Geçen hafta yine heyecanlı, farklı günler yaşadık. Basılmayan kitabı topladık, Fransız ve Rus Yetkililerin “Haçlı Seferi” olarak nitelediği harekata katıldık, üstelik komuta merkezi İzmir ilimiz oldu. Üzerinde çok düşünmemiz gereken ve birbirleri ile bağlantılı olaylar bunlar. Sizde son yazıma çok nefis yorumlar yazarak konuyu çeşitli yönlerden eleştirdiniz, irdelediniz. Teşekkürler ve tebrikler. Bugün de konuya devam etmek istiyorum, zira siyaseten eleştirdik, tarihten örnekler verdik bari çıkış yolu da arayalım.
Akşam’dan Hüsnü Mahalli iç siyasete bulaştırdığı için dış olaylara ilişkin değerlendirmelerini fazla benimsemediğim bir yazar. Cuma günü güzel bir yazı dizisi başlatmış ve çevremizdeki olayları irdelemiş. İlk bölümde şöyle bir paragraf vardı; “İşte Batı’nın Sahneye Koyduğu 2’nci Yüz yıllık Plan. Şii İran’a karşı Sünni Kuşak. Ortadoğu Ve Kuzey Afrika’da yerli malı devrim hareketlerini kendi lehine çevirmeyi hesaplayan Batı ülkeleri, yüz yıllık senaryoyu uygulamaya koydu. Şii İran’a karşı suni kuşak oluşturuluyor. Bu oyunun kilit kelimeleri: Demokrasi ve İslam”
Yazar devamında yine işin içine iç politikayı da sokuşturmuş ve iktidara bir şekilde yine övgüler düzmüş. Bunlara ve devamına katılısınız katılmazsınız. O ayrı konu ama bölgemizde bir şeyler olduğu ve bizim yularımızdan tutulup bilmediğimiz bir oyuna zorla sürüklendiğimiz, bir planın parçası haline getirildiğimiz kesin. Öyle olmasa Başbakan iki hafta arayla Libya konusunda farklı şeyler söylemez, farklı işler yapmazdı. Benim dediğim şu; Bu oyunu bilmemiz ve bir plan sahibi olmamız gerek.
Sık sık tartışırız: 1 Mart teskeresi çıkmalı ve biz Irak’a girmeli miydik? Şimdi de yine tartışıyoruz, Libya işine bulaşmalı mıydık, yoksa bulaşmamalı mıydık diye. Doğrusu ne?
Bir de siyaseten birbirimizi suçluyoruz; Siz emperyalizmin uşağısınız, hayır biz kahramanız falan, filan… Kimse kimseyi vatan hainliği ile suçlayamaz. Nasıl ki kimse kimseden daha fazla vatansever olduğunu iddia edemez ise belgelendirmedikten sonra vatan hainliği suçlamasında da bulunamaz. Bunlar anlamsız ve amaçsız şeyler. Yorumcular da birbirlerini gereksiz yere suçlamasınlar. Ama unutmasınlar; Sonuçta biz oyunu bilmeyen ve planı-stratejisi olmayan bir devletiz, dolayısı ile partilerimizin de palanları yok. Olaylar geliştikçe her iktidar bir şekilde zorunlu olarak kendini “Haçlı Seferleri”ne dahil olmuş buluyor.
1 Mart Teskeresinde yanlış olan, Meclis’in aldığı karar değil, hiçbir planımız olmaması idi. Libya işinde de yanlışlık yine hiçbir planımız olmaması… Başbakan’da bunun için sıkıntıya girdi zaten. Yoksa Müslüman kanı dökmek ilk defa olmuyor. Çaldıran, Mercidabık yada Dünya Savaşlarında Müslüman kanı dökülmedi mi? Dökülmese iyi ama siyasi-askeri mücadele olan yerde bunların normal olduğunu unutmayalım. Anormal olan kendi oyunumuzu oynayamamız, başkalarının oyununda figüran olmamız değil mi?
Bizim şu bu parti demeden acilen uzun vadeli milli bir stratejiye ihtiyacımız var.
Yapabilir miyiz dersiniz?
Bu kafa ile bence çok zor.
Libya teskeresi bir başka parti iktidarında geçseydi neler olurdu?
Biz ulusal konuları iç politikaya alet ettikçe çok zor…
Biz bu kafa ile zor plan yaparız, ama mutlaka yapmalıyız…