TBMM’nin 23 Nisan resepsiyonuna katıldım. Resepsiyonda Başbakan Erdoğan’ın bana söylediği ilginç kelimenin zihnimin geri tuşunu nasıl harekete geçirdiğini yazmadan önce sizi TBMM’nin 23 Nisan resepsiyonunda kısa bir tur attırmak istiyorum.
TBMM’nin 10 yıl sonra başörtülü resepsiyon vermesi, bu resepsiyona komutanların tam kadro katılması Kılıçdaroğlu dahil hiç kimseyi rahatsız etmedi. Sormadan geçemeyeceğim; Bu tartışmayla neden 10 yılımızı kaybettik? Neden o bayanları evlerine hapsettik? Yanıt beklemiyorum!
TBMM’nin resepsiyonlar için artık dar gelen salonunda gezinmeye devam edelim…
Gecenin en neşeli siması MHP Lideri Devlet Bahçeli gece boyunca Hürriyet’ten Metehan Demir’le kahkahalarla sohbet etti.
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’le kısa bir sohbet ettik. Emin Çölaşan duymasın (!) ama geceye tek korumasıyla gelen Özel gerçekten halk tipi bir komutan. Cumhurbaşkanı Gül yine ilgi odağı olurken, TBMM Başkanı Cemil Çiçek tüm konuklarla tek tek ilgilendi. Sınır köylüm, hemşehrim Enerji Bakanı Taner Yıldız her zamanki gibi sakin, AA. Genel Müdürü Kemal Öztürk soğukkanlı, Melih Gökçek kendine güvenli bir ruh halindeydi.
Açık büfeye en çok hücum edenler yine gazetecilerdi!
Özellikle Abiş Hopikoğlu, Erkan Tan ve Abdullah Abdülkadiroğlu’nun tabakları Eyfel kulesini andırıyordu!
En büyük dalgalanmayı uzun boyu, hafif yaylanarak yürüyüşüyle girdiği salonda Başbakan Erdoğan yaptı.
Kalabalıklardan hoşlanmadığım için resepsiyonlarda yerinden pek kımıldamayan bir gazeteciyim.
Yine öyle yaptım.
Başbakan’la uzaktan birkaç kez göz teması kurduktan kısa süre sonra hiç beklemediğim bir şey oldu.
Başbakan Erdoğan benim olduğum noktaya doğru ilerleyince, pizza kulesine benzer tabağımı bir kenara koydum.
Aramızdaki mesafe yarım metreye düşünce, Başbakan Erdoğan tebessüm ederek başını bana yönelik hafif şekilde eğdi, elleriyle omzumu tutarak, “Talat Atilla her şey daha güzel olacak…” dedi.
Ben de, “İnşallah Sayın Başbakan! ” yanıtını verdim.
Başbakan’ın bu sözleri beni Erdoğan’la tanışıklığımızın başladığı ve hakim kamuoyunun kendisine, “Muhtar bile olamaz.” dediği zamanlara götürdü.
Her ikimiz de aynı yıl, aynı maddeden ve günü gününe eşit 1 yıl 8’er ay hüküm giymiştik. Erdoğan bir süre içeride yattı, benim cezam ise tecil edilmişti.
Erdoğan gibi 5 yıl tüm vatandaşlık haklarımdan mahrum kaldım.
En cevherli 5 yılım çok sevdiğim devletimin her türlü ablukası içinde oldukça sıkıntılı geçmişti.
Tam da bu empatiyle o dönemde Başbakan Erdoğan’ı Üsküdar’daki evinin altına kurduğu mütevazi ofisinde ziyaret etmiştim.
1,5- 2 saate yakın görüşmemizde 312’den ceza aldığım gerekçeli kararı dikkatle inceledikten sonra bana, “Bak sen burada Çevik Bir’e, “haddini bil” demişsin. Buna kızmışlar belli! Ama her şey daha güzel olacak. Allah büyüktür.” yanıtını vermişti.
Başka bir nedeni de olabilir ama Başbakan sanırım yıllar önce bana söylediği bu sözlerini hatırlayarak, “Her şey daha güzel olacak.” dedi.
Siyasi parti liderlerine, Başbakanlara akıl vermek gibi bir alışkanlığım yok.
Aksi söylense de siyasetçiler millete, yazarlar kendi hislerine tercüman olabilirler.
Ben de Erdoğan iktidarıyla ilgili sübjektif görüşlerimi yazıyorum;
“Elit Türkler”in sistem dışına attığı sıradan halk çocukları Erdoğan’la birlikte hayata tutunmadılar mı?
Orduevi duvarına yaslandıkları için bile sorguya tabi tutulan bir kuşağın, ordu komutanlarının içeriye girmesine tepki vermesi beklenir mi?
Halk yerine patronlarının çıkarları için gazetecilik yapanların eleştirilerinin halk nezdinde Erdoğan’ı yıpratabileceğini düşünebilir misiniz?
Peki, ana muhalefet yerine orduyu siyasi iktidarın jokeri olarak gören sivil toplum örgütlerinin kamuoyu meydana getirme gücü olabilir mi?
Halkın şuur altında organize suç örgütlerini anımsatan eski siyaset anlayışlarının Erdoğan’a rakip olabilmesi mümkün mü?
Tüm bunlara mümkün diyorsanız, tarih sizi tekzip ediyor.
Ama son 10 yılda tüm bunları gösteren ve siyasi bir fenomen olan Başbakan Erdoğan’a, bıçak sırtı bir sınavla karşı karşıya olduğunu da anımsatmak isterim.
Evet, bir anlayış Erdoğan şahsında yıkıldı, “Elit Türkler” yerini halk iktidarına bıraktı. Ama iktidara yaslanan o halktan özellikle bir kesim yeni elit azınlığı oluşturmaya başladı.
Halkın Erdoğan hareketine teveccühü yukarıda özetlediğim sistemi yerle bir etmesindendi.
Acaba yükseldikleri damarın önlem almazlarsa tersi durum için de kan pompalayacağını Başbakan Erdoğan görüyor mu?
Görüyorsa, buna karşı bir planı var mı?
Merak ediyorum.
Emniyet!
Ankara Emniyet Müdürlüğü iki haftadır yazdığım yazılar için ilginç bir açıklama göndermiş. Mealen, “Elimizden gelen bu. Senin bildiğin varsa açıkla!” diyorlar. Dürüstlüğünden şüphem olmayan polis yakınımın da Ankara'da görev yapmasına rağmen muhtarlar ve vatandaşların şikayetleri üzerine hadiseleri kamuoyuna sundum. Yazılarımda gözümden kaçan, eksik unsurlar ya da yanlış anlaşılmaya müsait kelimeler elbette olabilir. İnsanız biz. Ama hiçbir yetkilinin beni şu polisi, ya da camiayı kasten hedef yapıyor demeye asla hakkı olamaz. Bunu diyenler varsa onları kötü niyetli ilan ediyorum. Ben yazacaklarımı yazdım. Tarihe notumu bıraktım. İnşallah ben yazmıştım dedirtecek gelişmeler yaşanmaz!
TRT TÜRK
Kısa bir süre önce ilk işaretlerini verdiğim One Ajans ile çalışan TRT TÜRK’ün sözleşmesi yenilenmedi. Yani, TRT TÜRK’te kartlar yeniden dağıtılacak!
*BU YAZI TALAT ATİLLA’NIN GÜNEŞ GAZETESİ’NDEKİ KÖŞESİNDEN ALINMIŞTIR…