Özel Demetevler Urankent Hastanesi, Sağlık Bakanlığı Onkoloji Hastanesi tarafından ek bina olarak kiralandı. Bu özel hastanenin sahibi, Prof.Dr. Sacit Turanlı’nın sahibi olduğu ADT Sağlık Hizmetleri… Yani hastane Turanlı’ya ait. Prof. Dr. Sacit Turanlı Gazi Üniversitesi Hastanesi’nin başhekimi... İddiaya göre Sağlık Bakanlığı, Prof.Dr. Sacit Turanlı’nın sahibi olduğu hastaneyi aylık 150 bin liraya kiralamış. Bu fiyat, emlakçılara göre emsallerinin beş katı daha pahalı. Urankent Hastanesi, şu an Sağlık Bakanlığı Müsteşarı olan Prof. Dr. Nihat Tosun, şu an Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Metin Doğan ve Atatürk Hastanesi eski Başhekimi Prof. Dr. Murat Bozkurt’un geçmişte ameliyatlara girdiği ve bu yüzden de tanınan bir hastane. Görünen fotoğraf fazla flu.
Bu sis bulutunun aydınlığa kavuşması için Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun şu soruların cevaplarını kamuoyu ile paylaşmasını öneriyorum;
· Başhekim olan bir profesörün, kendisine ait hastaneyi, Sağlık Bakanlığı’na kiraya vermesi yasal olsa bile etik midir?
· Sağlık Bakanlığı’nın bu hastaneyi bir profesörden kiralaması haksız rekabet değil midir?
· Emsallerine göre daha pahalıya kiralandığı söylenilen hastanenin şu andaki kira bedeli nedir? Kira bedeli mahkemelik olmuş mudur? Olduysa, mahkeme süreci ne oldu? Mahkeme devam ederken, Sağlık Bakanlığı bu hastaneye kira bedelini ödemeye devam ediyor mu? Ödüyorsa, bu ödeme yasal ve etik midir?
· Sağlık Bakanlığı’nın, Türkiye çapında kiraladığı özel bina sayısı kaçtır? Bu kiralamalar, hangi kriter ve ihtiyaçlara göre yapılıyor?
Mafya
Kürt Ahmet lakaplı ünlü Ankaralı baba Ahmet Turgut’la ilgili iddianame hazırlayan Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Başar, kumar mafyasını, şimdi başka bir ilde görev yapan eski Ankara Vali Yardımcısı M.Y.’ın koruduğunu ifade etmiş. Daha da ötesi, söz konusu vali yardımcısının kumar oynayanları korumanın ötesinde, bizzat kendisinin de kumar oynadığını iddianameye eklemiş. Yaklaşık bir sene önce bu sütunlardan defalarca Ankara’da çöreklenen ve cerahat saçan kumar mafyasını yazarak, “Bunları koruyan devlet görevlileri kimler?” diye sormuştum. Bu yazılardan sonra bazı devlet görevlilerinin ve mafya olarak geçinen çapulcuların baskısına maruz kalırken, soruna fikri takip yapan, daha açık deyimle, yazdıklarıma inanarak bana, “Kumar mafyasının üzerine gitmeye devam edeceğim.” sözünü veren ve bu sözünü tutan Ankara Valisi Alaattin Yüksel olmuştu. Hatta, bazı polis şefleri, süreci öngöremedikleri için kumar oynayanları bırakıp, “Polisi yıpratıyorsun” gibi şahsıma en son yakıştırılabilecek bir gerekçeyle, beni hedef yaptılar. Yapmaya da devam ediyorlar. En yetkili polis müdürleri beni telefonla arayarak, “Kumar oynatanları kim koruyor? Bize isim ver!” diyerek baskı yapmış, ben de, “Savcı da değilim, muhbir de. Bu işin arkasında devlet görevlileri olduğuna eminim. Gidin bulun!” şeklinde defalarca restleşmiştik. Tabii bu arada polisin elini kolunu bağlayan dernekler kanunu meselesini de unutmamak lazım. Polis, yasa gereği kumar oynatılan sözde derneklere elini kolunu sallaya sallaya giremiyor. Hükümetin bu toplumsal yaraya el atması şart. Başssavcı Mustafa Başar’ın konuya ilgisine teşekkür ederim. Sayın Başsavcıya son not: Vali Yardımcısı şayet suçluysa, Vali Yardımcısı’nın talimatını yerine getirenlerin de bu suça iştirak ettiğini düşünüyorum. Ayrıca, Ankara’nın neredeyse tamamında, özellikle de Altındağ, Mamak ve Çankaya’nın ücra köşelerinde kumar mafyası hala çok etkin ve ilginç bir baskı lobisi var.
