17 Eylül Pazartesi okulların açılış günü.. Bu münasebetle, geçtiğimiz Cumartesi günü oğlum Serhat Toker’in evinde verdiği kahvaltıda, eşim, gelinim, kızım, damadım ve torunlarımla bir araya geldik.. Bu davete katılmak için, kızım Mine ve eşi Ahmet, torunlarım Kaan ve Efe’yi de alarak İzmir’den geldiler.. Yanlarında kayın valide Semiha hanım ile kayınbirader İsmail’i de getirdiler.. Oğlumun Maslak gazeteciler sitesindeki evinde, cümbür cemaat çok güzel bir kahvaltı yaptık.. Gelinim Noriko’nun hazırladığı Japon usulü yiyecekleri, eşim Serpil’in götürdüğü börek ve çörekleri yuttuk..
Gülüşe, oynaşa geçen bu kahvaltı, hiç olmazsa bir iki saat, ülkemizin siyasi hayatındaki kabus ortamından beni birazcık uzaklaştırmış oldu.
İkindiye kadar torunlarımla oynaştım.. Sonra, torunum Miray Toker’in Sarıyerdeki okulu Bilnet’e gittik.. Oradan kendisine, ertesi gün okula giderken giyeceği formaları falan aldık..
Bu sırada, “aşağı doğru insek de Boğazda, Kireçburnunda bir çay içsek..” teklifi geldi.. O teklife de katıldım.. Mahalle aralarından, ağaçların altından, bahçelerin önünden geçen yolları izledik.. Boğaz’da, Kireçburnundaki bir fırın-cafe’nin önüne park ettik..
Çaylarımızı içip gelen çöreği kıtır kıtır yedim.. Bir yandan çayımı içiyorum, bir yandan karşımızdaki Haydar Aliyev parkına ve arkasında uzanan boğaza, geçen gemilere, parkta oynaşan çocuklara, kıyıda çaparilerini boğaza sallayan insanlara bakıyorum.. Keza altımızdan geçen otobüslerin levhalarını okumaya çalışıyorum: Beşiktaş, Tarabya, Emirgan, Hamidiye, Etfal, Yavuz Selim köprüsü..
Çaylarımızı içtikten sonra aşağı indik. Haydar Aliyev caddesini katedip parka girdik.. Aliyev’in adı verilen parktaki büyük heykelinin önünde çocuklara biraz bilgi verdim..
Haydar Aliyev’in, Türk’ün kardeş milleti olan Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasında en büyük hizmeti olan bir kişi olduğunu anlattım.. Haydar Aliyev’in, kardeş bildiği Türkiyeyi ve Türk milletini çok sevdiğini, Sarıyer Belediyesinin bu parkı, bu büyük insanın ismini yaşatmak için yaptığını dile getirdim.. Parkın açılışının, şimdiki Cumhurbaşkanı olan oğlu İlham Aliyev tarafından yapıldığını ve o zaman İlham Bey’in, “Bu parkın açılışı iki ülke arasındaki dostluk, birlik ve kardeşliğin bir alametidir” dediğini naklettim..
Gençler ve çocuklar beni dinleyebildikleri kadar dinlediler...
Parktan çıktıktan sonra, sahilde şöyle biraz yürüyelim.. dedik..
Tarabya altına doğru deniz kıyısında ilerledik.. Bu sırada sağ taraftaki binanın adına gözüm takıldı: Ali Baba halk lokantası..
A a.. Burası benim spor yazarlığı yıllarımda geldiğim, Beşiktaş Başkanları Hakkı Yeten ve Süleyman Seba ile oturup sohbet ettiğim, röportajlar yaptığım yerdi.. Hatta daha sonraki yıllarda, ben Beşiktaş Divan Kurulu raportörü iken Prof. Gıyas Korkut ve Prof. Kenan Karabayla da buraya çok gelip gitmiş, yemiş içmiştik.. Anılarım canlandı.
Onları hatırlaya hatırlaya ilerledik.. Sahilde denize girenleri görüp gülüştük..
Sonra arabamıza binip geri döndük..
Akşama Beşiktaş’ın Malatyaspor’la maçı var.. “Ya trafik olur, maça yetişemezsek” diyerek ben öf pöf etmekte telaşlanmaktayım.. Oğlum, telefonundaki bigisayarına bakıp, ara yollardan beni Basınköy’e evime getirdi.. Maça yetiştik..
Ben maça başlamadan hemen televizyonu açıp haberlere baktım..
Bir de ne göreyim, bizim Haydar Aliyev parkında olduğumuz saatlerde, Cumhurbaşkanı Tayyip Bey, Azerbaycan’da, İlham Aliyev’le birlikteymiş.. Azerbaycan’ın başkenti Baku’nun kurtuluşunun 100. Yılı kutlamalarına katılmış..
Tamam tamam.. Ben şu sıkıntılı Malatya maçıma döneyim döneyim en iyisi..