Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Bildiğiniz gibi milletvekillerinin yani TBMM’nin 2 görevi vardır. Yasama yani kanun yapma ve denetim. Malüm OHAL bahane edilerek ve 16 Nisan’da kabul edildiği şekliyle kanun yapma konusunda ilk sırada yetkili Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı sanırım bu dönem Meclis açıldığından beri TBMM’den daha çok ve daha önemli uygulama kanunu (KHK) çıkardı. Yani TBMM, tek yasama organı olmaktan çıktı. TBMM’nin denetim yetkisi ise en az yasama kadar sorunlu. Bu yazımda yaşadığım bir denetim rezaletini anlatmak istiyorum.
Yaklaşık 1.5 yıl önce üyesi olduğum Plan ve Bütçe Komisyonu menşeili bir kanun Meclis’te kabul edilerek 19 Ağustos 2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlandı. 6736 sayılı bu Kanun, “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin” idi. Yani klasik AKP af yasası olarak vergi ve prim affı getiriyordu. 6736 Sayılı Kanun’un 7’inci maddesi ise tüm muhalefetin çok karşı çıktığı ve daha önce engellediği kısaca her türlü varlığın kayda alınmasını ve yurt dışından getirilmesini hiç şarta ve vergiye bağlamadan, soruşturma kapsamı dışında tutulmasını öngörüyordu. Tam bir kara para aklama maddesi idi. Hatta terör örgütlerinin parası bile bu madde ile aklanabilirdi. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası vergi ve prim affının çıkarılmasını az-çok anlayabilmiştik ama servet affı ve kara para aklama maddesi neden acilen gerekmişti doğrusu ilgili bakanlar bile izah edememişlerdi. İlgili bakanların başında da Maliye Bakanı geliyordu.
Kanun çıktıktan sonra 6 ay daha uzatıldı. Alanım ve görevim olduğu için konunun takipçisi oldum. Acaba bu servet affı ve kara para aklama işinden kaç kişi yararlanmıştı ve ne kadarlık bir servet unsuru kayıtlı ekonomiye kazandırılmıştı? Bakın kimler diye tek tek isimlerini hiç sormadım ki onu da sormak hakkım, global olarak kaç kişi yararlandı ve ne kadar servet unsuru kayıtlı ekonomiye giriş yaptı diye sordum. Önce sözlü olarak defalarca sorduğum bu soruya cevap alamadım sonra yazılı olarak sordum. Maliye Bakanı bir defasında “Ben bu soruya cevap vermiyorum” dedi. Şaşırdım. Böyle bir hakkı yoktu. Ne saklıyordu milletten? En sonunda BİMER vasıtasıyla sormaya mecbur kaldım. Gelen cevap kanun metninin bir bölümünün tekrarından ibaretti. Tam bir rezalet…
Daha önce Saray’ın maliyeti gibi bir çok konuda da bilgi verilmemişti. Sayıştay denetimi de zaten çok sınırlandırılmış ve etkisiz hale getirilmiş vaziyetteydi. Sonuçta, İktidar TBMM’nin denetim görev ve yetkisini de bitme noktasına getirdi. Ben bu yazıyı İktidarı ve Maliye Bakanı’nı size şikayet etmek için yazmadım. Şikayetin ötesinde bazı sorularımı kamuoyu ile paylaşmak istedim.
Sizce bu kadar önemli bir kanun konusunda ilgili bakan, kaç kişinin faydalandığı ve ne kadar servet unsurunun kayda alındığı hakkında neden bilgi vermek istemez? Üstelik soru bu şahıslar kimlerdir ve tek tek ne kadar para getirmişlerdir şeklinde değil.
Neden korkuluyor, neden ve kimler saklanıyor?
FAFT (Finacial Action Task Force) Türkçesi ile “Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesi İle İlgili Mali Çalışma Grubu” OECD bünyesinde kurulmuş uluslararası bir kuruluştur. 40 önerisinin üye ülkelerce yerine getirilmesini ister. Bunlardan 39’u Türkiye tarafından yani ilgili kuruluş olan MASAK tarafından yerine getirilmiştir. Biri, yani 12 no’lu öneri konusunda 2012’den beri MASAK işlem yapmamıştır. FAFT’ın 12 no’lu önerisinde “Politically Exposed Persons-PEP’s” yani “Siyasi Nüfuz Sahibi Kişiler” konusunda alınması gereken önlemlerden bahsedilir. Yani nüfuz sahibi kişiler, siyasiler ve üst düzey askeri ve sivil bürokratlar ve yakınlarınca transfer edilen servet unsurlarının Şüpheli İşlem Bildirimi konusu yapılmasını ister. Türkiye, 2014’ten beri ilgili mevzuatta bir çok kez değişiklik yapmasına ve FAFT tarafından eleştirilmesine karşılık bu konuda hiçbir işlem yapmamıştır.
Neden acaba, birileri mi kayrılıyor, birileri mi engel oluyor?
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Dar Mükellefiyette Vergi Kesintisi” başlıklı 30’uncu maddesinin 7’inci bendi şu şekildedir.
(7) Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi yapılır.
Bu madde kısaca diyor ki Man Adası, Malta gibi vergi cennetlerinde parası olanların yurda getirdiği para yüzde 30 oranında vergilenir. Vergileme için gereken şart ise Bakanlar Kurulu’nun bu vergi cennetlerini belirleyip ilan etmesi.
Peki, Bakanlar Kurulu neden yıllardır bu görevini yapmadı?
Birileri mi kayrılıyor veya saklanıyor?
Maliye Bakanı soruma ısrarla cevap vermeyince konu diğerleriyle birleşti ve çok büyük bir şüphe oluşturdu…
Birileri kayrılıyor, birilerinin isimleri gizleniyor, devlet ve millet istismar ediliyor…
Rüşvetle, yolsuzlukla mücadele etmek, hukuk devleti olmak, adalet peşinde koşmak hepimizin görevidir ama bir Maliye Bakanı’nın öncelikli görevidir. Şimdiki Maliye Bakanı’nın bilgisi, çalışkanlığı, dürüstlüğü konusunda ise söyleyecek olumsuz tek bir sözüm olmamasına rağmen tüm bu olanları açıklamak konusunda da söyleyecek tek bir sözüm yok…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 30016 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |