Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Siyasetçiyim. Topluma karşı sorumluluklarım var. Cumhuriyet’in kuruluş sonrası en kritik dönemini yaşıyoruz. Bu kritik konjonktür sorumluluklarımı artırıyor. İlaveten dünya bir ekonomik, siyasal ve sosyolojik kriz döneminde. Bu durumda sorumluluklarımı daha da artırıyor. Kısaca şahsımdan, Ülkemden ve uluslararası konjonktürden kaynaklı çok ağır sorumluluklarım var.
Batılı siyasetçiler gibi şanslı değilim. Bana yaptıkları araştırmalarla sürekli destek olan sosyologlar, psikologlar, ekonomistler kısaca akademisyenler ve enstitüler yok. Akla, bilgiye, bilime, araştırmaya dayalı çalışmalar sonucu oluşmuş, hazır, çeşitli sayıda alternatif bana sunulmuş değil. Tüm çalışmaları ben yapmak, yaptırmak veya yapılma imkanı yoksa birikim ve sezgilerimle yol almak zorundayım.
İlaveten zamanım da yok. Tüm gün ziyaretime gelen 60-70 vatandaşımın yüzde 95’i iş için gelenler, dertlerini, ailece ne durumda olduklarını anlatıyor ve dertleriyle beni de perişan ediyorlar. Telefonuma kayıtlı 10 bine yakın kişi var. Telefonumu her çalışta açsam tüm gün telefonla konuşmam gerekecek durumdayım. WhatsApp ve diğer mesajları ihmal ederek söylüyorum.
Bunlar bahane veya şikayet değil. Koşullarım ne olursa olsun sorumluluklarım doğrultusunda çalışmak zorundayım. Çalışıyorum da. Her akşam mutlaka eve öğrenci ödevi gibi okumam gereken bir yığın evrak götürüyorum. Okuyorum, not alıyorum, yazıyorum, komisyon (PBK) ve Genel Kurul çalışmaları için hazırlanıyorum. Bunlar benim vazifemin ötesinde yapmam gereken işler ve sorumluluklar, mutlulukla uğraşıyorum ve başardığımı hissedersem çok haz duyuyorum.
Bu dönem özellikle Yerel Seçimler sonrası çok tedirginim, endişeliyim ve mutsuzum…
Ülkemin geleceği ile ilgili…
Ekonomik ve toplumsal sorunları bir an için bir yana bırakalım. Biliyorsunuz, pek gündemde değil ama çok zamandır farkındasınız, farkındayız; ABD ve Rusya arasında sıkıştık kaldık, AB’den iyice uzaklaştık, İslam dünyası da bizi dışladı. Kıbrıs’ta geriledik, Doğu Akdeniz’de kaybediyoruz. Irak’ı, Suriye’yi biz inşa edecektik, Irak ve Suriye’de petrol ve doğal gazdan çok para kazanacaktık, hepsi hayal oldu. Tarih boyunca yönümüzü çevirdiğimiz Batıdan hızla kopuyor, gün geçtikçe bir Ortadoğu ülkesi gibi oluyor, Ortadoğulu gibi davranıyoruz. Üstelik tam bir oksimoron durum, İslam’dan da uzaklaşıyoruz.
En son olarak da ABD Savunma Bakanı’ndan ültimatom gibi bir mektup aldık. Gizledik. Onlar açıklamasa kamuoyu duymayacaktı. Diplomatik dili tercüme edince ‘Bu tutumunuzla NATO’da ve Batıda yeriniz yok, safınızı seçin’ diyorlar.
Hiç bu kadar önemli ve hayati bir konu kamuoyumuzun gündeminde mi?
NATO ile sıkıntımız, sorunumuz çok ama ayrılmaya hazır mıyız?
Ayrılabilir miyiz?
Ayrılırsak nasıl bir durum bizi bekliyor?
Karşı tarafın güçlüleri Rusya ve Çin bize daha avantajlı bir ortam sağlayabilirler mi?
Kısaca, değişmekte olan dünya dengeleri içerisinde sıkıştık kaldık, yerimizi acilen tespit etmemiz gerekiyor. Açıklamama gerek yok; Hayati öneme sahip bir sorun bu…
Sorunla ilgili benim cevaplarım var. Konuyu düşünüyor ve değerlendiriyorum. Partim de de bir çok kişi bu sorumluluğu müdrik. Hatta Ak Parti içerisinde de bu tedirgin edici çalışmayı yapanlar, sorumluluk taşıyanlar var. Fakat bu konu bir ulusal mesele, bireysel akılla çözülecek bir konu değil. Devlet aklıyla, devlet birikim ve hafızasıyla, devlet kurumlarınca çözülmesi gereken ama önce devletçe ele alınması gereken bir konu. Sizce Devlet böyle bir hummalı faaliyet içerisinde mi?
Bence de değil. Devlet sorumluluğunu taşıması gereken tüm Saray ahalisi, Cumhurbaşkanı’ndan bakanlarına, Saray’da çalışan kamu görevlilerine, taşradaki valilere kadar herkes gereksiz yere tekrar ettirilen İstanbul Seçimi ile uğraşıyor. Ne kısıtlı nitelikteki üniversitelerimizde, ne de az sayıda ki enstitülerimizde raporlamalar yapıldığı yok. En azından görüntü bu.
İstanbul Seçimi muhakkak ki Ekrem İmamoğlu veya Binali Yıldırım’dan biri tarafından kazanılacak. Siyasi partiler açısından muhakkak çok önemli bir seçim ama tekrarlattırılan seçim sonucu Türkiye’ye ne kazandıracak? Her şekilde kaybeden Türkiye değil mi?
Çok zaman ve güç kaybettik.
Ne yapıyoruz biz?
İstanbul’u biz fethederken Bizans’ın meleklerin cinsiyetini tartıştığı iddia edilir. Bizans’tan dolayı çok kötü alışkanlıklarımız da olmuştur. Galiba saçma gündemler oluşturma geleneği de onlardan biri…
Sorumluluk duygumu, kaygımı ve durum tespitimi sizlerle paylaşmak istedim…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 28575 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |