Türk spor yazarlığı mesleğimizin duayenleri birer birer gidiyor.. Geçen Cuma Kahraman Bapçum’u da sonsuzluğa yolcu ettik..
Ağabeyimizin toprağa verilmesi töreni vesilesi ile, Cumartesi günü öğle namazında Erenköy Galip Paşa camiinde bir araya geldik.. II. Abdülhamid devrinde inşa edilmiş olan bu Camiin bahçesine erkenden gidip, kenardaki bir banka oturduğum için gelen bütün arkadaşlarımı görebildim.. Orada 60-65 yıllık anılarım canlandı..
Bende de yaş seksenin üzerinde olduğu için, İstanbul’un bir ucu Florya’dan, öteki ucundaki Erenköy’e gitmek gözümde büyümüştü.. İmdadıma yeğenim Seval’in eşi, damadımız Nezih Alkış yetişti.. Kızı İpeğin arabayla Galip Paşa camiine gittik geldik.
Ben, kemer bağlamamak için hemen arka koltuğa oturdum.. Her zamanki gibi böyle uzun yollarda ayağımı arabaya atar atmaz uyuklarım.. Gözümü açtıkça görüyorum, Boğaziçinde köprüdeyiz.. Arabanın şoför delikanlı elindeki cep telefonuna bakıp trafik yoğunluğu olmayan yollardan geçmekte.. Bir daha gözlerimi açtığımda, karşımda tarihi Sahrayı Cedit camii.. Önünden sağa devam ettik, nihayet Galip Paşa camii önünde geldik.. Namaza iki saata yakın var.. Buna rağmen çelenkler asılmış, cemaat gelmeye başlamış..
Orada bizi eski spor yazarı arkadaşlarımdan İsmet Akkoç karşıladı.. Camiin önündeki sözünü ettiğim banka oturttu.. Yanıma hemen, benim faal spor yazarı olduğum dönemlerden arkadaşım foto muhabiri Şevket Uygun geldi.. Gelenlerden simaen tanıdığım ve hatta uzun yıllar arkadaşlık bile yaptığım halde, ,ismini veya soyadını hatırlayamadıklarımı hep Şevket’e sordum.. Uzaktakilere, onunla haber gönderip selamlaştım..
İşte Milliyetten karikatürist Mesut Yavuz geldi.. Hürriyetten İsmail Er geldi.. Şimdiki adı bein olan Dijitürkün duayeni Şansal Büyüka, eski Başkanlardan Atilla Gökçe, şimdiki Başkan Oğuz Tongsir geldiler.. Hepsi ile tokalaştık.. Hatır sorduk.. Mustafa Küçük’e ise elimi öptürdüm..
Nihayet benim dönemimin spor yazarlarından Cumhuriyette Erdoğan Arıpınar göründü kapıda.. Taa 1956’dan beri arkadaşım.. El salladım geldi tokalaştık, öpüştük..
Kahraman ağabey hakkında, birlikte çalıştığı kişilerden damadımız Nezih Alkışla, Namık Sevik’ten, Halit Talayerden, Necmi Tanyolaç’tan, Yavuz Bayraktar’dan, Necati Karakaya’dan falan söz edip, anılarımızı anlattık..
Sohbetlerimize aynı dönemden karikatürist Mesut Yavuz, Şansal Büyüka ve diğer arkadaşlar da katıldılar..
Bu yazdıklarımın pek çoğu, sizi ilgilendirmemiş veya sıkmış olabilir.. Ama ne yapalım, mazur görün.. Anılarımın canlandığını, gençleştiğimi, zindeleştiğimi hissediyor, onun için yazıyorum bunları..
Gözlerim camide Halit Talayer ağabeyi , Necati Karakaya’yı falan aradı.. Herhalde sağlık sebepleriyle gelememişlerdir, dedim..
93 yaşında vefa eden Kahraman Bapçum, 1925 yılında İstanbul’da doğmuştu. İstanbul Hukuk‘u bitirmiş, kısa süre avukatlık yapmıştı.. Gazeteciliğe 1956 yılında Milliyette başladı.. Kahraman ağabeyle pek çok benzerliğimiz vardı. Ben kendisinden 12 yaş küçüktüm ama, onun gibi ben de Hukukta okumuş, İstanbul Barosuna kaydolmuştum.. Gazeteciliğe ise tesadüf aynı yıl 1956’da başlamıştık.. Ben Yeni Sabahta, o Milliyette..
Şimdi benim bu satırları yazdığım sırada belki Kahraman Bapçum’u hiç okumamış, hatta adını bile duymamış olanlarınız vardır.. Ama çok değerli bir yazardı. Spor Yazarları Derneği kurucularından ve eski Başkanlardandı..
50 yılı aşkın zamandır Milliyet, Hürriyet gibi gazetelerde spor yazısı yazmış olan Bapçum ağabeyimizin yazı stili, üslubu olağandan çok farklı idi..
İzin verirseniz bir benzetme yapayım. Ben Kahraman ağabeyi, yazarlık yönünden biraz şimdi Sözcü’de yazan Yılmaz Özdil’e benzetirim.. Daha doğrusu Yılmaz Özdil’in yazılarını okuyunca genellikle zihnimde Kahraman Bapçum canlanır. Ne bakımdan mı?
Olaylara herkesin bakmadığı değişik açıdan bakması ve değişik açıdan ele alması yönünden.. Yoksa başka açıdan değil.. Çünkü Yılmaz Özdil, ele aldığı konuyu çok yalın biçimde dile getirir.. Kahraman ağabey ise herkesin anlayamayacağı ağdalı kelimeler kullanır, ağır lisanı ile konuyu işler, hatta zaman zaman muğlak ifadelere başvururdu
Neyse bu konuyu uzatmayayım.. Fazla ayrıntıya kaçmayayım, ben Özdille Kahraman’ı, ele aldıkları konuyu, kimsenin aklına gelmeyen değişik bir yönden işlemeleri yüzünden birbirlerine benzetirim.
Fotoğrafları çeken İsmet Akkoç’a bir kez daha teşekkür..
RESİMLER: Camideki törenden.. 3. Resim: Soldan karikatürsit Mesut Yıldırım, TSYD görevlisi bayan Birgül Pullucu, Şansal Büyüka, Nezih Alkış, ben Yalçın Toker, Şevket Uygun.