‘Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret ?’
1848 Devrimi ortasında Balzac’ın odasına geçip ‘şimdi gerçek hayata dönme vakti.’ dediği gibi kaçmalı mıyım memleketin gerçeklerinden ?
Aşk şiirleri mi yazmalıyım ?
Bob Ross’un bir bez parçası üzerine çizip sevmeye kıyamadığı tavşanlar çalılıklar içinde sahiden bağıra bağıra can verirken;
Bulutlardan kalp imgeleri mi çıkarmalıyım ?
Ağlayan karıncanın sesine kulak tıkayıp, yangın söndürme uçağımızın olmadığına övgüler mi dizmeliyim ?
‘Motorlarına kuşlar yuva yapmış.’ diyen bakanı hayvan sever mi ilan etmeliyim ?
İstemem, eksik olsun.
Evi harap, hayvanları telef olmuş; bağı bahçesi yanmış köylüye otobüsten fırlatılan organik çay paketlerinin doğaya faydalarından mı bahsetmeli ?
Eli kolu olmayan bir garibin yangın söndürme bahanesiyle kullanılmasına, mülteci güzellemesi yapılmasına alkış mı tutmalı ?
Aman itibarımıza zeval gelmesin diye yanık kaplumbağanın fotoğrafına sesiz mi kalmalı ? Dallarından bir daha aynı rüzgâr akmayacak milyonlarca kül olmuş ağacı görmezden mi gelmeli ? Ayağı gagasına yapışıp kalmış kanatlıya ‘beyaz et’ mi demeli ?
Dilsiz binlerce canlının çığlığı olamamak mı ?
İstemem, eksik olsun..
Evine yangın düşmüş, sokakta sabahlayan ihtiyar kadının saçak altı bulamamış sığırcık şaşkınlığı dururken suratında memleketin;
‘Evleri eski olan vatandaşlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler.’ diyen belediye başkanın sözlerinden ‘ama’ çıkarmaya mı çalışmalı?
Yönetemeyenleri alkışlayıp, yardım çağrısında bulunanları mı ayıplamalı ? Bertaraf olmamak için bi’ tarafa mı yamanmalı ?
İçinde kadın, çocuk, ihtiyar olmayan; adı konmamış Afgan istilasını ‘ensar’ niyetine mi kabul etmeli ?
İstemem, eksik olsun..
Sedat Peker’den video bekleyen gençleri kim bu hale getirdi ? Nedir bu çaresizliği gençliğin, ne yaptınız umutlarına siz bu memleketin ?
Diyemeyip, uzaya çıkağımızın müjdesini mi vermeli ?
Bir bakanın istifa edemediği, ‘affını’ istediği, ne için istediğini açıklayamadığı;
Muhalif televizyon kanallarının, gazetelerin, gazetecilerin tehdit edildiği memlekette soyup elmayı Kuruluş Osman mı izlemeli ?
İnanmadığı haberleri yaptıktan sonra önüne atılan pirime minnet mi etmeli ? Ultra lüks otelin cam kenarında güneş yerine kişiliğinin batımını mı izlemeli ?
Siyasetin, gazeteciliğin, yazarlığın dışında para eden ne varsa, onu mu yapmalı ?
İstemem eksik olsun. İstemem, eksik olsun böyle bi’ şöhret !
‘Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek..’
Fonda dönüp duran Rodrigo'nun gitar konçertosu eşliğinde, Ahmed Arif’in ‘dağlarına bahar gelmiş memleketimin’ şiirini okumak..
Nazım’ın: Ne kasketim kaldı senin ora işi / Ne yollarını taşımış ayakkabım / Son mintanım da sırtımda paralandı çoktan / Şile bezindendi.
Dizelerinde soluklanmak.
Cahit Sıtkı’nın umut ettiği yerden; gök mavisinden, dal yeşilinden, tarla sarısından.. Kuşların çiçeklerin diyarı hayalinden, sil baştan başlamak..
‘Demek istediğim, asalak bir sarmaşık olma sakın.
Varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar..
Yaprakların bulutlara erişmezse, bir zararın mı var ?’