İnsan ruhu, meleklerden daha yüce ve hayvanlardan daha idraksiz olabilirmiş. Bir tarafta meleklik bir tarafta hayvanlık, yani geniş bir alanda var olan insan ruhunun ve davranışlarının eğitimle düzeltilmesi şart… Eğitim, hiç bitmez ve bitmemeli. Bu geniş alan ve süreçte insanın hata yapması ise doğal. İnsan ruhu için ise en uygun rejim demokrasi. Çünkü, hata yapan insana en toleranslı rejim demokrasi… Daha doğrusu insan ve toplum için en makul rejim demokrasi…
Biz demokrasi gibi mükemmel değil ama makul peşinde koşan bir kurallar rejiminde makulün değil ama ifradın peşindeyiz… İnsafsızız, iktidar bağımlısıyız… Özellikle iktidarda olanın göstermesi gereken toleransı ve kurallara uymayı bir türlü beceremiyoruz… Makul değiliz…
Makulü neden bulamıyoruz?
Demokrasilerde siyaset ölümüne bir yarış değil, daha iyi olanın veya daha iyi imiş gibi algılananın dönemsel üstünlüğü ile sonuçlanması gereken bir kurallı yarıştır. Dikkat edin söz konusu olan dönemsel üstünlük ve kurallar…
Bizde ise ne tolerans var ne de temel kurallar…
Tabi ki tek taraflı değil hiç bir şey ama öncelikli sorumluluk daima iktidardadır… Peki, nedir bu iktidardaki anlayışsızlık?
İktidar mensuplarını geçtik nihayetinde birkaç bin okuru olan bu köşede bile taraflar arasında tolerans yok. Özellikle kaç yıldır iktidara yakın görüşü olanların ben bir gün dahi iktidarı eleştirdiklerini görmedim. Ne yolsuzluk ne ahlaksızlık ne de yapılan diğer iç ve dış politika hataları için tek bir eleştiriye rastlamadım. En fazla geçmişte de yapılmıştı, geçmişte ne büyük yolsuzluklar vardı, geçmişte kat kat büyük ne hatalar vardı türünden bu günkü hataları dolaylı olarak kabullenen ama hafifletmeye yönelik yorumlar… Bu günkü hataları, yolsuzlukları, namussuzlukları geçmişin hatalarını bahane ederek örtecek isek vay halimize… Bu ne hukuka ne de dini inanca sığar…
Hani bir Amerikalı Alman'a "Neden Yahudileri öldürdünüz" diye sormuş, Alman da "Ama siz de Kızılderilileri öldürdünüz" diye kendini savunmuş ya, bizimkisi de o hesap…
“Yolsuzluk var” “Ama siz de İSKİ’de yapmıştınız”
“Irak ve Suriye’de milyonlarca Müslümanın ölümüne sebep oldunuz” “Ama siz de Cezayir’in bağımsızlığı için olumsuz oy verdiniz”
“Çözüm süreci yanlış işliyor” “Ama siz de 30 yıldır bu konuyu çözmediniz”
Bu mantıkla, pardon mantıksızlıkla baş edilir mi? Bu gerekçenin ülkeye, topluma ne yararı olur?
Siyaset hizmet için yapılır ve kurallar çok önemlidir. Türkiye’yi 13 yıldır yöneten hem de alışılmamış, çok büyük bir güçle yöneten bir iktidar var ve pür ü pak… Hala her konuda suçlu, kabahatli, hatalı olan geçmişin iktidarları… Her şeye bir bahane var, maaşallah!
Pazar günü Maliye Bakanı büyük bir gururla yapılandırma için rekor sayıda vatandaşın, rekor bir meblağla başvuruda bulunduğunu açıklamış. “Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık” demiş. Saç-baş yolacağım. Gurur duyulan şey bu iktidarın sık sık getirdiği vergi aflarından biri ve rekor kırılmasının sebebi kimsenin ödeyecek, devletin de alacak gücünün olmaması…
Değerli okuyucu ve yorumcular! Aralık sonunda dört gün, tam 4 gün bir ilçemizde devlet çıkan olaylara müdahale edemedi. Kamu düzeni belirli yerlerde devlet tarafından sağlanamıyor ve kanunlar farklı bölgelerde farklı uygulanıyor. Bu durumun bahanesi olmaz. Hırsızlık ve yolsuzluk için de aynı şekilde bahane üretemezsiniz, ekonomi kötü gidiyor ve siyasi bahanesi olmamalı, gereğini yerine getirmek zorundayız…
Bayanlar/baylar, bir ihtimalle kaosa Allah korusun iç savaşa doğru gidiyoruz, demokrasimiz raydan çıkıyor görmüyor musunuz?
Bari şimdi makulü yakalayalım hep birlikte… Bizim için…