Seçim bitti. Duygusallıktan sıyrılıp aklı başında bir durum tespiti ve değerlendirme yapma zamanımızdır. Ekonomi, eğitim, dış politika, tarım gibi konular tabi ki son derece önemli ama halledilemez değiller.
Devlet kurumlarındaki ve siyasetteki çöküş hayati ama yine de çözüm şansımız çok… En büyük sorun toplumun durumuyla ilgili bana göre… Kusura bakmayın tekrar tekrar yazacağım…
Seçim sonrası medyanın gündeme getirdiği konulara bakın; Erdoğan’ın Başkanlık sistemi, Kılıçdaroğlu’nu CHP Genel Başkanlığı’ndan koparmak, “Paraleli” bitirmek, bir de halka yönelik seçim dönemindeki ekonomi vaadlerini yumuşatmak… Belli ki talimat alınmış, tamamen iktidarın siyasi ikbal konuları…
Toplumun durumunu gündeme getiren yok. Halbuki en önemli konu toplum. Toplumun gönül, ruh birlikteliği ve ortak değerleri yitirmesi…
Bu toplum ne hale geldi böyle, daha doğrusu ne hale getirildi, hiç dikkatinizi çekmiyor mu?
Saygıyı, ahlakı, milli, manevi ve kültürel değerlerimizi hızla yitirdik. Birbirimize düşman bir toplum olduk nerede ise… Mısır gibi meydanlara çıkmanın veya Suriye gibi çatışmanın sınırına geldik, getirildik. Bakın tekrar yazıyorum, kimsenin umurunda değil ama hassas konumuz, acilen çare bulmamız gereken konumuz bu.
Evet, toplum bireyleri işsiz, işi olan mutlu değil, geçinemiyor, kadın cinayetleri, cinnet olayları, kavga, tartışma çok arttı ama asıl üzerinde durulması gereken ortak duygunun yitirilmesi…
Ben Kıbrıs Savaşı sırasında yaşlı genç hemen herkesin askerlik şubeleri önünde kuyruğa girdiğini hatırlarım. 1974’te CHP-MSP koalisyonu vardı ve alevi-sünni, Türk-Kürt demeden, daha doğrusu bu kavramlar kimsenin aklına gelmeden bir, beraber olunmuştu. Devlete adam alınırken de sağcı-solcu dışında bu etnik ve mezhepsel kavramlar akla gelmezdi. Şimdi Türkiye’nin Başkentinde -ki başkentlerin güvenliğinin sağlanması ülkelerin şerefidir- en merkezi yerde, cadde ortasında patlatılan 2 bomba ile 102 kişi öldü ve 500’den fazla kişi yaralandı, maalesef üzülmeyenlerimiz hatta sevinenlerimiz oldu. Aynı gece Konya’da oynanan milli maçta saygı duruşunda bile bulunulamadı. Hatta son dakikada gölü atan futbolcu alevi diye sevinmeyen namussuzlarımız oldu…
Hanımefendiler, beyefendiler; Bu millet Sakarya, kurtuluş, Balkan, Çanakkale savaşlarında, Medine Müdafaası’nda alevi-sünni, Türk-Kürt ayrımı yapmadan şehitler verdi. Hepsini rahmetle, saygıyla anıyoruz.
Şimdi ne oldu?
Şimdi ne oldu da, ruh birliğimizi, gönül birliğimizi, ülkü birliğimizi, ortak acı, kıvanç, tasa, sevinç duymayı yitirdik?
Neden birbirine düşman toplum kesimleri oluşmasını seyrettik veya teşvik ettik?
Neden olduğunu, birilerinin iktidar uğruna, oylarını “Konsolide etmek” uğruna Ortadoğu’da uluslararası güçlerin oyununa nasıl geldiğini çok iyi biliyoruz. Bu gün nedeni değil sonucu, neler olabileceğini çok iyi görelim, tartışalım… Çok tehlikeli bir yerdeyiz. Allah korusun bir camiye veya bir parti mitingine atılacak bir bomba, yayılacak bir şayia bizi darbe öncesi Mısır’a çevirir noktasındayız… Bir de “Osmanlı Ocakları” gibi iktidar destekli yapılarla toplumda ayrılığı daha da keskinleştirmeye, düşmanlığı artırmaya çalışıyorlar kendi ikballeri için… Tüm bunları devletin, devleti yönetenlerin görüp anlaması gerekir ama devlette kaht ı rical durumu olduğunu biliyoruz… Anlayamazlar…
Aydınlar, aklı başında olanlar, ülkesini sevenler, iman ve izan sahipleri bu tehlikeli gidişi görmeli ve çare üretmeliler. Pazar günü Hürriyet’te İlber Ortaylı Hoca konuya işaret etmiş ama yeterince açık anlatmamış…
Belki de sadece anlayana seslenmiş…
Ben de sesleniyorum; Ey iman ve izan sahipleri duyun sesimi…