Hayırlı olsun!
TRT TÜRK’ün ilginç bir seyir defteri oldu. Kuruluşu, finansmanı ve yayıncılığı hep tartışıldı. Bir süre farkındalığı olan, TRT’den bağımsız gibi duran bir yayıncılıkla göz doldururken, diğer yandan iç işleyişte sık sık problem yaşadı. Son bir buçuk aydır ise, bürokratik oligarşi yüzünden felç oldu. Yeni yayın yönetmeni Nasuhi Güngör gazetecilik formasyonu olan bir isim. Sakin bir kişiliği vardır. Ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecek. TRT TÜRK’ün doğru icraatlarına destek vereceğimiz gibi, yanlış uygulamaları olursa, onları da bu sütundan duyurmaya devam edeceğiz.
Yalan dünya!
Başbakan Erdoğan, televizyonda tutuklu askerler hakkında şaşırtıcı çıkışlar yapmaya devam ediyor. Erdoğan’ın bugün söylediği sözleri, aylardır kaleme alırken bana küfür eden aynı cenah, şimdi Başbakan’ı alkışlıyor.
Ne ikiyüzlü, ne kötü bir dünya değil mi?
Neyse… 2014’e giden süreçte Başbakan Erdoğan’ın ana motivasyonunun “oy” olacağını daha önce yazmıştım. Çünkü yüzde 51 oy ufukta kolay gözükmüyor. Kabine revizyonu hakkında pek çok akıl yürütme oldu ama burada da temel motivasyon oy…
Erdoğan’ın asker ve yargı çıkışını merkez medya yayınlarken, hükümete yakın medyanın neredeyse yok saymasının nedeni, AKP tabanının kafasını karıştırmamak!
Recep Akdağ dışındaki Bakanların görevden alınmasını da böyle okuyabilirsiniz.
Akdağ’ın neden alındığı şimdilik sır.
Kesin kandırmıştır!
Ahmet Özhan’la ilgili ilk hayal kırıklığımı yıllar önce yaşamıştım. Bir ramazan günü Melih Gökçek tanıştırmıştı bizi. Mütevazilik rolü bile yapmayan açık kibiri, üst perdeden dili ve soğuk tavrına çok şaşırmıştım. Gardımı almış, kibire karşı ben de kibirli davranmıştım.
Amiyane tabiri ile karşılıklı birbirimizi gıcık etmiştik.
Eşini aldattığını duyunca hiç şaşırmadım. Yıllarca milyonları bir mütevazilik abidesi diye kandırmayı beceren bir sanatçının, eşini kandırması gayet normal geldi bana.
Transfer
Birand’ın vefatıyla kaptansız kalan Kanal D, kendisine yeni bir yayın yönetmeni arıyor. Kanal D yöneticileri Aydın Doğan’ın talimatıyla Ali Kırca ile temasa geçtiler. Aldığım bilgilere göre Kırca ve Kalan D arasında gerçekleşen görüşmelerde ilerleme kaydedildi. Teklife sıcak bakan Ali Kırca’nın Kanal D’ye ekibiyle geçmek istediği, görüşmelerin bu noktada yoğunlaştığı söyleniyor.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…