Geçen hafta “Tartışmalarımızı Somutlaştıralım mı?” başlıklı bir yazı yazmış ve iç siyasetle ilgili tartışmalarımızda soyut olarak değişim ve demokratikleşmeyi herkesin savunur göründüğünü ancak mevcut değişim konusunda farklılıklarımız bulunduğunu belirtmiştim. Tartışmalarımızın siyasete paralel bir şekilde ön yargılı ve soyut olması ise sonuç almamızı engelliyor demiştim. Tartışmalarımızı özellikle değişim konusunu somutlaştırdığımızda “laiklik” ve “üniter yapı” konusuna geldiğimizi belirtmiştim. Sizin de bu konuda ki görüşleriniz tartışmamızın devamının uygun olacağını gösterdi. Teşekkür ederim. Bugün “laiklik” konusunu somutlaştırıp tartışacağız.
Hiç uzatmadan işin teorik yönünü ihmal ederek, laikliğin ne olduğu konusunda etimolojik tartışmalara girmeden, sekülerizm ile farklılığına değinmeden, “laiklik” konusunda başlıca somut kurum ve uygulamaların, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık, kıyafetle ilgili ve eğitimle ilgili düzenlemeler (Tedvini Tedrisat Kanunu) olduğunu hatırlatayım.
Diyanet İşleri Başkanlığı gerçekte laikliğe de aykırı bir düzenleme. Devlet bu kurumla dinin ama sadece bir dinin işlerine karışıyor ve sadece bir tek inancın sahiplerini mali yönden desteklemiş oluyor, yani sünni İslamı destekliyor. Şimdi Alevilerde benzer bir uygulamanın kendilerine de şamil olmasını istiyorlar. Sorular şunlar;
DİB’lığını kaldırabilir miyiz?
DİB’den maaş alan 100 bine yakın kadrolu din adamı vatandaş tarafından finanse edilebilir mi? (Her caminin cemaati olacak ve giderlerini karşılayacaklar)
DİB diğer inançları da (Hristiyanlık ve Musevilik dışında tüm inaçları, örneğin Yahova Şahitleri veya Hizbullah) finanse etse doğru olur mu?
DİB kaldırılıp, tekke ve zaviyeler serbest bırakılsa bu durumu toplum olarak hazmedebilir miyiz, sorun olur mu?
“Tekke ve zaviyeler zaten var, DİB’i kaldırmak sorun olmaz” diyorsak, toplumun inanç ekseninde ki sorunlarının makul bir şekilde çözülebilirliği konusundaki düşünceniz ne? (Bağımsız faaliyette bulunan camiler ortak cevaplara ulaşabilirler mi?)
“DİB’i kaldırmayalım özerk olsun, başkanı ve müftüleri seçimle işbaşına getirelim” diyorsanız bunu tüm inançlar için de genişletecek miyiz?
Laiklik, kılık-kıyafete müdahale açısından da çok eleştiriliyor, herkesin okulda, işte veya istediği yerde istediği kıyafetle gezmesine (Sadece türban değil, çarşaf, erkeklerin başlık ve sarıkları da dahil) taraftar mısınız?
Tedvini Tedrisat Kanunu’nu kaldırıp isteyenin istediği şekilde örneğin sadece tekke eğitimi almasına, kendi müfredatını yapmasına, çocukların öğrenim zorunluluğu olmamasına ne dersiniz?
***
Bu soruları cevaplandırmaya çalışalım. Sizde yeni sorular ilave edebilirsiniz. Görüldüğü gibi benim de eleştirdiğim, eleştirdiğimiz laiklik konusunda alternatif üretmek zor. Belirli yerleri, uygulamaları eleştirmek kolay ama tüm sistemi yenilemek oldukça zor. Siyaset yapmak adına tüm siyasetçiler laiklik konusunu istismar ettiler ve laiklik uygulamalarının yanlış olduğu ile ilgili bir imaj oluştu. Doğru, mevcut laiklik uygulamamamız bir çok açıdan yanlış ama yerine nasıl bir sistem getireceğimiz konusunda oluşmuş bir ortak düşünceye sahip değiliz. Bu anlayışla da ortak ve makul noktaları yakalamamız zor. Tüm partiler “yeni ve sivil bir anayasa” söylemi içerisindeler ama “yeni ve sivil anayasa”larını bir türlü somutlaştıramıyorlar. Anayasa değişiklikleri zamanı gelince çok sıkıntıya gireceğiz. Bu işler kolay değil.
Biz bu çalışmamızla bir adım öne geçmiş olacağız.
Kolay gelsin.