Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Cahiliye dönemlerim diye tanımlayabileceğim yıllardı.
Eski Sağlık Bakanlarından Halil İbrahim Özsoy'a ilişkin sert yazı ve konuşmalar yapıyordum.
Geçmişte Ankara'nın Sıhhiye semtindeydi Sağlık Bakanlığı.
Şimdi Valilik olan yer.
O dönemde gazetelerin sıkça verdiği promosyonların çar-çur edildiğini tespit ettim.
Özsoy'u bu usulsüzlüğü düzeltmesi için uyarmama rağmen beni geçiştirince, seçim bölgesi olan Afyonkarahisar'da yayın yapan Armoni FM isimli yerel radyoya canlı bağlanıp "Saçı olmayan kel Özsoy, nerede promosyonlar? Adamsan çık karşıma! Beceremiyorsan çek git!" diye küstahça, cahilce konuşma yaptım.
Bu konuşmam yıldırım hızıyla bakana ulaşınca, bir cahillik de Bakan yaptı ve Afyonkarahisar emniyet müdürüne "O radyoyu derhal basın, yayını yapanı da karakola çekin!" talimatı verdi.
(Dönemin bazı gazeteleri manşetten verdi bu olayı. Kupürleri halen saklarım. Lordlar Kamarası kitabımda da bu olayın bir kısmını yazdım.)
Bakan Bey beni Afyonkarahisar'dan yayın yapıyor sanmıştı.
Oysa radyoya makam katının bir alt katından telefonla bağlanmıştım!
Bu gelişmeleri öğrenince, hırsla makamına çıktım.
Ağzımda sigara, elimde teneke kola, yaka bağır açık.
Cahiliye döneminin zirvesinde, tam eşkıya gibi Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy'un özel kalem müdürü, İbrahim Ulvi Yavuz'un yanına çıktım.
Olgun adamdı Ulvi Bey.
Beni Afyonkarahisar'da zannettiği için görünce şaşırdı.
Cahil nobranlığı ile "Bakan Bey beni arıyormuş. Polisleri yormasın. Ben geldim. Açıver kapıyı da görüşelim!" dedim.
Daha sonraları Türkiye yazarlar birliğinin başkanlığını da yapan, tanınmış şair ve romancı İbrahim Ulvi Yavuz, beni sakinleştirmek için "Çay iç, buyur şöyle" diye sürekli başka konular açmaya çalışıyordu.
"Abi, aç şu kapıyı da gireyim!" deyince, Bakan’a bilgi vermek için içeriye girdi.
Bir süre sonra bakan korumaları geldi özel kaleme. Biri yanıma, ikisi karşıma oturdu.
Birbirimizi tanıyorduk.
Baktım bana resmi davranıyorlar, ben de onlara karşı suratımı astım.
Benim için gelmişlerdi!
Bir hayli vakit geçince, kapıya doğru hamle yaptım, korumalardan birisi önüme geçmeye çalıştı ama kapıyı açmıştım.
Bakan ve özel kalem müdürü ayakta bana karşı yapılacak hamleyi tartışıyorlardı!
Korumalar da içeri girmek isteyince, Bakan, göz işareti ile çıkın dedi.
Hemen arkasından da özel kalem müdürü hızlıca çıktı ve odada Özsoy ile baş başa kaldık.
Özsoy; şakacı, güler yüzlü, iyi bir siyasetçi olduğu gibi aynı zamanda ruh ve sinir hastalıkları uzmanıydı!
Gülerek "Len anamı belledin, yetti gali!" diye oturacağım yeri gösterdi.
(Bugünkü köşe yazımı, rahmetli Bakan Özsoy'un az sonra söyleyeceği, siyasetin ruhunun fotoğrafını çekecek sözüne altlık olsun diye yazdım.)
Önce kahve ikram etti.
Sonra basın müşavirine "Promosyonların nereye gittiğini Talat Beye derhal belgele!" diye yanımda talimat verdi.
Bu hamleler "Seni ciddiye alıyorum!" stratejisi ve gergin ortamı sakinleştirmek içindi.
