31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken iktidar ve muhalefet partilerinde, seçim sonrasında “Ne olacak?” sorusunun yanıtı giderek daha fazla önem kazanıyor.
CHP’nin aday adayları nedeniyle yaşadığı iç çekişmenin, küskünler meydana getirdiği...
Bu küskünler ve sandığa gitmeyecek CHP kitlesinin seçim sonuçlarına ne kadar etki edeceği şimdilik bir sır ama...
Geçmiş gücüne oranla, bazı çevrelerde ‘İRTİFA” kaybettiği değerlendirilen iktidar partisindeki arayışlar da ete kemiğe bürünmeye başladı.
İktidar partisinin yeniden “İRTİFA KAZANMASI” için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kısa süre önce sunulan, parti dışı kaynakların da katkı verdiği kapsamlı ÖZEL RAPORUN önemli başlıklarını öğrendim...
İŞTE O RAPORDAN CAN ALICI BAŞLIKLAR...
KARARSIZ SEÇMENİN YÜZDE 80’İ AK PARTİ VE MHP TABANI !
Bu raporda; Şimdiye kadar hiç duyulmamışdeğerlendirme ve bilgiler var... Anketlere göre seçmenin yüzde 20’si halen kararsız...
Bu nokta çok ilginç!
Çünkü...
Kararsız seçmenin yüzde 80’i, iktidar ve MHP seçmeni!
Ve seçimin kaderini tam da o yüzde 20 kararsız kitle belirleyecek!
AK PARTİ teşkilatları, 31 Mart seçimlerine henüz konsantre olamadı... Bazı illerdeki mülki amirler, durumdan vazife çıkararak il ve ilçe yöneticileri ile gereğinden fazla içli dışlı oldular... Bu yakınlaşma ile yaşam konforu artan parti yöneticilerinden halktan kopanlar var...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tabandaki gücü devam ediyor ama AK PARTİ teşkilatlarının bir bölümünün, bu güce çeşitli nedenlerle eskisi kadar katkı yapmadığı görülüyor.
Bazı atamaların tabanda rahatsızlık yaptığı ve bu atamaların ÖLÇÜSÜZ olduğu yönünde değerlendirmeler var...
ATANMIŞLAR SEÇİLMİŞLERİ YÖNETEMEZ DEDİK AMA…
Milletvekillerinin bir bölümünün “Atama ile gelenler, seçilmişleri yönetemez dedik ama şimdi atanmış Bakanlar seçilmiş Milletvekillerine randevu vermiyor” serzenişleri daha sık ve aleni dillendirilmeye başlandı...
Bazı Cumhurbaşkanı danışman ve bürokratlarının özellikle medya ve gazetecilerle olan sempati ve antipatileri, Cumhurbaşkanlığı makamının çizdiği rotadan ziyade, kendi kişisel algı ya da beğenilerine göre olduğu yönünde şikayetler var. Bürokrat ve danışmanların; Kendisine yakın ya da uzak hissettiği kişilere göre yapılanan bakış açılarının doğurduğu tüm negatif eylemler Cumhurbaşkanlığı makamına bağlanıyor...
AK PARTİ'DEN UZAKLAŞAN MEDYA VE GAZETECİLER VAR!
Hükümete yakın medya olarak adlandırılan kesimin; etki, fayda ve zararı ile ilgili çok kapsamlı bir değerlendirmeye ihtiyaç var. AK PARTİ’yi destekleyen yapıların da kendi içlerinde derin görüş farklığı ve ayrışma var. Dışlandığını düşünerek, AK PARTİ’den uzaklaşan ve bulunduğu mecrada (TV, GAZETE, İNTERNET VE SOSYAL MEDYA) çok etkin kişi ya da gurupların, Cumhurbaşkanlığı adına hareket eden bazı yetkililer tarafından kişisel etkilerle bloke edildiği şikayet ve bilgileri var...
Raporda, yerel seçim sonuçlarına göre gelişmesi muhtemel senaryolar üzerinde de ağırlıklı olarak duruluyor...
SOKAK HAREKETLERİNE DİKKAT!
ANKARA: Ankara’nın kaybedilmesi, Türkiye ortalamasının oranlarına, gelişmelere göre o oranlardan da bağımsız olarak Cumhur ittifakını sorgulatabilir. Muhalefet, erken seçim baskısını sokağa taşıma eğiliminde. Seçim gecesi, sokak hareketleri için en kritik il Ankara ...
Muhalefet kazanırsa, “İktidarın sonunu getiriyoruz” refleksi ile...
Kaybederse “İktidar hile yaptı!”itirazı ile sokak denemesine kalkışması muhtemel...
YENİ PARTİNİN LOGOSU BİLE HAZIR!
Raporda; ABDULLAH GÜL’ün şimdilik arka fonda durduğu, Ali Babacan eksenli yeni partinin il temsilcilerinin belirlendiği, hatta logosuna kadar hazır olduğu ifade ediliyor. Babacan ve arkadaşlarının gizli küskünler olarak adlandırılan AK PARTİ içindeki bazı siyasilerle, başta ANKARA BALGAT, HAMAMÖNÜ olmak üzere İSTANBUL veBURSA ULUDAĞ gibi çeşitli yer ve mekanlarda görüşmeler yaptıkları ifade ediliyor.
YÜZDE 50’NİN ALTI SIKINTILI!
