Geçen yazımda olduğu gibi son yazılarımda biliyorsunuz İslam ve İslamcılık konularını biraz sık işlemeye başladım. Bazıları bundan sıkılıyor hoşlarına gitmiyor biliyorum ama unutulmaması gerekir ki Türkiye ve bölgedeki kavga bu konuyla ilgili. Kavgayı teşvik edenlerin amacı İslamla tabi ki ilgili değil ama kavga edenler İslam adına ediyorlar.
Bu konuyu çok iyi irdelemeye mecburuz. Türkiye’de bir grup hem de çok büyük bir grup sadece ideolojik olarak İslama dayanılırsa Türkiye’nin gelişeceğini, güçleneceğini düşünüyor daha doğrusu sanıyorlar. İslami ideolojiye sıkı sıkı sarılmalarının nedeni bu… Başbakan’ın son zamanlarda dillendirdiği Büyük Doğudan Hizb üt Tahrircilere kadar onlarca grup farklı şekillerde bu görüşte… Sadece Türkiye’de değil tüm İslam dünyasında milyonlar hem sistemle hem birbirleriyle mücadele ediyorlar. Sanki herkes onların dediği İslami ideolojiye sahip olsa Türkiye ve İslam dünyası çağ atlayacak, zenginleşecek, taklit değil yeni bir medeniyet oluşacak…
Bu bugünün değil son 200 yılın sorunu… 200 yıldır İslam dünyası bu sorunu çözüp, ileri gidemiyor. Takıldığı yerden kurtulamıyor. O nedenle özellikle aydınlar için İslamı bilmeden, anlamadan, anlatmadan sorunu çözmek yok… Hele bizim için hiç yok. Bizim için dediğim Türk aydını için… Kimse bu konuyu ihmal edemez, küçümseyemez… Küçümseyen, ihmal eden kendini küçümsemiş, ihmal etmiş olur… Dolayısı ile üşenmeden bıkmadan bu konuya giriyorum, daha da yazacağım.
Tüm basını takip ederim; geçen hafta tesadüfen bu konuyu Cumhuriyet’ten Orhan Bursalı ve yine Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji ekinde Doğan Kuban işledi. Doğan Kuban’ın yazı başlığı “İslam Dünyasının Çağdaşlaşması” Yazıda da ilginç bilgiler var. Bazılarını paylaşmam gerek; “Toplum orman gibi büyümez, etkinlikleriyle gelişir. Çağdaşlaşma bir yaşamsal zorunluluk, uygarlaşma yaşamın, uzun yüzyıllarda biriktirdiği davranış biçimleridir. İnsan sorgulayan, mantık, gözlem ve araştırma ile yanıtlayan bir akılla donatılmıştır. Bu Müslümanlarda da vardı. İslam yol gösteren uygarlık olarak 12. Yüzyılda antik bilgeliği, yorumlarıyla zenginleştirerek Avrupa’ya aktarmıştır. Aradan 800 yıl geçtikten sonra bugünkü geri kalmışlığın nedenleri nedir?”
Orhan Bursalı’da Tayyip beyin Büyük Doğu’sunu işlemiş. Sonucu şöyle bitirmiş,” Türkiye bu söylemle sadece kul köle olur ve derin çatışmaların içine düşer… İstenen bu mu?”
Bu iki yazıyı benden İslamın çağdaşlaşması ile ne anladığımı yazmamı isteyen değerli yorumcumuz Dkapkiner başta olmak üzere herkese tavsiye ederim.
İslam ve İslamcılığın farklılığını, İslamın kalkınma ile ilgisinin nasıl olması gerektiğini iyi anlamalı ve topluma anlatabilmeliyiz. Bu dediğim gibi İslam toplumlarındaki tüm aydınların görevidir.
Geçen hafta sonu bir haber dikkatinizi çekti mi; ABD 200 milyon dolarlık fon ayırarak bu konuda çalışmalar yapıyor. İslamın radikalizme kaymasını önleyen, ılımlı kalmasını teşvik eden çalışmalar yapacaklarmış. Yani kendilerine göre İslam dünyasını yönlendiren çalışmalar bunlar. Onlar 10 bin kilometre öteden bunu yapacaklar benim aydınım laiklik gerekçesi ile İslamı bilmeyecek veya bildiğini sanıp toplumu ayaklandıracak ama iktidar olduğunda kötü bir kapitalist olmanın ötesine geçemeyecek, olmaz böyle şey…
İslamı bilmeye ve kalkınma ile, çağdaşlaşma ile olan ilişkisini mantıklı bir şekilde topluma anlatmaya mecburuz…