Yine gülerek "Len sana bi şey diycen, hemen sinirlenmiycen!"
"Buyurun tabi" dedim.
Devam etti.
- Len her şey tamam da, ne o saçı olmayan kel adam. Bak, baban yaşındayım sözlerimi yanlış anlama!
+ Anlamam.
- Emin misin?
+ Eminim dedim ya bakanım.
- Bak, hemen sinirlendin!
+ Bakanım, merak ettim söyleyecekseniz dinlerim, yoksa gidiyorum.
- Tamam, tamam. Sen çok gençsin.
Farkında olmadan gazetecilik sınırlarını aştın. Sanki benim siyasi hasmım gibi oldun!
+ Allah, Allah. Promosyonlar nerede deyince, hasım mı olduk?
- Hayır, bu soru gazetecilik ama saçı olmayan kel adam. Beceremiyorsan çek git, adamsan çık karşıma demen siyasi olur.
+ Ben öyle hiç bakmadım.
- Bir şey daha var. Bak, yanlış anlamak yok!
+ Anlamam.
- Hiç bir siyasetçi bunu söylemez ama bir siyasetçi babasının katilini affederken, siyasi rakibini asla affetmez!
Özsoy'un bu sözleri beynime atom bombası gibi düşmüştü.
Ne demekti, "Siyasetçi, babasının katilini affediyor ama siyasi rakibini affetmiyor!"
Beni tehdit mi ediyordu?
Yoksa, babacan bir nasihat mi?
+ Tehdit ediliyorum sanki!
- Yok ulen, vallahi nasihat. Dava bile açmıycam.
14 Ağustos 2018'de vefat eden Bakan Özsoy'u vefatından 20 gün önce bir dostumla yattığı Ankara Üniversitesi Cebeci Hastanesi'nde ziyarete gittim.
Kanser olmuştu.
Doktor olduğu için öleceğini biliyordu!
Yattığı yerden kafasını kaldırdı. Beni gördüğüne sevinmişti.
Hal-hatır sorduktan sonra oğluna dönerek "Çok çektirdi bana. TV'de izliyorum. Her zaman adil olmaya çalışırdı, yine öyle." diyerek beni onore etti.
Vedalaşma vakti gelmişti.
Helallik istedim.
- Hakkını helal et Sayın Bakanım. Sizi çok üzdüm.
+ Helal olsun. Senin de hakkın geçti. Uyarılarından istifade ettim.
- Helal olsun. Estağfurullah.
Hep mütevaziydi. Elini öpmek için hamle yaptım, ellerini geri çekmeye çalıştı ama takatsizdi. Zorla da olsa öptüm.
Ve 25 sene önce söylediği sözler, mıh gibi beynime saplandı.
Bugünün siyasetçileri böyle devam ederse ve ömrüm olursa bir 25 yıl daha çıkmayacak gibi!
Jacques Ranciere, "Cahil birinin bir kez yaptığını bütün cahiller; her zaman yapabilir. Çünkü cehalette hiyerarşi yoktur." der.
Bu muhteşem sözün dibine, cahillik ve zekânın bulaşıcı olduğunu da ekleyebilirim.
Bulaşıcıdır, çünkü siyasetin kazanma hırsı hiç bir hırsa benzemez.
Yıkıcı, yakıcı, hatta kavurucudur.
Sahne tozu yutan sanatçı gibi, siyasetin gücünü yutan siyasetçiyi alandan çekmeyi, Demirel "Azı dişi çekmek!" olarak tanımlardı.
Rahmetli, 'narkozsuz çekmek' deseymiş, daha iyiymiş!
Bugün yaşadığımız ağır kutuplaşma ve adeta cahiliye dönemi gibi tutarsız, saçma siyasetin masum tarafı sadece vatandaş! İçinden geçtiğimiz süreç, en tehlikeli seçim olmaya aday görünüyor.
Elimde olsa gökyüzüne iki replik yazardım;
SAKİN OL VE ATEŞLE YAKLAŞMA!
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 30588 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|