Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Darbelere neden karşıyız? Darbeciler milletin iradesini yok sayıp, güya devlet ve milletin bekası için ama gerçekte kendi ikballeri için, kendi kafalarına göre hukuksuz, zora hatta şiddete dayalı bir yönetim oluşturup devlet ve toplumun normal gelişim sürecini alt-üst ettikleri için darbelere karşıyız değil mi?
15 Temmuz gecesi darbe girişiminde bulunanlar her kimlerse -ki hala FETÖ denilip geçiliyor kimler oldukları büyük ölçüde belli değil- millet iradesini bir yana bırakıp kafalarına göre, kimseye sorup, danışmadan kanunlar çıkaracak ve bunları zorla uygulayacaklardı. Toplumu perişan edecek ve uzun yıllar boyunca tedavisi mümkün olmayan travmalar yaratacaklardı. Tıpkı 12 Eylül Askeri Darbesi’nin yarattığı gibi…
Peki, 15 Temmuz Darbesi başarısız oldu ama sonrasında yaşadıklarımız ve Hükümetin uygulamaları toplum ve devlet hayatımızda travmalar yaratacak şeyler değil mi?
En başta darbe olsa sıkıyönetim veya OHAL ilan edilecekti, yine ilan edildi ve görünüşe göre uzatılacak.
Hemen arkasından savaşa girdik. Suriye’den kolaylıkla çıkacağımızı düşünmeyin. Zamanında yapmamız gereken müdahaleyi geciktirerek yaptırdılar. Şimdi bataklığın başındayız. Darbecilerin muhtemelen gireceği bataklığa Hükümette girdi. Nasıl ve ne zaman çıkacağımızı ise bilmiyoruz.
Terör, darbenin ilk günlerinde nedense suskun kaldı ama sonrasında iyice azıttı. Şehit haberleri hava durumu gibi izlenir oldu. Terör darbecilerden koparabileceklerini Hükümetten de bekliyor görünüyor.
Üniversiteler, hallaç pamuğu gibi atıldı. Yargı, TSK, MEB, İletişim kurumları, istihbaratta on binlerce önemli tasfiye oldu ve bunların çoğu FETÖcu değil Hükümet’in muhalif gördüğü kişiler. Her yerde sanki darbe olmuş gibi yeni kadrolaşmalar başladı. Devlet kurumları darbe olmuş gibi yeniden kadrolaştırılıyor.
Darbe olsa, bu kadar KHK çıkar mıydı, bu kadar hukuksuz iş yapılır mıydı, merak ediyorum.
Darbe olsa, medyaya bu kadar baskı olur, bu kadar medya kuruluşu kapatılır ve bu kadar medya çalışanı işinden olur muydu, bilemiyorum.
Darbe olsa, haklı veya haksız kamu, özel sektör ve esnaf kesimini birlikte düşündüğümüzde aileleriyle birlikte bir milyondan fazla insan işini, gelirini, okulunu ve yaşam hakkını kaybeder miydi, hiç sanmıyorum.
Türkiye’de güya bir darbe önlendi ama siyaset kurumu, kadro ve partileriyle daha sağlam yerli yerinde durduğu halde darbe olmuşçasına devlet kurumu ve toplumda anormallikler yaşıyoruz…
Darbe sonrası darbeye sebep olan sosyolojik, psikolojik, siyasi veya hukuki sebepleri araştırmıyor fakat tüm odaklanmamızı AKP İktidarını daha doğrusu Erdoğan’ı yüceltmeye ve korumaya ayırıyoruz. Bunun en üzücü örneğini 30 Ağustos törenlerinde yaşadık. 31 Ağustos tarihli Hürriyet Gazetesi’nin ilk sayfasındaki büyük fotoğrafa bir bakın; Devlet erkanı başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere general ve subayların yanından geçerken araya yerleştirilmiş elinde uzun namlulu otomatik tüfekler bulunan özel harekatçı timi savaş ortamındaymışçasına dikkatli ve elleri tetikte. Gerçekten acı… Hürriyet’in o günkü manşeti bana göre, ‘Ordusundan korunan Başkomutan’ olmalıydı…
Bu olaydan 2 gün sonraki adli yıl açılış töreni de maalesef en az 30 Ağustos’taki manzara kadar üzücü tablolara sebep oldu. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını özellikle yürütme erkine ve siyasilere karşı koruması gereken yargı daha önce bir otelde yapacağını ilan ettiği açılışı Cumhurbaşkanlığı Saray’ına aldı. Hem de güvenlik gerekçesi ile… Cumhurbaşkanı Anayasa’ya göre aynı zamanda yürütmenin başı olduğu halde açılışta siyasi bir konuşma yaptı, talimatlar verdi ve yargı mensuplarınca ayakta alkışlandı. Yargı mensuplarının yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığından anladığı nedir gerçekten çok merak ediyorum.
Kısaca; Darbeler, birey iradesini hiçe sayan, hukuksuzluğu hatta şiddeti kendine hak gören, ülke için her şeyi yapmam mubah denilen dönemler. Darbe yaşamadık, darbe bir şeklide önlendi ama darbe girişimi sonrası bir darbe gerçekleşseydi yaşayacağımız haksızlıktan ve hukuksuzlukları fazlasıyla yaşadığımız, yaşayacağımız, göreceğimiz bir döneme girdik. Bunların sonucu uzun yıllar travmalar yaşayacağız. Müslüman mezarlığında yer verilmeyen, cenaze namazı kılınmayan müslümanlar unutulmayacak…
Bu arada “Yenikapı Ruhunu” baltalayan da yine Hükümet oluyor ve TBMM’de sağlanan uzlaşmaya aykırı KHK’lar çıkarıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yıl söylediği söz gerçekleşiyor; Parlamenter sistem askıya alınıyor… Terörün artmasıyla bu işin devamını da görebiliriz… İnşallah küresel güçlere taviz verme noktasında değilizdir.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 14613 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|