Bir dostum telefonda anlatıyor;
"Ortalık o kadar karışık ki; haberleri kaçırmamak için toplantıları bile iptal ediyorum!"
Bir başkası tam panik atak halinde;
"Bakanlardan birisiyle bir kaç kez görüşmüştüm. Telefon numaramı değiştirdim!"
Bu örnekleri zenginleştirmek mümkün.
Ankara koyu bir sis halinde.
Göz gözü görmüyor.
73 milyon; kapalı gişe, biletsiz, korku filmi izleyen bir kitleye dönüştü.
Bu öyle bir ateş ki;
Kavganın her iki tarafını yakan, eriten, belki tüketecek bir boyuta doğru hızla yol alıyor.
Ne yazık ki; barıştan çok kavgayı seven bir toplumuz.
Bir nesil, çizgili pijamalarıyla mahalle aralarında kavga eden abileri seyir etmekle büyüdü.
Kavganın şehvetine alışığız.
Canımı sıkan;
Türkiye’nin yeterli derecede yangına su dökecek insan yetiştirmediğinin de bu olaylarda görülmesi.
Kavgayı önlemenin en kestirme yolu, kimin haklı-haksız olduğuna bakmadan, Türkiye için tarafların, iki adım geri çekilme erdemini göstermektir.
Belediye Başkanı tehdit mi ediliyor?
Bir kaç gündür ilginç bir bilgi dolaşımda.
İddiaya göre; Ak Parti'li önemli bir belediye başkanı, "Gözaltına alınmakla" tehdit ediliyor.
Tanınmış belediye başkanına gözaltı tehdidinde bulunanların iki talebi var;
Partisinden istifa ederek, Ak Parti'nin karşısına bağımsız aday olarak çıkması.
Belediye başkanının ne yanıt verdiğini bilmiyorum.
Daha da ötesi; söz konusu siyasetçinin iddia edildiği gibi yolsuzluk belgelerinin olup-olmadığını kesinleştiremedim ama bu bilgiyi, bir günde 3 önemli kişiden duyunca kayıtsız kalamadım.
Bu toz dumanda bilgi kirliliği için ortaya ustaca atılmış bir mayın olma ihtimaline karşı, söz konusu belediye başkanının ismi ve robot resmini burada çizmiyorum.
"Keşke yazsaydım!" dememek için de kaleme alıyorum.
Başbakan’ın kaderi!
Başbakan Erdoğan’ın kader çizgisi çok ilginç.
Mağdur olarak girmediği hiçbir seçim yok.
Bu sefer de öyle olacak gibi.
Seçmen, henüz gözetleme kulesinde, “Neler olduğunu” anlamaya çalışıyor.
Bu operasyonların, iktidar partisinin çekirdek kitlesini birbirlerine daha sıkı yapıştırdığı görülüyor ama yüzer gezer, başka deyimle emanet oyların kaderi konusunda bir şey söylemek için henüz çok erken.
Anketlerde, seçmenin yapılan operasyonların “Başbakanı indirmek” amacı taşıdığına dair görüş ağırlık kazanıyor.
Erdoğan’ın elini güçlendiren bir başka unsur ise;
Muhalefet, Türkiye’yi yönetebilecek güven ve güç algısını veremiyor.
Tüm bunların yanında, muhalefetin “Başbakan’ı indirmek” isteyen unsurlara lojistik destek sağladığı yönündeki görüntü, Erdoğan’a can suyu veriyor.
Erdoğan, seçmene yaralı halinde bile “Farkındalık” algısı vermeyi beceriyor.
Bazı televizyonların sürekli operasyon anında çekilmiş para görüntülerini vermesinin, seçmenin şuur altına hoş olmayan duygular verdiği gerçeğini de es geçemeyiz ama
henüz başını kaldırmaya fırsat bulamayan bir Erdoğan var karşımızda.
Kavgayı, en güçlü olduğu alan olan miting meydanına çekmeyi başarırsa, karşı cephe büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilir!
Seçim havası henüz yok!
Operasyonlardan dolayı Türkiye’nin birçok ilinde olduğu gibi Ankara’da da seçmen henüz havaya giremedi.
Melih Gökçek’in Ankara üzerindeki gücü biliniyor ama bu sefer karşısına gelebilecek en güçlü rakip olan Mansur Yavaş’la yarışacak.
MHP adayı Mevlüt Karakaya’nın hareket alanını daraltan, yine Mansur Yavaş.
Seçim yarışı şimdilik Gökçek ve Yavaş arasında geçecek gibi görünüyor ama Karakaya’nın seçimlerde final koşusuna katılacağını iddia eden bir kitle de var.
Neresinden bakarsanız bakın;
Ankara, tarihindeki en çekişmeli seçim yarışlarından birisini yaşayacak.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…