Seçim kampanyası süreklilik ister. Bir köyde bir şehirde, halkın talep ettiğini görüp, sezip konuşacaksınız. El sıkıp, öpüşüp insanları tanıyacaksınız, sizi tanıyacaklar, yakın hissedecekler, hissettireceksiniz. Binlerce insanla tanışıp konuşacak taleplerini cevaplayacaksınız. İstismarcı ve kötü niyetliler çok fazla olsa dahi yılmayacaksınız, güler yüzle çalışmaya devam edeceksiniz. Günün 12-15 saati zinde olacaksınız. Partiliniz moral dolmak, ortadaki seçmen anlayışlı olmanızı ister, hepsinin taleplerini karşılamak gerekir. Zordur, çok sabır gerektirir seçim dönemi. Bazen ayın kaçı olduğunu nerede olduğunuzu unutursunuz.
Ankara 1. Seçim Bölge’si de 1 milyon 730 bin seçmene sahip. Alan olarak da çok geniş. Bir yerden bir yere gitmek saatler alabiliyor. Koşturuyoruz. Ancak birebirde 30 bin seçmene ulaşsam büyük başarı. Diğerlerine afişler, broşürler, diğer partililer, eş-dost ulaşır varsayıyoruz.
***
Mamak’ın bir köyüne (mahallesine) seçim bürosu açılışına gidiyoruz. Konuşmalar bitince yandaki kalabalığın bir düğüne ait olduğunu öğrenip evi ziyaret ediyoruz. Ev sahibi bizi görünce mutlu oluyor ve tanıdıktan sonra ezik, utangaç bir ifade ile “Ben de suç değil ya Ak Partiliyim” diyor. “Estağfurullah” diyoruz, “Neden suç olsun. Biz bilerek geldik, hepimiz bu ülkenin insanıyız, kardeşiz, partilerden önce kardeşliğimiz gelir”
Sadece bu örneğe dayanarak yazmıyorum. Çok fazla benzeri örnek var. AKP alanlarda zayıf. Çok az kişi alanda AKP’li olduğunu söyleyebiliyor. AKP psikolojik üstünlüğünü yitirmiş.
***
AKP’yi ayakta tutan gıda ve kömür yardımı alanlar. Ankara’da en azından 500 bin aile gıda ve kömür yardımı alarak geçiniyor. Olan-biten umurlarında değil. Aldıkları yardımı kaybetmemek istiyorlar. AKP’ye oy vermemeleri halinde mevcut sefil durumlarını dahi kaybedebilecekleri kaygısını taşıyorlar. Biz ne kadar onların lehine daha iyi projelerimiz olduğunu söylesek dahi çok fazla etkilenmiyorlar. Yalnız gençler hariç. Gençler yoksulluğun sürmesine, ışık olmamasına isyan ediyorlar. “AKP yoksulluğu yönetiyor, biz yok edeceğiz” söylemimiz ve aile sigortası projemiz en çok onları etkiliyor.
***
MHP Yöneticilerini vuran “kasetler” gördüğüm kadarı ile MHP’yi birleştirdi, AKP’ye zarar verdi. Daha düne kadar bu kasetler üzerinden MHP’lilere “Ne uçkursuz, hayasızmışsınız? Eline, beline, diline…” diyen Tayyip Bey ve AKP Yöneticileri de durumu görüp çark ettiler.
MHP örneğindeki oyun bana göre küresel güçlerin Türkiye’yi şekillendirme operasyonu. Özellikle son 10 yıldır bu operasyonlar çok açık yapılıyor. Nedense sadece AKP iktidarı bu oyunu göremiyor, yada bu oyunlara karşı durduğu hayalini kuruyor.
***
Benim üzerimden Kılıçdaroğlu’nu vurma oyunu devam ediyor. “Tekke ve zaviyelerin kapatılması yanlıştı, açılmalıdırlar” demediğimi bu köşede açıkladığım, ajanslara açıklama gönderdiğim halde hala Atatürk istismarı yapan ve hayatları boyunca Atatürk rantı yiyenler bu durumu istismar etmeye devam ediyorlar. Zaman Gazetesine düzeltme ve cevap hakkım olarak noter aracılığı ile bir metin gönderdiğim halde hala yayınlamadılar. Bu hafta mahkeme kararı aldırıp tekzip edeceğim. Bakalım beni değil de düşman göründükleri Zaman Gazetesini esas alanlar utanacaklar mı?
Atatürk istismarcılsrına en son Masum Türker’de katılmış. Beni çok iyi bildiği halde bu durumu istismar etmesi, politikanın akıntısına insanlığını koyvermesi beni üzdü.
***
Politikanın akıntısına insanlığını koyveren biri de Kürşat Tüzmen oldu. Kemal Kılıçdaroğlu hakkında söylediği söz hayatı boyunca yaptığı ve iyi bildiği tüm şeyleri götürdü.
Bir nefis uğruna nelerimizi feda ediyoruz…