ilerlerken karşıdan bir ışığın gelmekte olduğunu görmüş. Işık yavaş yavaş yaklaşmış, adam derin bir nefes almış çünkü, gelen elinde bir lamba ile kör olduğunu bildiği bir tanıdığıymış. Kendi varlığını hissettirip tanıttıktan sonra, “Yahu demiş, sen körsün, gecenin bu karanlığında elinde lamba yürüyorsun., fakat sana zaten gece-gündüz fark etmez. Nedir bu, ne anlamı var bunun?” Kör olan “Lamba benim görmem için değil, bu gecenin karanlığında senin gibilerin beni görebilmeleri ve çarpmamaları için”
Evet, kimse Yaradan’a yalakalık yapmasın. Din ona değil bize lazım. Din etrafımızı görmemiz için bir araç, insan olmamız için…