EKONOMİ: Türkiye ekonomisinin kırılgan başlıklar taşımasına rağmen, global ölçekte bir çok Avrupa ülkesinden daha iyi olduğu ifade edilen raporda; Türkiye, siyasi panik havasına girerse, ekonomi ağır hasar alabilir tespitinde bulunuluyor. Cumhur İttifakı ile ilgili açılan başka bir paragrafta ise.. " İttifakın oyları yüzde 50’nin altında kalırsa sıkıntılar olabilir!" görüşü dile getiriliyor....
AKŞENER, HEZİMETİN SORUMLUSU OLARAK KILIÇDAROĞLU’NU SUÇLAYABİLİR!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dikkatine sunulan raporda bir başka dikkat çeken başlık, Cumhur İttifakının yüzde 55 bandında oy alması halinde, neler yaşanacağı senaryoları üzerine…
İttifakın yüzde 55 oy alması halinde; İYİ PARTİ Lideri Meral Akşener’in seçim sonuçlarından, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu sorumlu tutacağı öngörülen raporda...
Bu değerlendirmeye en büyük kanıtlardan birisi olarak; CHP'nin milliyetçi tabana aykırı adayların yanında, HDP'ye yakın isimlerin de listelerde yer bulması gösteriliyor.
İttifakın yüzde 55 alması halinde liderlik tartışmalarının yapılacağı öngörülen diğer parti ise CHP...
İNCE, SALICI, ÖZKAN VE ÖZEL SAHAYA ÇIKABİLİR!!
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun çok boyutlu sıkıntılarla karşılaşabileceği öne sürülen değerlendirmelerde şu ifadeler kullanılıyor...
“Başta Muharrem İnce, Oğuz Kağan Salıcı, Tuncay Özkan ve Özgür Özel olmak üzere her biri ayrı bir potansiyele sahip parti içi muhalefet unsurlarının olağanüstü kongre için harekete geçecekleri anlaşılıyor…”
Bu noktada parti içi muhalefetin en büyük sıkıntısı, yerel seçimlerde çoğunlukla kendi istediği adayları listeye koydurmayı başaran Kılıçdaroğlu’nun, delegeleri etkilemek için bu başkanları sahaya süreceği öngörülüyor...
Erdoğan’a sunulan raporun finalinde, tüm bu senaryoları etkileyecek en önemli faktörün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerel seçimler için sahaya inmesi gösteriliyor...
* * *
MİLLİYET, GÜL’ÜN KLİMASI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ!
Gönderdiğiniz mail, açtığınız telefonların yanında...
Sosyal medya aracılığı ile sorduğunuz "GÜL'ÜN KLİMASI " başlıklı Milliyet'teki yazımdan sonra "NE OLDU? " sorularınıza açıklama borcum var...
Muhatabı tarafından dahi doğrulanan ama…
Bazı siteler tarafından bağlamından ısrarla koparılan yazım nedeniyle Milliyet’ten koparıldım...
İlgili herkese detaylı yanıtımı şimdilik erteliyorum...
Çünkü...
Medyada çıkan iddialara göre “ÇOK ÜST DÜZEY BİR TELEFON” açılması ile yazılarıma son verildi.
( Başka güçlü bir unsurun da basıncı var! )
Doğrusu kişisel olarak edindiğim bilgiler de öyle…
Merakım şu; kovulmam için telefon açan ‘YETKİLİ’ kişi kendi adına mı, yoksa emir aldığı yer adına mı bu telefonu açtı!
Üstelik bu yetkili kişi, bazı gazetecilere beni kovdurduğunu söyleyerek “İLK SİFTAHIMI YAPTIM!” diyormuş!
Keşke gözlerime bakarak söyleyebilecek cesareti olsaydı!
Tüm bunları eksiksiz ortaya çıkardıktan sonra daha sağlıklı ve GÜÇLÜ bir yanıt vereceğim…
İşin medya yöneticilerinin basiret, feraset noktası artık tartışmadan vareste…
Yazmaya değmez!
Değince yazarız!
Doğrusu; Güçsüzü ezmemek, yalakalık yapmamak, işini iyi yapmaya çalışmak ve münafık olmamaya çalışmak dışında kendimle gurur duyacağım fazla bir şeyim yok...
Yazdıklarımın ne kadarını becerdigimi de bilmiyorum ama....
En azından bu yönde gayretim oldu...
Sıradan, mütevazı bir hayatım var...
30 yıldır sadece gazetecilik yapıyorum.
(Sadece 5- 6 ayda Milliyet'te yazdığım yazılar 1000'den fazla ulusal ve uluslararası yayın organında referans verilerek çıktı...)
Zihin konforuna düşkün kimilerinin, ‘yandaş’ ya da ‘yoldaş’ etiketlendirmelerine ‘zamanın ruhudur’ diyerek gücenmedim ama…
Mesleğini daha iyi yapmak için...
Vaktiyle penceresi kırık...
İçine kar yağan gazete binasında, sandalyelerin üstünde yatanları…
Kuş tüyü yataktan... Paraşütle “YETKİLİ” olanların anlamasını bekleyenlere güceniyorum!
Ahmet Kaya’nın söylediği gibi...
Nereden bilecekler?
Neyse...
Hayat biraz da böyledir.
Milliyet, 30 yıllık gazetecilik yaşamımın sadece 5- 6 aylık bir kompartımanı.
Her seye ragmen Milliyet'te yazma imkanı verenlere teşekkür ederim.
Psikiyatri bilimi "özbilinç ve vicdan" gibi olgular nedeniyle...
Başkasını aldatsanız bile kendinizi kandıramayacağınızı söyler!
Milliyet(iniz) ne olursa olsun!