Düşünün, İsmet İnönü Cumhuriyetin kurucularındandır, Başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmıştır ve seçim sonucu 1950’de Cumhurbaşkanlığından ayrılınca siyasete devam edebilmiş, daha sonra ki yıllar da genel başkanlık seçimlerini de kaybetmiştir. 2’inci Dünya Savaşı yıllarının Milli Şefi İnönü halktan biri gibi siyaset yapmayı içine sindirmiştir. İsmet İnönü için eleştirileriniz olabilir ama itibarsız diyemezsiniz, halk nezdinde itibarını asla yitirmemiştir. Neden? Çünkü İnönü itibarını sadece oturduğu koltuktan almıyordu… İnsandı aynı zamanda… İnsan olmayı, demokrasiyi ve vatandaş olmayı içine sindirebilmişti… İnsan ve vatandaş olarak da itibar sahibiydi…
Recep Tayyip Erdoğan ise daha başbakanlığında itibarını yitirmiş, itibar üstü bir konuma sahip olmuştur. Kabataş’ta arkadaşımın başörtülü gelinine bilmem ne yaptılar, camiye ayakkabı ile girdiler ve Kılıçdaroğlu Rahşan affından yararlandı gibi yalanlar ve de 4 bakanı ve oğlu ile ilgili soruşturmaları engellemeye çalışması nedeniyle hem oturduğu koltuktan aldığı itibarı, hem de bir insan ve vatandaş olarak itibarını yitirmiştir.
Bazıları diyecektir ki tam tersine Erdoğan’ın itibarı büyük bir kitle nezdinde çok yüksek. Ben de onu ifade etmeye çalışıyorum, AKP’ye oy verenler nezdinde müthiş bir itibarı varmış gibi görünüyor, ama bence Tayyip Bey’in partilileri nezdindeki başka bir şey, normal itibar değil. Tayyip Beye oy verenler için ona hayranlar, ona inanıyorlar, ondan korkuyorlar hatta ona aşırı bağlılar denebilir ama onun insanlığına veya sade vatandaşlığına itibar ediyorlar demek yanlış olur. Burada bir aşkın itibar var, bu konu dışı… Normal olmayan, insani olmayan bir durum var orada… Bahsettiğimiz kitle nezdinde Tayyip Beyin saygınlığından bahsetmek çok hafif kalıyor…. İtibarı insani bir kavram olarak kullanıyorum, Recep Tayyip Erdoğan’ın bazıları nezdindeki itibarı ise insan üstü bir kavram, milli şeflere mahsus…
Milli Şef, insan olmasını, siyasette mücadele etmeyi bildi. Mendereslerle, Demirellerle, Ecevitlerle siyaset yaptı. İnsan olarak ta itibara sahip oldu. Recep Tayyip Erdoğan ise burnundan kıl aldırmayan yapısı ile Milli Şef olmaya uğraşıyor. İnsan olarak itibar aramıyor, insan üstü olma gayretinde ve belli bir kesim için de bu amacına ulaşmış vaziyette…
Türkiye’de milli şef olsun isteyen de, demokrasi isteyen de kitleler var. Bakalım kim kazanacak?
***
Hızla Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği noktaya yani kaos ortamına doğru gidiyoruz. Provoke edilen kitleler biri birine girmeye başladı. Arkasından Allah korusun suikastler, yağmalamalar, toplumsal karmaşa başlarsa aylar önce yazdığım gibi şaşırmayacağım ama çok üzüleceğim…
***
Süleyman Şah Türbesi yakınlarında çatışmalar başlamış. Yakında oraya girilip birkaç askerimiz şehit edilirse şaşırmayacağım… Arkasından Ordumuz güvenlik gerekçesi ile Suriye’ye girecek ve savaş ortamı dolayısı ile sıkıyönetim ve dolayısı ile seçimlerin ertelenmesi gündeme gelebilecek…
***
Salı günü Berkin Elvan’ı 9 aylık bir yaşam mücadelesi sonucu kaybettik. Başbakan’ın emriyle “Destan yazan” polisin kaza kapsülü 15 yaşındaki Berkin’i aramızdan aldı. Devlet ailesi ile hiç ilgilenmedi. Son gün yani 9 ay sonra Cumhurbaşkanı aradığında iş işten geçmişti. En kötüsü toplumun diğer yarısı hiç umursamadı hatta sevinenler dahi oldu… Nasıl bir toplum olduk?
***
Yazdıklarımı saçma bulanlar olacaktır. Belki saçmadırlar. Fakat bu toplumu, yazarı-çizeri, köylüsü, emeklisi, genci, milletvekili ile saçmalayacak duruma getiren de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu tansiyon düşmediği sürece, toplum ayrıştığı, gerginlik devam ettiği sürece toplum ve devlet normal hale gelemez. 30 Mart seçimlerinde bu toplum siyasilere normal itibar verecek yolun başlangıcını göstermelidir…