Başbakan Erdoğan’ın, “Terörle mücadele edecek komutan kalmadı.” sözleriyle tutuklu askerlerin durumu yeniden gündemin bir numaralı konusu oldu. Başta Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davası olmak üzere 400 emekli ve muvazzaf asker cezaevinde. 250'si muvazzaf olan tutuklu askerlerden, 36’sı general rütbesinde.
ASKER YAKINLARINDAN EYLEM KARARI
Kamuoyu, tutuklu askerlerin geleceğine kilitlenmişken, asıl hareketlenme, tutuklu yakınlarından geldi. Akrabaları; Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk suçlamasıyla içeride yatan muvazzaf ve emekli komutan yakınları bir araya gelerek sürpriz bir eylem kararı verdiler.
GENELKURMAY ÖNÜNE MADALYALARINI BIRAKACAKLAR
Asker yakınları, tutuklu komutanların durumunu protesto etmek için Genelkurmay tarafından, görevdeyken verilen madalya, ödül, plaket ve bröveleri, Genelkurmay Başkanlığı kapısına bırakma kararı aldı.
GENELKURMAY DEVREYE GİRDİ
Aldıkları bu kararın zamanlama ve içeriğinin nasıl olacağı yönünde sık sık bir araya geldiler. Bu eylem ve toplantıları öğrenen Genelkurmay, asker yakınlarıyla temasa geçerek, onları bu protestodan vazgeçirmeye çalıştı. Eylemde kararlı olan asker yakınları genelkurmay yetkililerine, “Bu eylemde kararlıyız” yanıtını verdiler.
ERDOĞAN KONUŞTU, EYLEM ASKIYA ALINDI
Bu gelişmeler üzerine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Başbakan Erdoğan’a konuyla ilgili bilgi verdi. Bu olayların sıcağı sıcağına yaşandığı günlerde Başbakan Erdoğan, 24 TV’de Yiğit Bulut’un yönettiği programa çıkarak, “Terörle mücadele edecek komutan kalmadı.” şeklinde konuştu. Erdoğan’ın bu konuşması üzerine eylem kararlarını gözden geçiren asker yakınları, komutanların madalyalarını genelkurmay önüne bırakma eylemlerini askıya aldılar ama genelkurmay yetkilileri ile görüşmeleri devam ediyor.
Köşk sofrasında ayrım!
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nde sosyal medya temsilcileri ile bir araya geldi. Güzel bir fikir ama Köşk’ün sosyal medya temsilcilerini çağırma-çağırmama kriterlerinin ne olduğunu hiç kimse anlamadı. Doğrusu, İnternet Medya Federasyonu’na üye bir çok internet sitesi sahibi arkadaşımız beni arayarak
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sitem etti.
Köprü görevi yaparak arkadaşlarımızın sitemlerinin satır başlarını şöyle özetleyebilirim;
· Cumhurbaşkanlığı bürokrasisi, Köşk’ün kapısını tanıdıklarına mı açıyor?
· Köşk’ün kapısının açılması için, internet medyasının temsilcilerinin Köşk bürokrasisiyle samimi mi olması gerekiyor?
· Çağrılanlara değil, çağrılmayanlara itiraz ediyoruz.
· Kimlerin Köşk’e çağrılacağı-çağrılmayacağına, Ahmet Sever ve Kemal İlter mi karar verdi?
· İnternet medyasını Çankaya Köşkü’ne ilk kez akredite eden Cumhurbaşkanı ünvanına sahip Abdullah Gül, akredite kriterlerini değiştirdi mi? Değiştirdiyse, yeni kriterleri neler?
Batırdıkça iştahı açılıyor
Medyanın en ilginç figürlerinden biri hiç şüphesiz
Eyüp Can Sağlık. Kendisini ilginç kılan özelliği ise şu: Medyada belki de Eyüp Can dışında hiç kimse her başarısızlığını kendisi için bir yükselme basamağı olarak kullanamıyor. Kullanamaz da. Çünkü bu, eşyanın tabiatına da, piyasa işleyişine de, en basit mantığa da aykırı. Ama Eyüp Can buna rağmen bunu başarmayı her nedense(!) becerebiliyor. Referans’ın yayın yönetmeniydi, gazeteyi batırdı ve o başarısızlığın ödülü olarak Radikal’e yayın yönetmeni oldu. Kısa sürede Radikal’de batma noktasına geldi. Şimdi gazetenin kapanması gündemde. Radikal çalışanları için iş imkanı arayacağına yine kendi derdine düştü. Peki, Eyüp Can ne yaptı dersiniz? Yok, ben bu işi beceremiyorum, gidip limon satayım falan demedi.
İstanbul kaynaklı aldığım kesin bilgilere göre şu sıralar gözünü Hürriyet’e dikmiş.
Hangi pozisyon mu? Başlangıç için yazarlık. Sonrası mı? Ne siz sorun ne ben söyleyeyim!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…